İnfaz hukuku ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların yerine getirilmesine yönelik esasları gösteren bağımsız bir hukuk dalıdır. İnfaz hukuku ceza hukuku yaptırımlarının infazı, yani yerine getirilmesi konusu ile ilgilenir ve buna ilişkin esasları, ilkeleri ve usulleri gösterir. Görüldüğü üzere infaz hukuku, bu yapısı itibariyle ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukuyla sıkı ve organik bir ilişki içerisindedir. Ancak bu ilişki infaz hukukunu ceza ve ceza muhakemesi hukukunun bir kısmı haline dönüştürmez. İnfaz hukuku her iki hukuk disiplininden de ayrı bir kimliğe sahiptir.
İnfazın tarihsel gelişimini, cezanın ve ceza hukukunun tarihsel gelişiminden ayırmak zordur. Tarihin ilk devirlerinde suç kavramı toplumsal olmaktan çok bireysel bir içeriğe sahipti ve bu nedenle suç teşkil eden eylemlerin toplumu değil doğrudan bireyi ilgilendirdiği kabul edilmekteydi. Ortaçağda özellikle cezaların, kilise gücünün toplumsal bilinçaltına kazınması amacıyla bedene yönelik şiddet içerikli cezalar olduğu ve infaz aşamalarının törensel bir özelliğinin olduğu söylenebilir. 18. yüzyılda cezalandırmada insan unsurunun esas alınması ve toplumsal savunma düşüncesinin öne geçmesi, cezalandırmanın ve infazın amacı olan fiziksel cezalandırmanın yerini ruhsal cezalandırmanın almasına neden olmuştur. Hürriyeti bağlayıcı cezalarla birlikte bu cezaların infaz edileceği alanların, yani hapishanelerin ortaya çıkışı ve gelişimiyle doğrudan bağlantılıdır. Cezaevlerinin gelişiminde üç
dönemden söz edilir:
• Ödetme yanında hükümlünün iyileştirme ve yeniden topluma kavuşturulmasının benimsendiği Hollanda Amsterdam hapishanelerinin ortaya çıktığı 16 yy.ın sonlarından Fransız ihtilaline kadar süren dönem.
• Fransız ihtilalinden Birinci Dünya Savaşına kadar devam eden dönem.
• Ceza infaz kuramlarının açılması ve 20 yy.ın ikinci yarısında hükümlülere muamelede asgari esasların hukuken gerçekleştirildiği dönem.
• 5275 sayılı CGTİHK, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçları iki başlık altında toplamaktadır:
• Önleme amacı.
• Yeniden topluma kazandırma (topluma ka-zandırma-resosyalizasyon) amacı.
Gerçekten söz konusu kanunun üçüncü maddesi, infazın “öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak” ifadeleriyle önleme amacını; “hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”
şeklindeki ifadesiyle de yeniden topluma kazandırmak amacını ortaya koymaktadır.
İnfaz hukukuna ilişkin ilkeleri dört başlık altında sınıflandırmak mümkündür. İnfaz hukukunun temel ilkeleri; hukuk devleti, insan onurunun dokunulmazlığı, eşitlik ilkesi ve sosyal devlet ilkesidir. Bunun dışında infaza ilişkin diğer ilkeler olarak da; infaz hukukunun kanuniliği, infazın kesintisizliği, gizlilikten kaçınma, insanca infaz ve infazın bireyselleştirilmesi ilkesi ifade edilebilir.
Hukuk düzeni içindeki yerine gelinecek olursa, infaz hukukunun kamu hukukunun bir dalı olduğu söylenebilir. Bu açıdan infaz hukuku anayasa hukuku, idare hukuku, ceza ve ceza muhakemesi hukuku gibi kamu hukukunun diğer dallarıyla yakından ilişkilidir. Uluslararası hukuk açısından ise; infaz hukuku alanındaki gelişimin büyük ölçüde gerilediği İkinci Dünya Savaşından sonra infazın insanileştirilmesi düşüncesi önem kazanmış ve bu alanda önemli reform adımları atılmıştır.
KAYNAK: www.puuny.com