2 Eylül 2015 Çarşamba

İzleme Kurulları Tarafından Yapılan Denetim

İzleme Kurulları Tarafından Yapılan Denetim

Ceza infaz kurumlan ile tutukevlerinin sivil toplum denetimine açılmasını sağlamak amacıyla 14.6.2001 tarih ve 4681 sayılı Ceza İnfaz Kurumlan ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu ve Yönetmeliği çıkarılarak yürürlüğe girmiştir.
İzleme kurulları, ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinin yönetim, işleyiş ve uygulamalarını yerinde gören, inceleyen, bilgi alan ve saptadıklarını rapor haline getirerek yetkili ve ilgili mercilere veren kurullardır.

İzleme Kurullarının Kurulması
İzleme kurulları, bulundukları yargı çevresinde ceza infaz kurumu veya tutukevi olan her adlî yargı adalet komisyonunca kurulur. O halde izleme kurulunun yetki alanı adlî yargı adalet komisyonunun yargı çevresi ile sınırlıdır. Aynı yargı çevresi içinde birden çok ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunması halinde, buna uygun sayıda izleme kurulu kurulabilir. Bu durumda, her izleme kurulunun yetki alanı adlî yargı adalet komisyonunca belirlenir. İzleme kurulu, başkanla birlikte beş üyeden oluşur. Üyeler, dört yıl için seçilir. Süresi dolan üyenin yeniden seçilmesi mümkündür.

İzleme Kurulu Üyelerinde Aranacak Nitelikler
İzleme kurullarına başkan ve üye seçilebilmek için 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen genel şartlara ek olarak aşağıdaki nitelikler aranır:
1.   Otuz beş yaşını doldurmuş olmak,
2.    Tıp, eczacılık, hukuk, kamu yönetimi, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler, eğitim bilimleri ve benzeri alanlarda en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak ve mesleği ile ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarında ya da özel sektörde en az on yıl çalışmış bulunmak,
3.    Kişisel nitelikleri ile çevresinde dürüst, güvenilir ve ahlaklı olarak tanınmış olmak,
4.   Herhangi bir siyasî partinin merkez, il veya ilçe teşkilâtlarında görevli bulunmamak.
Buna karşılık şu kişiler İzleme Kurullarına seçilemez:
1.    Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili ihale, alım, satım ve benzeri hukukî ilişkilere taraf olanlar,
2.   Görev yapacakları ceza infaz kurumları veya tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklulardan birisinin işlediği suçtan kendileri veya ikinci derece dahil hısımları zarar görenler,
3.    Görev yapacakları ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki hükümlü ve tutuklulardan biri ile aralarında evlilik, vesayet veya ikinci derece dahil hısımlık ilişkisi bulunanlar.

İzleme Kurulu Üyelerinin Seçimi ve Andiçmesi
İzleme kurullarının üyeleri, yukarıdaki niteliklere sahip olan kişilerden re’sen veya o yerdeki ilgili kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak ya da o yerin en büyük mülkî âmirinin yardımıyla belirlenecek olanlar ile doğrudan başvuranlar arasından adlî yargı adalet komisyonunca oybirliğiyle seçilirler.
Üyeler, adlî yargı adalet komisyonunun önünde and içerek göreve başlarlar.

İzleme Kurullarının Görevleri
İzleme kurullarının görevleri şu şekilde ifade edilebilir:
• Ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki infaz ve ıslah uygulamalarına ilişkin işlem ve faaliyetleri yerinde görmek, incelemek, yönetici ve görevlilerden bilgi almak, hükümlü ve tutukluları dinlemek,
•   Ceza infaz kurumlan ve tutukevlerinde infaz ve ıslah, hükümlü ve tutuklularm sağlık ve yaşam koşullan, iç güvenlik, sevk ve nakil işlemleri ile ilgili olarak gördükleri aksaklık ve eksiklikleri yetkili mercilere bildirmek,
•   Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri değerlendirerek en az üç ayda bir rapor düzenleyip bunları Adalet Bakanlığı’na, izleme kurullarının bulunduğu yargı çevresindeki infaz hâkimliği ile Başsavcılığa ve gerektiğinde TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığı’na göndermek,
•   Yasalarla verilen diğer görevleri yapmak.
Bununla birlikte izleme kurulu üyeleri, görevleri sırasında edindikleri bilgileri ve düzenlenen raporları yetkili mercilerin izni olmaksızın açıklayamazlar.

İzleme Kurullarının Çalışma Yöntemi
İzleme kurulu, ilgili olduğu ceza infaz kurumu veya tutukevini en az iki ayda bir olmak üzere, gerekli gördüğü her zaman ziyaret edebilir. Her izleme kurulu, en az iki ayda bir olağan olarak toplanır. Ayrıca, başkanın gerektiğinde re’sen veya üye tamsayısının salt çoğunluğunun görüşülecek konuyu belirten yazılı istemi üzerine, kurulu olağanüstü toplantıya çağırması mümkündür.

İzleme Kurulu Üyeliğinin Sona Ermesi
Aşağıdaki hallerde izleme kurulu üyelerinin görevine adlî yargı adalet komisyonunca son verilir:
1.   İzleme kurulu üyeliğine seçilme şartlarını sonradan kaybetmek,
2.   İzinsiz veya haklı bir mazereti olmaksızın bir yıl içinde iki toplantıya katılmamak,
3.   Hastalık veya diğer bir nedenle görevini yapmakta acze düşmek.
4.   İzleme kurulu üyeliğiyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunmak.
Görevine son verilenler, bir daha izleme kurulunda görev alamazlar.
Herhangi bir nedenle boşalan üyeliklere, en geç iki ay içinde aynı usulle yeni üye seçilir.
Nihayet izleme kurulunun görevi ile ilgili olarak kurul üyelerine karşı işlenen suçlar hakkında Devlet memurlarına karşı işlenen suçlara, kurul üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında Devlet memurlarının işledikleri suçlara ilişkin hükümler uygulanır. İzleme kurulu üyelerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı soruşturma izni, adlî yargı adalet komisyonu başkanınca verilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

İnfazın Denetlenmesi

İNFAZIN DENETLENMESİ
İnfaz Hâkimliği Tarafından Yapılan Denetim


İnfaza ilişkin şikâyetler İnfaz hâkimlikleri tarafından incelenir. İnfaz hâkimliği kurumu, hâkimin infaza katılması düşüncesinin ilk kez ortaya atıldığı 1937 tarihli Uluslararası Ceza Hukuku Kongresinde cezaların infazının sürekli olarak denetim ve gözetim altında bulundurulması düşüncesinden doğmuştur. İnfaz aşamasında uygulamada yaşanan sorunlar dikkate alındığında çok gerekli bir kurum olduğu söylenmelidir.
İnfaz hâkimliğinin amacı cezanın ya da tutuklamanın infazından kaynaklanan uyuşmazlıkları çözerek infazın özellikle hükümlünün kişiliğine uydurulmasını ve böylece insanca infaz biçiminin uygulanmasını sağlamak; hükümlünün yeninden sosyalleştirilmesi ile infaz kurumu içi ile dışındaki yaşamı arasındaki dengenin düzgün biçimde kurulmasını gözeterek kişinin hem toplumdan uzaklaşmamasını hem de salıverilmeden sonraki yaşamında iyi bir vatandaş olmasını sağlamaktır.
16.5.2001 tarih ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu, cezaları infaz için infaz hâkimliğini ihdas etmiş ve böylece cezanın yargı tarafından bireyselleştirilmesi sağlanmak istenmiştir. İnfaz hâkimi, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetler hakkındaki şikâyetleri inceler ve karara bağlar (4675 sayılı İHK m. 1/2). İnfaz hâkimleri askerî ceza infaz kurumları ve tutukevleri bakımından yetkili değildir.
Bu yönüyle ülkemizdeki infaz hâkimliği kurumunun tümüyle hapis cezalarının infazı ile ilgili bir kurum olduğu söylenebilir. Halbuki infaz hâkimliği tüm yaptırımların yani ceza hukukunda yer alan tüm cezalar ile güvenlik tedbirlerinin infazı ile ilgili bir kurum olarak düşünülmelidir. O halde ülkemizdeki infaz hâkimliği kurumunun yukarıdaki amaçları tümüyle yerine getirmekten uzak olduğu söylenmelidir. Gerçekten diğer ülkelerde infaz hâkimliği her hükümlü için kişisel tretman programını belirlemek, hükümlünün kapalı infaz kurumundan açığa geçişine karar vermek, kurum dışında çalıştırılmasına karar vermek, kurum dışına çıkarmaya izin vermek, infaz kurumlarını denetlemek, hükümlülerle bire bir görüşmek, koşullu salıverme hakkında görüş bildirmek, hükümlünün salıverme sonrası yaşama ayak uydurmasına yardımcı olmak gibi görevleri de bulunmaktadır. Ülkemizde bu görevlerden bazılarının denetimli serbestlik içinde düşünüldüğü ve bu konuda denetimli serbestlik kurullarının oluşturulduğu söylenmelidir.

Kuruluşu
İnfaz hâkimlikleri, Adalet Bakanlığınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, yargı çevresinde ceza infaz kurumu ve tutukevi bulunan ağır ceza mahkemeleri ile coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak ilçe asliye ceza mahkemeleri nezdinde kurulur. İnfaz hâkimliğinin yetki alanı, kurulduğu yer ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlıdır. Gerektiğinde bir yerde birden çok infaz hâkimliği kurulabilir. Bu durumda infaz hâkimlikleri numaralandırılır. İnfaz hâkimlikleri, kuruldukları yer adliye binasında görev yapar.

İnfaz Hâkimliklerinin Görevleri
İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:
1.   Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumlan ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2.    Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
3.    Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
4.    Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.
5.   Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Görüldüğü üzere İnfaz Hâkimliği kurumu ülkemizde tümüyle bir şikâyet mercii olarak düzenlenmiş olup, kendiliğinden harekete geçme olanağı neredeyse bulunmamaktadır. Halbuki doğru olanı infazın denetiminin tümüyle İnfaz Hâkimliğine verilmesi olmalıydı. Bu çerçevede İnfaz Hâkimi hükümlünün tehlikeliliğini yeniden incelemek, güvenlik tedbirini uygulamak, değiştirmek, gözden geçirmek, hükümlünün haklarına uyulup uyulmadığını denetlemek, şikâyetler üzerine karar vermek, izin vermek, özel infaza karar vermek, mahkumiyetten sonraki akıl hastalıkları için sağlık kurumuna yatırmak gibi kararları verebilmeliydi.

İnfaz Hâkimliğine Şikâyet ve Usulü
Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikayet Edebilecek Kişiler
Şikâyet yoluna;
•   kendisi ile ilgili olmak kaydıyla hükümlü veya tutuklu ya da
•   eşi,
•   anası, babası,
•   ayırt etme gücüne sahip çocuğu veya kardeşi,
•   müdafii,
•   kanunî temsilcisi veya
•   ceza infaz kurumu ve tutukevi izleme kurulu başvurabilir.

Şikâyet Süresi ve Şekli
Söz konusu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren on beş gün, her halde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şikâyet kural olarak yazılı yapılır. Bununla birlikte sözlü yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve bir sureti başvurana verilir.

Şikâyet Mercii
Şikâyet, dilekçe ile doğrudan doğruya infaz hâkimliğine yapılabileceği gibi; Cumhuriyet Başsavcılığı veya ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. İnfaz hâkimliği dışında yapılan başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir.

Şikâyetin Etkisi
Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç veya imkansız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir (m.5/4).

Şikâyetin İncelenmesi
1.   Ön inceleme: Esasa girmeden ret veya ilgili yargı merciine gönderme Ş ikâyet baş vurusu;
•    yukarıdaki sürelerin geçmesinden sonra veya
•   infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı
•    ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder.
Şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise ilgili yargı merciine gönderir.
2.    Esasın incelenmesi ve karar: Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden inceleme yapar. Gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında re'sen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet Savcısının da yazılı görüşü alınır.
İnfaz hâkimi kararını bir hafta içinde verir. Buna göre infaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
3.    Kanun yolu: İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hâkimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine, ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde (2) numaralı daireye yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz.

 

KAYNAK: www.puuny.com

İnfaz Sırasında Verilecek Kararların Mercii ve Usulü

İnfaz Sırasında Verilecek Kararların Mercii ve Usulü

Cezanın infazı sırasında, yukarıdaki şekillerde mahkemeden alınması gereken kararlar için açılan davalarda duruşma yapılmaz. Karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ve hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir (CGTİHK m.101/1).
Birden fazla cezaya hükmedilmiş olması durumunda cezaların toplanması yetkisi,
•   en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemeye,
•   bu durumda birden çok mahkeme yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemeye;
•    hükümlerden biri doğrudan doğruya bölge adliye mahkemesi tarafından verilmiş ise, Bölge Adliye Mahkemesine,
•    Yargıtay tarafından verilmiş ise Yargıtay’a aittir (CGTİHK m. 101/2).
Kanun yolu: Bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan başka mahkemeler tarafından verilmiş olan bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir (CGTİHK m.101/3).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hastanede Geçen Sürenin Cezadan İndirilmesi

Hastanede Geçen Sürenin Cezadan İndirilmesi

Cezanın infazına başlandıktan sonra hastalık nedeniyle hükümlünün ceza infaz kurumundan hastaneye kaldırılması hâlinde burada geçirdiği süre cezadan indirilir. Ancak, cezanın infazını durdurmak için hükümlü, hastalığına kasten neden olmuşsa bu hükümden yararlanamaz. Bu hâlde Cumhuriyet Savcısı mahkemeden bir karar verilmesini ister (CGTİHK m.100).
Söz konusu hükmün CGTİHK m.16 ile ilişkisi üzerinde durulmalıdır. Yukarıda da ifade edildiği üzere hapis cezasının infazı hastalık nedeni ile geri bırakılabilir. Kural olarak geri bırakılma halinde hapis cezası infaz edilmez. Akıl hastalığı dışındaki diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde devam olunur (CGTİHK m. 16/2). Bu durumda infaz ancak hastalığın mahkumun hayatı için kesin tehlike oluşturması halinde geri bırakılır. İşte m.100’de ifade edilen hastalık m. 16/2 anlamında akıl hastalığı olmayan ve mahkumun hayatı için kesin tehlike oluşturmayan hastalıklardır. Bu durumlar da artık infaz durmaz ya da geri bırakılmaz; hastanede geçirdiği süre cezadan indirilir.
Hastalığın, infazın durmasına ya da geri bırakılmasına sebebiyet verip vermeyeceğine kimin tarafından ve ne şekilde karar verileceği CGTİHK m.16/3’de düzenlenmiştir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Birden Fazla Hükümdeki Cezaların Toplanması

Birden Fazla Hükümdeki Cezaların Toplanması

Bir kimse hakkında başka başka hükümler verilmiş ve fakat mahkemece söz konusu hükümlerin ne şekilde infaz edileceğine ilişkin olarak bir karar verilmemişse bu yönde bir kararın verilebilmesi için mahkemeye başvurmak yani bir dava açmak gerekir.
Cezaların içtimaının mümkün olabilmesi için;
•   Aynı fail tarafından birden fazla suçun işlenmiş olması (aynı failin işlemiş olduğu birden fazla birbirinden bağımsız olan suçlar, kanunun aynı hükmünü ihlal etmiş olabileceği gibi, değişik hükümler de ihlal edilmiş olabilir.)
•   Suçların içtimaının mümkün olmaması, yani suçların birbirinden bağımsız olması,
•   Suçlar neticesinde hükmedilen cezaların infaz edilebilir olması yani cezaların düşme, ertelenme gibi sebeplerle infaz kabiliyetini yitirmemiş olması, gerekir.
TCK’da cezaların içtimaına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Onun yerine CGTİHK m.99 şu düzenlemeyi getirmektedir:
Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107’nci maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir (CGTİHK m.99).
Bu maddeden de anlaşılacağı üzere;
•   Mahkeme fail hakkında hüküm tesis ederken her suçun cezasını ayrı ayrı kararında belirtecektir. Bu cezalar toplanmayacak varlıklarını bu şekilde koruyacaklardır. Bu şekilde her bir cezanın bağımsızlığını koruyacak olmasının düzenlenmesi yerinde olmuştur. Çünkü özellikle mahkumiyetin cezai neticelerinin, ceza zamanaşımın, takdiri indirim oranının toplam ceza üzerinden değil her bir ceza bakımından ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca adlî sicile kayıtlar da toplam cezanın kaydı şeklinde değil her bir cezanın ayrı ayrı kaydı şeklinde olmaktadır.
•   Kişi hakkında başka başka kesinleşmiş cezalar var ise, koşullu salıverme hükümlerinin uygulanabilmesi için mahkemeden toplama kararı alınır. Burada toplama talebini savcı veya hükümlü yapacaktır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Mahkûmiyet Hükmünün Yorumunda veya Çektirilecek Cezanın Hesabında Duraksama

Mahkûmiyet Hükmünün Yorumunda veya Çektirilecek Cezanın Hesabında Duraksama

•   Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olur,
•   cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da
•    sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için veya
•    hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi isteminin varlığı durumunda söz konusu istemin reddi hâlinde hükmü veren mahkemeden karar istenir (CGTİHK m.98/1-2, 16).
Görüldüğü üzere hükümde karar istenilmesinden söz edilmekle birlikte mahkemeye başvurulması ve mahkemeden bir karar alınması istenildiğine göre bu usulün de bir dava olduğu söylenmelidir.

Bu şekilde yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir (CGTİHK m.98/3).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Adlî Kontrol Yükümlülüklerinin Kaydı ve Takibi

Adlî Kontrol Yükümlülüklerinin Kaydı ve Takibi

Şüpheli veya sanık hakkındaki karar, mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Cumhuriyet Başsavcılığınca adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kaydedildikten sonra şube müdürlüğü veya büroya iletilir. Şube müdürlüğü veya büroca bu karar adlî kontrol defterine kaydedilir.
Yetki alanında şube müdürlüğü veya büro bulunmayan Cumhuriyet Başsavcılığı, kararı adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kaydettikten sonra, şube müdürlüğünün bağlı bulunduğu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Karar, Cumhuriyet Başsavcılığınca adlî kontrol kararlarının kaydına mahsus deftere kaydedildikten sonra şube müdürlüğüne gönderilir ve birinci fıkradaki işlemler yapılır.
Şube müdürlüğü veya büro adlî kontrol kararlarının, infaz ve takibini her zaman denetler.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Adlî Kontrol Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesi

Adlî Kontrol Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesi

a.   Yurtdışına Çıkamama (DSYMKKY m. 19)
Yurt dışına çıkamama yükümlülüğü, ülke sınırları dışına çıkamamayı ifade eder.
Karar Cumhuriyet Başsavcılığınca, şube müdürlüğü veya büroya, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde aynı zamanda kolluğa gönderilir.
Şube müdürlüğü veya büro bu yükümlülüğü içeren kararı Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile kolluğa bildirir ve derhal uygulanmasını ister.
Karar, şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmiş ise şube müdürlüğü veya büro kararı ayrıca kendisine bildirir.
Yükümlülüğe uyulmadığının kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak kolluktan istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

b.   Belirlenen Yerlere Belirtilen Süreler içinde Başvurma (DSYMKKY m.20)
Hâkim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurma yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen aralıklarla düzenli olarak başvurmasını ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.
Karar, şube müdürlüğü veya büroca, hâkim tarafından belirlenen yerlere ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.
Şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde başvurmaması hâlinde durum ilgili yer tarafından şube müdürlüğü veya büroya iletilir.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili yer tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak ilgili yerden istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili yere iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

c.   Çağrılara ve Kontrol Tedbirine Uyma (DSYMKKY m.21)
Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın, şube müdürlüğü ya da büro veya bir başka özel veya resmî kişi veya mercie kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde çağrılmasını ve bu kişiye veya mercie gerektiğinde çalıştığı iş veya meslek uğraşı hakkında ya da devam etmekte olduğu eğitim hakkında bilgi vermesini ve bu konuda denetlenmesini ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.
Karar, şube müdürlüğü veya büroca hâkim tarafından belirlenen merci veya kişilere ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili merci veya kişi tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak ilgili merci veya kişiden istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili merci veya kişiye iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

d.   Taşıtları Kullanamamak ve Sürücü Belgesini Teslim Etmek (DSYMKKY m.22)
Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın her türlü taşıtı veya bazılarını kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kullanamamasını ve kararda öngörülmüş ise sürücü belgesinin makbuz karşılığında alınmasını ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.
Karar, şube müdürlüğü veya büroca kolluğa, şüpheli veya sanığın kayıtlı olduğu meslek odasına ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.
Sürücü belgesinin kaleme teslimine karar verilmesi hâlinde, şube müdürlüğü veya büroca bu belgenin on gün içinde bu yere teslimi için şüpheli veya sanığa bildirim yapılır. Ayrıca bu durum kolluğa bildirilir.
Teslim alınan sürücü belgesi, ilgilinin dosyasında saklanır.
Hâkim veya Cumhuriyet savcısının şüpheli veya sanığın mesleki uğraşı ile ilgili araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verdiği durumlar saklı kalmak üzere yükümlülüğe uyulmadığının kolluk veya meslek odası tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak kolluk ve meslek odasından istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum, kolluk ve meslek odasına iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca, teslim edilen sürücü belgesinin on gün içinde şube müdürlüğü veya bürodan alınması için şüpheli veya sanığa bildirim yapılır. Bu süre sonunda teslim alınmayan sürücü belgeleri kolluğa gönderilir.

e.   Tedavi veya Muayene Tedbirine Uyma (DSYMKKY m.23)
Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olma ve bunları kabul etme yükümlülüğü, şüpheli veya sanık hakkında bu maddelerden arınmak amacıyla hâkim veya mahkeme kararında öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde hastaneye yatmak da dahil olmak üzere, koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici tedbirlere tâbi olmayı ve bunları kabul etmeyi ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.
Bu yükümlülüğün yerine getirilmesi amacıyla şube müdürlüğü veya büro tarafından, şüpheli veya sanığa on gün içinde sağlık kuruluşuna sevk edilmek üzere şube müdürlüğü veya büroya başvurması için bildirim yapılır. Şüpheli veya sanığın belirlenen süre içinde şube müdürlüğü veya büroya başvurması hâlinde sağlık kurumuna sevk yazısı yazılarak beş gün içinde bu kuruma başvurması istenir. Ayrıca, sağlık kurumuna şüpheli veya sanığın; kuruma başvurduğu tarih, uygulanacak tedavi programı ile tedavinin tamamlandığı tarihin bildirilmesi konusunda yazı yazılır.
Şüpheli veya sanığın sağlık kurumunca belirlenen tedavi programına uymaması hâlinde durum bu kurum tarafından şube müdürlüğü veya büroya iletilir.
Şube müdürlüğü veya büroca şüpheli veya sanığın sevk tarihinden itibaren beş gün içinde sağlık kurumuna başvurmaması veya yükümlülüğe uyulmadığının sağlık kurumu tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak sağlık kurumundan istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum sağlık kurumuna iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
Sağlık Bakanlığından, her yıl Ocak ayının on beşine kadar yukarıda sayılan uçucu, uyarıcı veya uyuşturucu maddeler ile alkol bağımlılarının tedavilerinin yapılacağı merkezlerin bildirilmesi istenir.

f.   Güvence (DSYMKKY m.24)
Güvence yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve taksitle ödeme süreleri hâkimce belirlenecek bir güvence miktarının yatırılmasını ifade eder.
•   Şüphelinin veya sanığın güvence yükümlülüğü karşılığında adlî kontrol altına alınmasına karar
verilmesi hâlinde aşağıda belirtilen usul ve esaslar uygulanır. Şube müdürlüğü veya büro tarafından şüpheli veya sanığa on gün içinde güvence miktarının tamamını, taksitli ise ilk taksitini maliye veznesine yatırması için bildirim yapılır. Şüpheli veya sanık, belirlenen güvenceyi maliye veznesine yatırdıktan sonra makbuzu şube müdürlüğü veya büroya ibraz eder ve şube müdürlüğü veya büro, makbuzu Cumhuriyet Başsavcılığına iletir. Güvence miktarının veya taksitlerin tamamının ödenmesinden sonra defterdeki kaydını kapatarak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Şube müdürlüğü veya büro tarafından güvence miktarının tamamının veya taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi hâlinde durum mahkemeye iletilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek kayıt kapatılır.
• Güvence yükümlülüğüne dair karar, tutuklu iken verilmiş ve şüpheli veya sanığın serbest bırakılmasının güvence miktarının veya ilk taksitin yatırılması koşuluna bağlanması hâlinde aşağıda belirtilen usul ve esaslar uygulanır. Güvence miktarı veya ilk taksit maliye veznesine şüpheli veya sanık adına yatırılıp makbuz Cumhuriyet Başsavcılığına ibraz edilir. Bu durumda evrak şube müdürlüğü veya büroya gönderilmez. Ancak güvence miktarının takside bağlandığı hâlde evrak şube müdürlüğü veya büroya gönderilerek (a) bendi gereğince işlem yapılır.
Güvencenin geri verilmesinde veya hazineye irat kaydedilmesinde, 5271 sayılı Kanunun 115 inci maddesi hükümlerine göre işlem yapılır.

g.   Silah Bulunduramamak ve Taşıyamamak (DSYMKKY m.25)
Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın mahkeme veya hâkim kararı ile silah taşımasının veya bulundurmasının yasaklanması ile gerektiğinde sahip olduğu diğer silahlarının Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı adlî emanet memurluğuna teslimini ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.
Karar, şube müdürlüğü veya büroca kolluğa ve kararın şüpheli veya sanığın yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.
Ayrıca kolluktan şüpheli veya sanığın sahip olduğu silahların listesinin bildirilmesi istenir.
Silahların adlî emanet memurluğuna teslimine karar verilmesi hâlinde, şube müdürlüğü veya büroca bu silahların on gün içinde adlî emanet memurluğuna teslimi için şüpheli veya sanığa bildirim yapılır. Ayrıca bu durum adlî emanet memurluğuna bildirilerek, silahların sayısı ile teslim alındığı tarihin bildirilmesi istenir.
Şube müdürlüğü veya büroca kolluk tarafından şüpheli veya sanığa ait silah listesi ile adlî emanet memurluğundan gönderilen yazının karşılaştırılması sonucu bütün silahların teslim edilmediğinin anlaşılması dahil yükümlülüğe uyulmadığının kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca teslim edilen silahların on gün içinde adlî emanet memurluğundan alınması için şüpheli veya sanık ile adlî emanet memurluğuna bildirim yapılır.

h.   Mağdurun Haklarının Güvence Altına Alınması (DSYMKKY m.26)
Hâkim tarafından miktarı belirlenecek paranın mağdurun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak yükümlülüğü, mahkemece miktarı ve ödeme süresi belirlenecek paranın mağdurun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlanmasını ifade eder.
Karar üzerine şube müdürlüğü veya büro tarafından şüpheli veya sanığa, on gün içinde taşınmaz malların tapu bilgileri, taşınır mallara ait kayıtlar ile bankada bulunan nakdî varlıklarına ilişkin bilgileri vermesi istenir. Mağdurun haklarının kişisel güvenceye bağlanması hâlinde, güvence veren kişinin de bu işlemleri yapması için bildirim yapılır.
Güvencenin; nakdî olması hâlinde paranın çekilmesi, aynî olması hâlinde bunun satılması veya devredilmesi hâlinde bilgi verilmesi için ilgili kuruma yazı yazılır.
Güvencenin kişisel olması hâlinde, güvence veren kişinin şube müdürlüğü veya büroya gelerek aynî veya nakdî güvence göstererek mağdurun haklarını teminat altına alması şeklinde yerine getirilir. Bu halde ikinci fıkradaki işlemler yapılır.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek ilgili kurumdan evrak istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kuruma iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

i.   Aile Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesine ve Nafakanın Ödenmesine Dair Güvence (DSYMKKY m.27)
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun hükümlerine göre aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek yükümlülüğü, şüpheli veya sanığın aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermesini ifade eder.
Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine karar verilmesi hâlinde şube müdürlüğü veya büro tarafından şüpheli veya sanığa, on gün içinde şube müdürlüğü veya büroya gelerek bu konuda yazılı taahhütte bulunması istenir. Aile yükümlülüklerine ilişkin yazılı taahhüt, mahkeme kararı göz önünde bulundurularak hazırlanır.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanığa bildirildiği tarihte başlar.
Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair karar, kolluk ile ilgiliye bildirilir.
Şüpheli veya sanığın aile yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyip ödemediği şube müdürlüğü veya büro tarafından; ilgili, aile ve çevre ile yapılan görüşmelerle her zaman denetlenir.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili veya kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır. Ayrıca ilgiliye bildirilir.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Ayrıca ilgiliye bildirilir.

j.   Belirlenen Çevre Sınırları Dışına Çıkmamak (DSYMKKY m.28)
Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak yükümlülüğü, mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde şüpheli veya sanık çocuğun belirlenen çevre dışına çıkmasının yasaklanmasını ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanık çocuk veya yasal temsilcisine bildirildiği tarihte başlar.
Karar, şube müdürlüğü veya büroca, çocuğun yasal temsilcisine ve kararın şüpheli veya sanık çocuğun yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine bildirilir.
Şüpheli veya sanık çocuğun mahkeme kararında belirtilen, çevre dışına çıkıp çıkmadığının denetimi, öncelikle şube müdürlüğü veya büro tarafından ancak, ulaşım güçlüğü veya güvenlik gibi nedenlerin bulunması hâlinde ilgili kurum veya kuruluşlar ile kolluğa yazı yazılması suretiyle yerine getirilir. Şube müdürlüğü veya büronun, çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapmasının gerekli olduğu durumlarda her aşamada özel hayatın gizliliğine tam saygı gösterilir.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum veya kuruluşlar ya da kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

k.   Belirlenen Bazı Yerlere Gidememek veya Ancak Bazı Yerlere Gidebilmek (DSYMKKY m.29)
Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek yükümlülüğü, mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde şüpheli veya sanık çocuğun belirlenen bazı yerlere gidememesi veya ancak bazı yerlere gidebilmesini ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanık çocuk veya yasal temsilcisine bildirildiği tarihte başlar.
Karar şube müdürlüğü veya büroca, çocuğun yasal temsilcisine, şüpheli veya sanık çocuğun yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine, ayrıca belirlenen yerlere de bildirilir.
Şüpheli veya sanık çocuğun mahkeme kararında belirtilen, belirlenen bazı yerlere gidememesinin veya ancak bazı yerlere gidebilmesinin denetimi, öncelikle şube müdürlüğü veya büro tarafından ancak, ulaşım güçlüğü veya güvenlik gibi nedenlerin bulunması hâlinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa yazı yazılması suretiyle yerine getirilir. Şube müdürlüğü veya büronun, çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapmasının gerekli olduğu durumlarda her aşamada özel hayatın gizliliğine tam saygı gösterilir.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum veya kuruluşlar, belirlenen yerler veya kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek evrak ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen yerler ile kolluktan istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen yerler ile kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

l.   Belirlenen Kişi ve Kuruluşlarla İlişki Kurmama (DSYMKKY m.30)
Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmama yükümlülüğü, mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde şüpheli veya sanık çocuğun belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamasını ifade eder.
Bu yükümlülük, şüpheli veya sanık çocuk veya yasal temsilcisine bildirildiği tarihte başlar.
Karar şube müdürlüğü veya büroca, çocuğun yasal temsilcisine, şüpheli veya sanık çocuğun yokluğunda verilmesi hâlinde kendisine, ayrıca belirlenen kişi ve kuruluşlara da bildirilir.
Şüpheli veya sanık çocuğun mahkeme kararında belirtilen, belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamasının denetimi, öncelikle şube müdürlüğü veya büro tarafından ancak, ulaşım güçlüğü veya güvenlik gibi nedenlerin bulunması hâlinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa yazı yazılması suretiyle yerine getirilir. Şube müdürlüğü veya büronun, çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapmasının gerekli olduğu durumlarda her aşamada özel hayatın gizliliğine tam saygı gösterilir.
Yükümlülüğe uyulmadığının ilgili kurum veya kuruluşlar, belirlenen kişi ve kuruluşlar veya kolluk tarafından bildirilmesi ya da şube müdürlüğü veya büro tarafından tespit edilmesi hâlinde durum Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilerek ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen kişi ve kuruluşlar ile kolluktan evrak istenir ve kayıt kapatılır.
Yükümlülük sona erdiğinde veya kaldırıldığında durum ilgili kurum ve kuruluşlar, belirlenen kişi ve kuruluşlar ile kolluğa iletilerek evrakın iadesi istenir, kayıt kapatılır ve evrak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hakkında Adlî Kontrol Kararı Verilen Şüphelinin Tabi Tutulacağı Yükümlülükler

Hakkında Adlî Kontrol Kararı Verilen Şüphelinin Tabi Tutulacağı Yükümlülükler

CMK m.109/3 bu yükümlülükleri sayma suretiyle tek tek düzenlemiştir. Buna göre, tutuklama nedeninin niteliğine göre, şüpheli ya da sanığın bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulması söz konusu olabilir. Adlî kontrol kapsamındaki yükümlülüklerin belirlenmesinde de ölçülülük ilkesine uyulması gerekir. Bunun bir sonucu olarak, adlî kontrol tedbirinin uygulanması sırasında kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülüklerin tamamen ya da kısmen kaldırılabileceği, değiştirilebileceği ya da şüpheli veya sanığın bunlara uymaktan geçici olarak muaf tutulabileceği öngörülmüştür (m. 110/2-3).
Adlî kontrole ilişkin yükümlülükler sayma yoluyla belirtildiği için uygulanabilecek tedbirler bu sayılanlardan ibarettir ve genişletilemez. Ancak teknolojik gelişmelere paralel olarak zamanla söz konusu tedbirlere yenilerinin eklenmesi de mümkün olmakla beraber, sayımın sınırlı olması nedeniyle bu yeni tedbirlerin kanuna ayrıca eklenmesi gerekecektir. Bu durum, kişi hak ve özgürlüklerinin ancak kanunla sınırlanabilmesi, bu sınırlamaların ancak kanunla öngörülebilmesi kuralının bir sonucudur.
Hakkında adlî kontrol kararı verilen şüphelinin tabi tutulabileceği yükümlülükler şunlardır (CMK m.109/2):
a.   Yurt dışına çıkamamak.
b.   Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c.    Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d.    Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e.    Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f.   Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g.    Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h.    Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
i.   Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
j.   (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek.
k.   (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l.   (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.
m.   Aynca suça sürüklenen çocuklar için (DSYMKKY m.18);
•   Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak,
•   Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek,
•   Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamaktır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

ADLİ KONTROL KARARLARININ İNFAZI

ADLİ KONTROL KARARLARININ İNFAZI

Ceza yargılaması sırasında, hüküm vermek amacıyla başvurulan koruma tedbirleri ve bu çerçevede tutuklama, niteliği gereği kişi hak ve özgürlüklerine müdahaleyi gerektirir. Bir ceza yargılamasında kişi hak ve özgürlükleri Anayasanın 19. maddesinin 2. fıkrası gereğince sınırlanabilir. Ancak elbette bu sınırlama da, “ölçülülük (oranlılık) ilkesi” ile sınırlanmıştır. Bu ilkeye göre, kişi hak ve özgürlüklerine yönelecek sınırlamalar elverişli, gerekli ve oranlı olmalıdır. Hak ve özgürlüklere daha az müdahale içeren bir tedbirle aynı amaca ulaşılabilecek ise bu tedbirle yetinmek ve daha ağır bir tedbire başvurmamak gerekir. Orantılılık ilkesi, failin eyleminin ağırlığı ile başvurulacak önlemin ağırlığı arasında bir denge kurulmasını ifade eder.
CMK’nın 109 vd. maddelerinde tutuklamada oranlılık ilkesinin bir gereği ve tutuklama tedbirinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde (CMK m. 100/f) uygulanabilmesini sağlamak amacıyla, bu tedbire alternatif olarak adlî kontrol kurumuna yer verilmiştir. Bu hükme göre hâkim, ölçülülük ilkesi gereğince tutuklama koruma tedbirinden önce, adlî kontrole ilişkin koruma tedbirlerini dikkate almak ve uygulamak zorundadır. Böylece hâkimi tutuklama ile serbest bırakma arasında bir seçime zorlamamak amaçlanmıştır. Adlî kontrol altına alma tedbiri, tutuklamaya göre kişi özgürlüğünü daha az kısıtladığı ve sanığı tutuklamadan muhakemenin yapılabilmesini sağladığı için CMK’da bu tedbire yer verilmesi son derece isabetli olmuştur.
CMK’da yer alan adlî kontrolün amacı, tutuklama koruma tedbirinin amacı ile aynı olup, “şüpheli veya sanığın kaçmasını ve delilleri karartmasını önleyerek muhakemenin sağlıklı bir şekilde
yapılabilmesini sağlamak ve muhakeme sonunda verilecek kararın infazını mümkün kılmak”ür. CMK’da düzenlenen adlî kontrol, tutuklamanın infazını erteleyen bir tedbir değil, şartları gerçekleştiğinde, tutuklamaya alternatif olarak sunulan bir tedbirdir. Bu düzenleme ile tutuklamaya ancak istisnai hallerde başvurulabilecek bir tedbir olma özelliği kazandırılmıştır.

Uygulama Koşulu
Adlî kontrol kurumunun uygulama uygulanması için CMK m. 100’de belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı bulunmalıdır.
Bunlar;
•   Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığının bulunması,
•   Şüpheli veya sanığın davranışlarının;
•   Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
•   Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması hususunda kuvvetli şüphe oluşturması,
•   CMK m.100/3’te sayılan bazı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı.
Konuyla ilgili olarak yukarıdaki açıklamalara bakılmalıdır.
CMK m. 109/2’ye göre, tutuklama yasağı olan hallerde de, adlî kontrol tedbirinin uygulanması mümkündür. CMK m. 112’de ise adlî kontrol tedbiri kapsamında tabi olunan yükümlülüklerin bilerek yerine getirilmemesi halinde hükmedilecek hapis cezasının süresine bakılmaksızın tutuklama kararının verilebileceği öngörülmektedir. Bu durum bir çelişkiyi ortaya çıkarmaktadır. Çünkü kanunda önce üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklamanın haksızlığa neden olacağı kabul edilirken, 112. madde ile bu suçlar bakımından tutuklama kararı verilebilmesini mümkün kılmıştır.
Öte yandan konuya ilişkin düzenlemelerden adlî kontrol tedbirine sadece soruşturma evresinde başvurulabileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Gerçekten m. 109/1’e göre “... bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir”. Yine m. 109/3’e göre “Adlî kontrol, şüphelinin ...yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir”. Bununla birlikte m.110/2’ye göre “109’uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır”.
O halde kovuşturma evresinde hâkim oranlılık ilkesi çerçevesinde, yasanın deyimiyle “gerekli gördüğünde” sanığı adlî kontrol altına alabilir.
CMK m.109’da oranlılık ilkesinden açıkça söz edilmese de “...şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir” şeklindeki ifade esasen oranlılık ilkesini ifade etmektedir. Böylece adlî kontrol altına alma, tutuklama yerine uygulanacak alternatif bir tedbir olarak kabul edilmiş olmaktadır. O halde tutuklama ile elde edilmek istenen amaca adlî kontrol tedbiri ile ulaşılabilecekse adlî kontrol tedbiri tercih edilebilir.

Bununla birlikte adlî kontrol içerisinde yer alan bazı tedbirlerin, tutuklama ile ulaşılacak amaca nasıl hizmet edecekleri anlaşılmamaktadır. Örneğin, kişinin sürücü belgesine geçici olarak el konulması (CMK m. 109/3-d) onun kaçmasını (CMK m. 100/2-a) veya delil araçlarını karartmasını ya da kişiler üzerinde baskı uygulamasını (CMK m. 100/2-b) uygulamaya elverişli değildir. Öyleyse, CMK m. 109/3’te yer alan ve tutuklama sebeplerine bağlı olarak uygulanması öngörüldüğü halde, tutuklama tedbiriyle ulaşılmak istenen amaçlarla ilgisi bulunmayan tedbirler (CMK m. 109/3-d, e, g ve i) başka bir başlık altında düzenlenmelidir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TUTUKLULARIN HAKLARI VE KISITLAYICI ÖNLEMLER

TUTUKLULARIN HAKLARI VE KISITLAYICI ÖNLEMLER

Tutukluların Hakları Çalışma Hakkı
Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur tutulamazlar. Tutuklular istediklerinde idare, barındırıldıkları odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada çalışma imkânı yoksa, tutukluların iş yerlerinde çalışmalarına da izin verilebilir. Bu takdirde kendileri hakkında çalışmakta olan hükümlülere ait rejim uygulanır.

Ziyaretçi Kabul Hakkı
Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir.

Haberleşme Hakkı
Kural olarak tutuklular yazılı olarak haberleşebilir, telefonla görüşebilir. Ancak tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir.

Savunma Hakkı
Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve görevlendirmek hakkına sahiptir. Her dereceden kurum görevlileri bu hususta tutukluya tavsiyelerde bulunamaz. Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz.

Kısıtlayıcı Önlemler
Tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemece aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:

a.   Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.
b.   Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması.
c.   Gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılması ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.
d.   Saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesi.
e.   Yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesi.

Tutukluların Yükümlülükleri
Yukarıda hükümlülerin yükümlülükleriyle ilgili açıklamalarımızın tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tutukluların Barındırılması

Tutukluların Barındırılması

Tutuklular, maddî olanaklar elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda barındırılırlar. Aralarında husumet bulunanlar ile iştirak hâlinde suç işlemiş olanlar aynı odalarda barındırılmazlar ve birbirleri ile temas etmelerini engelleyecek tedbirler alınır (CGTİHK m.112).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tutukevine Kabulün Koşulu

Tutukevine Kabulün Koşulu

Şüpheli ya da sanığın tutukevine kabul edilebilmesi için hâkim veya mahkeme tarafından verilmiş bir tutuklama kararının bulunması zorunludur. Tutuklunun tutukevine konulduğu, kararı veren hâkim veya mahkemeye gün ve saati belirtilerek bildirilir (CGTİHK m.112).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tutuklama Kararının Yerine Getirildiği Kurumlar

Tutuklama Kararının Yerine Getirildiği Kurumlar

Tutuklama kararı tutukevlerinde veya maddi olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza infaz kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde yerine getirilir. Bu şekildeki bir tutukevi ya da kapalı ceza infaz kurumunun özellikleri şunlardır:
•   iç ve dış güvenlik görevlisi bulunur.
•   firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engelleri vardır.
•   kural olarak oda ve koridor kapıları sürekli olarak kapalı tutulur.
•   yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat ve haberleşme olanağı bulunmaz.
•   normal güvenlik esasına dayalıdır.
Öte yandan, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza Kanununda yer alan;
a.   İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),
b.   Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),
c.   Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),
d.   Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),
e.   Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
tutuklu bulunanlar, yüksek güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı hâllerde yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.
Ülkemizde tutuklular genel olarak kapalı ceza infaz kurumunda onlara ayrılmış yerlerde tutulurlar.
CGTİHK’da müstakil olarak kadın, çocuk ve gençlik tutukevleri kurulabileceği ifade edilmektedir.
Tutuklular, tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde, büyükler, kadınlar, gençler, çocuklar olmak üzere ve suç türleri de gözetilerek ayrı yerlerde barındırılırlar (CGTİHK m.111/3).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri

Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri

TCK m.60 çerçevesinde tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri ancak kanunda o suç bakımından açıkça öngörülmüş olması halinde uygulanabilir. Aksi halde tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirine başvurulamaz. Bu nedenledir ki TCK özel hükümlerde yer alan her suç tipi için ayrı ayrı değerlendirme yapılmalıdır.

Çeşitleri
a.   iznin iptali
•   Bir özel hukuk tüzel kişisi söz konusu olmalıdır.
•   Bu özel hukuk tüzel kişisi bir kamu kurumunun verdiği izinle faaliyette bulunmalıdır.
•   Özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle işlenen bir suç söz konusu olmalıdır.
•   Suç tüzel kişinin yararına işlenmiş olmalıdır.
•   Suç iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmalıdır.
•   Söz konusu suç kasten işlenen bir suç olmalıdır.
•   Söz konusu suçtan mahkumiyet bulunmalıdır.

b.   Müsadere
TCK. m. 60 bakımından müsaderenin uygulanabilmesi için aranan tek koşul tüzel kişi yararına kasıtlı bir suçtan mahkumiyettir. Bu durumda da asıl yaptırım müsadere olacaktır.
Söz konusu tedbirlere hükmedilebilmesi konusunda hâkime bir takdir yetkisi verilmiştir. Güvenlik tedbirleri işlenen suçtan daha ağır sonuçlar doğuracak ise hâkim tedbire karar vermeyebilir. Örneğin tüzel kişiye ait fabrikanın kapatılması pek çok kişinin işsiz kalmasına neden olacaksa hâkim iznin iptaline karar vermeyebilir.
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri aşağıda belirtilen esaslara göre yerine getirilir:
a.   Mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen ilâm, infaz defterine kaydedilir,
b.    Cumhuriyet başsavcılığınca, güvenlik tedbirini içeren bu ilâm, tedbirin niteliğine göre tüzel kişiliğin faaliyetine izni vermeye yetkili makamlara bildirilir. Bu makamlarca yargı kararının gereği yerine getirildikten sonra, durum Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir ve ilâm iade edilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Sınır Dışı Edilme

Sınır Dışı Edilme

TCK’nın güvenlik tedbirleri içinde düzenlediği bir diğer kurum da sınırdışı etmedir. Buna göre hapis cezasına mahkum edilen yabancı, koşullu salıverilmeden yararlandıktan ve herhalde cezasının infazı tamamlandıktan sonra sınır dışı işlemleriyle ilgili değerlendirme yapılmak üzere durum derhal İçişleri Bakanlığına bildirilir.
Koşulları
a.    Mahkum yabancı olmalıdır.
b.   Yabancı hapis cezasına mahkum edilmiş olmalıdır.
c.    Cezanın infaz edilmesi veya koşullu salıverilmeden yararlanılması gerekir.
Mahkemece sınır dışı işlemi uygulanabilecek ilâm Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Cumhuriyet başsavcılığınca, bu ilâm infaz defterine kaydedilir ve o yer en üst emniyet makamına gönderilir.
Kurumdan salıverilmeden önce kurum idaresince o yer en üst emniyet makamına hükümlünün salıverileceği tarih bildirilir. Salıverilme tarihinde hükümlü sınır dışı işlemlerine esas olmak üzere kolluğa teslim edilir.
Kanun hükümlerine ve durumlarına göre kurumda barındırılmayan hükümlüler hakkında sınır dışı edilmeyle ilgili işlemler emniyet makamlarınca yürütülür.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tehlikeli Suçlularda Yeniden Topluma Kazandırma Sorunu

Tehlikeli Suçlularda Yeniden Topluma Kazandırma Sorunu

Tehlikeli suçlular için planlanacak infaz rejiminde şu üç temel ilkenin esas alınması gerektiği ifade edilmektedir:
1.   Personel ile hükümlüler arasındaki çatışma/düşmanlığın azaltılması.
2.   Hükümlülerin bağımsız davranabilmesine imkan verilmesi.
3.   Öfke, düşmanlık ve hayal kırıklığı duygularının ifade edilmesi ve uyuşmazlıkların çözümünde elverişli bir platform sağlanması.
Öte yandan tehlikeli suçluların tek bir merkezde toplanmasının hükümlülerin yeniden sosyalleştirilmesi bakımından zararlı olabileceği de söylenmelidir. Zira tehlikeli suçlular bir araya toplandığında bu suçluluk şekli mahkumlar arasında bir itibar faktörü oluşturmaktadır. Avrupa Konseyince oluşturulan ihtisas komitesi, bu tür tehlikeli suçluların küçük gruplar halinde değişik cezaevlerine dağıtılmasına ve sıkı güvenlik koşulları altında muhafaza edilmelerini önermiştir. Ancak tehlikeli suçlular bakımından da insan kişiliğine saygıya özen gösterilmelidir.
Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince alınan (17) sayılı Tavsiye Kararında konuyla ilgili şu ilkelere yer vermiştir:
•   İnsan onuru ve insan haklan ile bağdaştığı ölçüde ve gerekli görüldüğü hallerde ek güvenlik tedbirlerine başvurulması.
•   Genel cezaevi kurallarının mümkün olduğu sürece, tehlikeli suçlulara da uygulanması.
•   Hükümlülerin tehlikelilik statüsünün periyodik olarak gözden geçirilmesi.
•   Personelin, tehlikeli suçluların muhafaza ve tretmanı konusunda yeterli bilgi ve beceri ile donatılması.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Özel Tehlikeli Suçlular

Özel Tehlikeli Suçlular

Tehlikelilik geleceğe ilişkin bir tahmin olup, ceza hukuku bakımından tehlikelilik ceza hukuku normlarının tekrar ihlal edileceğine ilişkin bir ihtimali ifade eder. Görüldüğü üzere zararlı bir davranışın gerçekleşeceğine dair her ihtimal, ceza hukuku anlamında tehlikelilik değildir.
Tehlikelilik potansiyel suçluluk demektir. Ancak her suç işleyenin potansiyel suçlu olduğu ve bu anlamda tehlikelilik ortaya koyduğu söylenemez. Bununla birlikte önceden suç işlemiş ve tekerrür olasılığı bulunan, sosyal açıdan tehlikeli olan kişi tehlikeli suçlu olarak nitelendirilebilir.

Tehlikeli suçlu kavramına, gerek sıradan vatandaş ve gerekse hâkim ve infaz personeli tarafından farklı anlamlar verildiği de görülmektedir. Buna göre tehlikeli suçlu ya da bir suçlunun tehlikeli olup olmadığı, işlediği suçlara, yaşama biçimine ve ortamına bakılmak suretiyle ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Gerçekten hâkime göre tehlikeli suçlu, suç eğiliminde kararlılık gösteren ve kamu güvenliği için potansiyel tehdit unsuru olan kişi iken; cezaevi personeline göre, tutum ve davranışları ile cezaevi kurallarına ve cezaevinin amaçlarına uygun davranmayan suçludur. Öte yandan cezaevleri bakımından ise tehlikelilik, hükümlünün işlediği suçun ağırlığı, cezaevindeki davranışları, firar veya firara teşebbüs etmeleri veya ortaya koydukları şiddet nedeniyle cezaevinde bulunanlar ve/veya kamu güvenliği açısından önemli risk oluşturması nedeniyle muhafaza edilmeleri zorunlu olan kişileri kapsar.
Öğretide, firar etmeleri çok kuvvetli olasılık içerisinde olanlar, psikolojik sorunu bulunan hükümlüler, her türlü baskıya katlanarak tembellikten fedakarlık etmeyenler, kavgacılar, cezaevi yaşamına uyum göstermeyenler, cezaevi personeli ile diğer hükümlülere saldırganca davranış riski gösterenler tehlikeli suçlu olarak nitelenmektedir. Öte yandan tehlikeli suçlu sıfatı ile işlenmiş suçun ağırlığı arasında bir ilişkinin bulunduğu vurgulanmakla birlikte, esasen tehlikeliliğin özellikle suçlunun kişisel ve psikolojik niteliklerine bağlı bir sıfat olduğu da ifade edilmektedir. O halde bu suçlular toplum ve cezaevi için risk oluşturan suçlulardır. Bu yönüyle özellikle terör suçlularının tehlikeli suçlu olduğu ifade edilmektedir.
Tehlikeli suçlular infaz kurumlarında bir kahraman olma eğilimi taşıdıkları için, tehlikeli suçlu terimi yerine bazı ülkelerde “problemli suçlu” terimi tercih edilmektedir.
Tehlikeli hükümlü ile özel tehlikeli suçlu kavramları arasındaki fark ortaya konulmalıdır. Gerçekten CGTİHK m.9/3, 63/1, 66/1, 67/4, 69/1, 74/3, 94/2, 115/1 ’de yer alan “tehlikeli halde bulunan hükümlü” terimi ile TCK m.6 ve 58/9’da yer alan “özel tehlikeli suçlu” terimleri karıştırılabilir niteliktedir.
TCK m.58 özel tehlikeli suçlular ibaresine yer vermekte olup, bu maddenin son fıkrasında yer alan “mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.” düzenlemesi karşısında itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu özel tehlikeli suçlu olarak kabul edilmelidir.
Buna karşılık “Hükümlülerin gruplandırılması” başlığını taşıyan CGTIHK m.24’de hükümlülerin “a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler, ... c) Tehlike hâli taşıyanlar, ...” şeklinde gruplandırılacağı ifade edilmekte; tehlike hali taşıyanlar ile mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler ayrı ayrı sayılmaktadır. Bu durumda tehlikeli hükümlünün
m.23 hükmü de göz önünde bulundurulduğunda yukarıda ifade edildiği gibi örneğin, saldırgan davranışlar gösteren, psikolojisi bozulmuş hükümlü olduğu söylenmelidir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tekerrürün Sonuçları

Tekerrürün Sonuçları

•   Tekerrür halinde sonraki suça ilişkin olarak öngörülmüş bulunan seçimlik para ve hapis cezalarından hapis cezasına hükmedilir (TCK m. 58/3).
•    Mükerrirler özel infaz rejimine tabi tutulurlar: Yukarıda da belirtildiği gibi mükerrir suçluların cezaları bunlara özgü bir şekilde infaz edilecektir.
•   Mükerrirler infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulur (TCK m. 58/6). Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir (TCK m. 58/7). Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır (TCK m. 58/8).
Bu hususlar 5275 s. CGTİHK’da şu şekilde düzenlenmiştir (m. 108):
1.   “Tekerrür hâlinde işlenen suçtan dolayı mahkûm olunan;
a.   Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuz dokuz yılının,
b.   Müebbet hapis cezasının otuz üç yılının,
c.   Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,
İnfaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.
2.   Tekerrür nedeniyle koşullu salıverilme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz.
3.   İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez.
4.   Hâkim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler.
5.   Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler uygulanır.
6.   Hâkim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir”.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Mükerrir Suçlular ve Özel Tehlikeli Suçlular Hakkında Güvenlik Tedbirleri

Mükerrir Suçlular ve Özel Tehlikeli Suçlular Hakkında Güvenlik Tedbirleri
Mükerrir Suçlular: Suçta Tekerrür

Tekerrür, bir suçtan mahkum edilen kişinin mahkumiyet kararının kesinleşmesinden itibaren belli süre içinde yeniden suç işlemesi durumudur. Tekerrür, işlenen ikinci suçun cezasını artıran değil, ikinci suç için verilen cezanın infazı ve infaz sonrası bakımından tedbir niteliğinde sonuçları olan bir yaptırım türüdür. Böylece tekerrür cezanın ve infazın bireyselleştirilmesini sağlayan bir suç politikası aracı olarak düşünülmüştür. Tekerrür bir güvenlik tedbiridir. Kanuna göre mükerrir suçlular için cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır.
Koşulları
a.   Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmiş olması
b.   Yeni Bir Suçun İşlenmesi

Tekerrürde Süre
Kanunumuz süreli tekerrür sistemini benimsemiştir. Yani tekerrürün söz konusu olabilmesi için yeni suçun kanunda öngörülen belli süreler içinde işlenmesi gerekir. Kanunun süre yönünden ikili bir ayrı yaptığı görülmektedir:
a.   5 yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar için 5 yıl
b.   5 yıldan az hürriyeti bağlayıcı cezalar için adlî para cezalarını da kapsar şekilde 3 yıl 5 ve 3 yıllık süreler cezanın infaz edildiği tarihten itibaren başlar.
Tekerrür süresinin başlayabilmesi için infaz şarttır. Buna karşılık tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için infaz gerekli değildir. Bu durumda ceza infaz edilmediği sürece tekerrür hükümleri her zaman uygulanabilir. Dolayısıyla süre tekerrürün doğrudan koşulu değildir.
Koşullu salıverilmede süre denetim süresinin bittiği tarihten itibaren başlar. Zira cezanın çekilmiş sayılacağı zaman bu andır [CGTİHK m. 107 (14)].

 

KAYNAK: www.puuny.com

Alkol ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bağımlısı Kişilere Özgü Güvenlik Tedbi

Alkol ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Bağımlısı Kişilere Özgü Güvenlik Tedbirleri

Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.
Burada dikkat çeken husus bu şekilde bir sağlık kuruluşunda tedavi altına alınan alkol ya da da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin ne kadar süreyle burada tutulacaklarının belirsiz olmasıdır. Kaldı ki, bu kişilerin yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunun düzenleyeceği raporda hangi kriterleri esas alacağı da belirsizdir. Bu durum kanunilik ilkesi ile bağdaşabilir değildir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri

Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri

Ceza hukukunda kusur yeteneğini etkileyen hallerden birisi de akıl hastalığıdır. Akıl hastalarının kusur yeteneği olmadığı kabul edildiğinden bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmesi esastır.
Akıl hastaları yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında tedavi altına alınacaktır. Tedbir failin tehlikeliliği ortadan kalkıncaya kadar devam edecektir.
Kanun, akıl hastalarının tedbir sona erdikten sonar, gerektiğinde kontrol edilmelerini ve tehlikeliliklerinin artması halinde tekrar tedavi görmelerini de hükme bağlamıştır. İşledikleri fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yetenekleri azalan kişiler ise cezalarını -süresi hükmedilen cezayla aynı olmak koşuluyla-tedavi kurumlarında güvenlik tedbiri şeklinde çekebileceklerdir. Alkol ve uyuşturucu bağımlıları da bu bağımlılıklarından kurtuluncaya kadar bir sağlık kuruluşunda tedavi edileceklerdir.
Akıl hastalığı TCK m.32’da ikili bir ayırıma tabi tutulmuştur:

1.   Akıl hastalığı nedeniyle, işlenen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarının algılanamaması veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalması
Bu durumda kişiye ceza verilmez. Ancak bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri ise m.57’de düzenlenmiştir. Buna göre “(1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar”.
Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hâkim kararıyla serbest bırakılabilir.

2.   Fıkra (1)’de gösterilen derecede olmamakla beraber, suçun (fiilin) işlendiği sırada akıl sağlığında bozukluk veya şuur bozukluğunun varlığı
Bu kişilerin ceza sorumluluğu vardır, ancak ceza 1/6’ya kadar indirilir; fakat bu ceza süresinin akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak uygulanabilmesi de mümkündür.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

Bilindiği üzere mevzuatımızda “çocuk”lara ilişkin hükümler TCK ile sınırlı değildir. Ceza hukuku mevzuatımızdaki hızlı değişimden “çocuk ceza hukuku”nun da etkilenmesi doğaldır. Nitekim 5395 s. ÇKK kabul edilerek 2253 s. ÇMK yürürlükten kaldırmıştır.

Bununla birlikte 5395 s. ÇKK yasa kapsamına giren çocuk kavramını ikiye ayırmıştır: 1. Korunma ihtiyacı olan çocuk ve 2. Suça sürüklenen çocuk. Buna göre “korunma ihtiyacı olan çocuk”, bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu; “suça sürüklenen çocuk” ise, kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu ifade eder. O halde TCK m.31 kapsamına giren çocuk “suça sürüklenen çocuk”tur. Biz de aşağıdaki açıklamalarımızı suça sürüklenen çocuk bakımından yapacağız.
TCK yaş küçüklüğünün kusur yeteneğine ve ceza sorumluluğuna etkisini üç devreye ayırmıştır: 1. devre: 0-12 yaş (TCK m. 31/1), 2. devre: 13-15 yaş (TCK m. 31/2), 3. devre: 16-18 yaş (TCK m. 31/3).

1.   12 Yaşını Doldurmamış Çocuklar (TCK m.31/1)
12 yaşını doldurmamış çocuk işlediği fiilden dolayı kovuşturulamaz ve hakkında ceza verilemez. O halde hakkında soruşturma yapılabilir. Ancak bu soruşturma bazı özellikler taşır. Gerçekten 12 yaşından küçük çocuğun işlediği fiiller bakımından gözaltı, tutuklama vb. koruma tedbirlerine başvurulabilmesi mümkün olmamalıdır. Bu yaş grubu çocuk hakkından yapılacak olan sadece yaş tespiti ve belki eğer mümkün ise çocuğun ifadesinin alınmasıdır. Bunun dışında çocuk hakkında herhangi bir işlem ya da muhakeme tedbirine başvurulabilmesi mümkün olmamalıdır.
Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu tedbirlerin ne olduğu konusunda TCK’da bir düzenleme bulunmamaktadır. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri başlığını taşıyan m. 56-(1)’e göre de “Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları ilgili kanunda gösterilir”.
Nitekim 5395 s. ÇKK m.11’e göre “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır”. Buna göre çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (5395 s. ÇKK m.5);
“(1) Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;

a.    Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye,
b.    Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,
c.   Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine,
d.    Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına,
e.    Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya,
yönelik tedbir(ler)dir”.
Konumuz bakımından bu yaş grubuna mensup çocukların işledikleri fiillerin soruşturulmasında ortaya çıkan özellikler şunlardır:
•   Soruşturma C. Savcısı veya görevlendireceği yardımcıları tarafından bizzat yapılır. (ÇKK m. 15/1)
•   Suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar hakkında duruşma yapılmaksızın tedbir kararı verilir. Ancak, hâkim zorunlu gördüğü hâllerde duruşma yapabilir (ÇKK m.13/1).
•   Tedbir kararının verilmesinden önce yeterli idrak gücüne sahip olan çocuğun görüşü alınır, ilgililer dinlenebilir, çocuk hakkında sosyal inceleme raporu düzenlenmesi istenebilir (ÇKK
m.   13/2).
•   Çocuk hâkimi tarafından alınan tedbir kararlarına karşı itiraz yolu açıktır. İtiraz, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun itiraza ilişkin hükümlerine göre (m.267 vd.) en yakın çocuk mahkemesine yapılır (ÇKK m.14).
•   Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı; çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen çocuk hâkimi tarafından alınabilir. Tedbir kararı verilmeden önce çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılabilir. Tedbirin türü kararda gösterilir. Bir veya birden fazla tedbire karar verilebilir. Hâkim, hakkında koruyucu ve destekleyici tedbire karar verdiği çocuğun denetim altına alınmasına da karar verebilir (ÇKK m.7).
•   Hâkim, çocuğun gelişimini göz önünde bulundurarak koruyucu ve destekleyici tedbirin kaldırılmasına veya değiştirilmesine karar verebilir. Bu karar acele hâllerde, çocuğun bulunduğu yer hâkimi tarafından da verilebilir. Ancak bu durumda karar, önceki kararı alan hâkim veya mahkemeye bildirilir (ÇKK m.7/5).
Tedbirin süresi: Tedbirin uygulanması, on sekiz yaşın doldurulmasıyla kendiliğinden sona erer. Ancak hâkim, eğitim ve öğrenimine devam edebilmesi için ve rızası alınmak suretiyle tedbirin uygulanmasına belli bir süre daha devam edilmesine karar verebilir (ÇKK m.7/6).

2.   12-15 Yaş Arasında Kalan Küçükler (TCK m. 31/2)
Çocukluk devresiyle erişkinlik arasındaki bu ara dönemde algılama ve irade yeteneği her somut olayda ayrı ayrı incelenmelidir. Bu dönemde çocuğun fiilinin haksızlık niteliğini bildiği, ancak kendisine yine de fiili işlemekten alıkoyamayacağı kabul edilir. Yani çocuk davranışlarını yönlendiremez.
Bu dönem bakımından mahkeme önce çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilip algılayamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup olmadığı yönünden bedeni-akli ve ruhi durumunu incelettirir (TCK m.31/2). Araştırma uzman hekimce yapılmalıdır. Çocuğun işlenen eylemin hukuki anlamını algılayabilme yeteneğinin yanı sıra bu doğrultuda hareketlerini yönlendirme yeteneği de araştırılmalıdır.

3.   15- 18 Yaş Arasında Kalan Küçükler (TCK m. 31/3)
Bu yaş grubu bakımından küçüğün hareketini anlayabilme ve sonuçlarını kavrayabilme, hareketlerini bu doğrultuda yönlendirme yeteneğine sahip olup olmadığı araştırılmaz. Bu yönüyle bu yaş grubuna dahil çocuğun cezai ehliyetinin bulunduğu kabul edilir ve hakkında güvenlik tedbiri değil ceza yaptırımı uygulanır. Ancak kusur yetenekleri tam olarak gelişmiş olmadığı için ve yine yeniden topluma kazandırma, yeni suç işlemesinin engellenmesi amaçları nedeniyle cezalarında belli indirimler öngörülmüştür. İndirim oranı sanığın yaşına göre belirlenmelidir.
Ceza sorumluluğu bakımından önemli olan bu grup yaş küçüklüğünün sonuçları şöyledir:
•   Bu dönem küçükler hakkında kamu hizmetlerinden mahrumiyete yönelik yaptırımlar uygulanmaz. TCK konuyu “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma” başlığı altında m. 53’te düzenlemiştir. Buna göre 18 yaşını doldurmamış küçükler hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma hükümleri uygulanmaz (m. 53/4).
•   Kısa süreli hapis cezası zorunlu olarak para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilir (TCK m. 50/3).
•   Erteleme bakımından mahkum olunan hapis cezası 3 yıldan fazla değilse ertelenir (TCK m. 51/1).
•   İnfaz şekli: Ayrı yerde tutma ilkesi gereği cezaları çocuk eğitim evlerinde (CGTİHK m. 15) ve çocuk kapalı cezaevlerinde (CGTİHK m.11) infaz edilir.
•   Bu dönem küçükler hakkında verilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu cezalar hapse çevrilemez (CGTİHK m. 106/4). Bu takdirde para cezasının AATUHK hükümleri uyarınca tahsili yoluna başvurulur (CGTİHK m. 106/11).
•   Bu dönem küçükler hakkında tekerrür hükümleri uygulanmaz (TCK m. 58/5).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Müsadere Kararlarının İnfazı

Müsadere Kararlarının İnfazı

“Eşya ve kazanç müsaderesi” başlığını taşıyan Ceza İnfaz Kuramlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük m.58 “(1) 5237 sayılı Kanunun 54 ve 55 inci maddelerine göre mahkemece hükmedilen eşya veya kazanç müsaderesine ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin infazının esas ve usulleri yönetmelikte düzenlenir.” hükmünü getirmektedir. Söz konusu yönetmelik “Suç Eşyası Yönetmeliği”dir.

a.   Müsaderesine karar verilmiş suç eşyasına ilişkin işlemler
Mahkemelerce, emanet eşyanın müsaderesine ilişkin kesinleşen karar örneklerinden biri, dosyadaki emanet makbuzu ile birlikte bir hafta içerisinde Cumhuriyet başsavcılığına tevdi edilir (Suç Eşyası Yönetmeliği m.15/1). Cumhuriyet başsavcılığınca bu kararlar, emanet memurluğuna gönderilir (Suç Eşyası Yönetmeliği m.14/2). Emanet memuru, bu kararların tarih ve numaraları ile niteliklerini suç eşyası esas defterindeki özel sütunlarına işler ve kararları kartonlarında saklar (Suç Eşyası Yönetmeliği m.14/4).

b.   Tedavül etmeyen paralarla suç eşyası ve kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri hakkında verilen müsadere kararlarının yerine getirilmesine ilişkin işlemler

Tedavül etmeyen paralarla suç eşyası ve malvarlığı değerleri hakkında verilen müsadere kararları aşağıdaki şekilde yerine getirilir (Suç Eşyası Yönetmeliği m.16):
•   Eşyanın verileceği yer resmî bir kuruluş ise, yazı ile o dairenin amirine yahut yetkili memuruna alındı karşılığında teslim edilir.
•   Emanete alınmakla birlikte mahiyetleri itibarıyla müsadereye konu edilemeyen eşyalar, yargılama sonunda verilen bu yöndeki karar doğrultusunda, ilgili dosyasında delil olarak muhafaza edilmek üzere mahkemesine gönderilir. Mahkemeden alınacak alındı yazısının gün ve sayısı suç eşyası esas defterine işlenmek suretiyle, kaydı kapatıldıktan sonra alındı yazısı kartonda saklanır.
•   Müsadere konusu eşya veya maddî menfaatlere el konulamadığı veya merciine teslim edilmediği hâllerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine ilişkin verilen kesinleşmiş karar örneği mahkemesince doğrudan bulunduğu yerin en büyük mal memurluğuna gönderilir. Bu kararların infazı, 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılır.
Yapılacak teslim işlemleri sonucunda, ilgili merci ve dairelerden alınacak alındı yazısının gün ve sayıları suç eşyası esas defterine yazılmak suretiyle kaydı kapatıldıktan sonra sözü geçen alındı yazıları kartonunda saklanır.

c.   Bankaya yatırılmış paraların müsadere ve iadesine ilişkin işlemler
Bankaya yatırılmış olan para hakkında verilen müsadere kararları aşağıdaki şekilde yerine getirilir (Suç Eşyası Yönetmeliği m.17):

Müsadere hâlinde, reddiyat makbuzu düzenlenerek, para, imza karşılığında mahallin en büyük mal memurluğuna yatırılır; alınacak makbuzun numarası, suç eşyası esas defterindeki özel hanesine işaret edilir ve makbuzlar kartonunda saklanır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Müsadere

Müsadere

Müsadere, yeni suçların işlenmesini önlemek amacıyla, cezaî nitelikteki hukuka aykırı fiillerden kaynaklandığı veya bunların işlenmesiyle ilgili olduğu için suç düşüncesini ve suçun çekiciliğini canlı tutan eşyaya, Devlet lehine el konulmasıdır. Eşya müsaderesini, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın veya kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın; bunların ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderenin başka türlü imkansız hale gelmesi durumunda söz konusu eşyanın değeri kadar paranın, yahut; üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesi şeklinde ifade etmek mümkündür.

TCK m. 54 (Gerekçesinden): “Müsadere ve “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi ” başlığını taşıyan yaptırımlar Tasarıda “fer’i ceza” olarak düzenlenmiştir. Bilindiği üzere müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Bu nedenle müsadere yanında “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” adıyla ayrı bir yaptırım düzenlemesi, bilimsel açıdan doğru olmadığı gibi, kavram karışıklığına da yol açabilecektir. Ayrıca, Tasarıda müsadere yaptırımı bir “ceza ” olarak öngörülmesine rağmen, “suç dolayısıyla hiç kimse mahkûm edilmese de ” müsadereye hükmedilebilmesi kabul edilmiştir. Ceza niteliğindeki bir yaptırıma, bir kimsenin mahkûmiyeti olmadan başvurulamayacağı açıktır. Belirtilen bu sakıncaların giderilmesi ve müsaderenin Anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulunduğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükmedilemeyecektir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsaderesine hükmedilecektir.

•    Eşya müsaderesi (TCK m.54/1, 3 ve 4); Örneğin, suçun işlenmesinde kullanılan silahın müsaderesi,
•    Eşdeğer müsadere (TCK m.54/2): Örneğin, çalınan kimyasalların tüketilmesi halinde bunların değeri kadar paranın failden alınması,
•    Kazanç müsaderesi (TCK m.55/1): Örneğin, çalınan paraların hisse senedi olarak saklanması halinde bunların müsadere edilmesi,
•    Kaim değerlerin müsaderesi (TCK m.55/2): Örneğin, çalınan arabanın satılması neticesi elde edilen paranın müsadere edilmesi.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Güvenlik Tedbirlerinin Çeşitleri

Güvenlik Tedbirlerinin Çeşitleri
Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma


TCK m.53’te belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda aşağıdaki tedbirlere yer verilmiştir:
a.   Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden men,
b.   Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan men,
c.   Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan men,
d.    Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan men,
e.    Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten men.
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirleri aşağıda belirtilen esaslara göre yerine getirilir (Tüzük m.57/2):
a.   Mahkemece Cumhuriyet başsavcılığına gönderilen ilâm, infaz defterine kaydedilerek infaza başlama ve bitiş tarihleri yazılır. Ancak bu tedbirlerin infazına, mahkûmiyetin kanunî sonucu olarak hapis cezasının infazına başlama tarihi ile birlikte başlanır,

b.   Cumhuriyet başsavcılığınca, hapis cezasının infazına başlanacağı tarih de dikkate alınarak, bu tedbiri içeren ilâmın içeriği, tedbirin konusu ve niteliğine göre ilgili kurum ve kuruluşlar ile kolluğa bildirilir. Cumhuriyet başsavcılığınca, ayrıca infaza başlama ve bitiş tarihleri de bildirilir,
c.   TCK’nın 53. maddesinin birinci fıkrasının (a) ilâ (e) bentlerinde belirtilen yoksun bırakılma konusu faaliyet ve görevlerle ilgili olarak, tedbirin infazının tamamlanmasından sonra hükümlünün bu faaliyet ve görevlerde bulunabilmesi, 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu hükümlerine göre temin edeceği adlî sicil kaydının ilgili yere ibrazı ile mümkündür.
(3) TCK’nın 53. maddesinin beşinci ve altıncı fıkralarına göre hükmedilen tedbirler, 5275 sayılı Kanunun 104’üncü maddesine göre denetimli serbestlik ve yardım merkezi şube müdürlüğü ya da büroları tarafından yerine getirilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Güvenlik Tedbirlerinin İnfazının Amacı

Güvenlik Tedbirlerinin İnfazının Amacı

Güvenlik tedbirlerinin infazının amacının daha çok suçun işlenmesine neden olan psikolojik nedenlerin yani, faili suça iten nedenlerin, saiklerin ortadan kaldırılması olduğu ifade edilir. Güvenlik tedbirlerinde de zorlama vardır; ve bu zorlama fiziki cebir olarak hissedilir. Bu yönüyle güvenlik tedbirlerinin bastırıcı değil, önleyici bir niteliğe sahip olduğu söylenmelidir. Bu, güvenlik tedbirlerinin infazında yetiştirme ve iyileştirme amacının da bir sonucudur.
Güvenlik tedbirlerinde cezanın acı ve ızdırap verici amacı değil, kişinin ıslahı ve yeniden topluma kazandırılması amacına yer verilir. Bu nedenle infazı özel bir önem taşır ve failin normal yaşam koşullarından uzaklaştırılmamasını gerektirir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI

GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI

Güvenlik tedbirleri TCK m.53 vd.’nda düzenlenmiştir. Bu bölümde belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma, eşya ve kazanç müsaderesi, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, tekerrür, sınırdışı edilme ve tüzel kişiler hakkındaki güvenlik tedbirleri yer almaktadır.

Güvenlik Tedbiri Kavramı
Güvenlik tedbirleri, fiil ve failden kaynaklanması muhtemel tehlikeliliği önlemek ve faili eğitmek, koruma altına almak veya tedavi etmek amacını güden müdahalelerdir. Güvenlik tedbirleri ceza değildir; zira, güvenlik tedbirleri bastırıcı değil, önleyici nitelik taşır. Cezalar uygulandıkları kişiye ızdırap verir ve işlenen suç bakımından geriye dönük özel ve genel önleme amacı güderken güvenlik tedbirleri ileriye dönüktür.
Güvenlik tedbirleri kanunda öngörülen toplumsal savunma vasıtalarıdır ve bunlara suçun işlenmesinden sonra hâkim tarafından hükmedilir.
Güvenlik tedbirleri ve cezalar arasındaki farklar şunlardır:
•   Cezaların süreleri kanunda belirlenmiştir. Oysa güvenlik tedbirlerinin süresi kural olarak belli değildir.
• Güvenlik tedbirlerinde cezalardan farklı olarak kusur aranmaz.
•   Cezalardan farklı olarak güvenlik tedbirlerinde kusurun derecesi önem arz etmez.
•   Zaman itibariyle uygulama, af, erteleme, zamanaşımı gibi konular güvenlik tedbirleri bakımından geçerli değildir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

KURULLARIN OLUŞUMU VE ÇALIŞMASI

KURULLARIN OLUŞUMU VE ÇALIŞMASI

Kurulların Çeşitleri ve Oluşumu İdare ve Gözlem Kurulu


İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrisi, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur. Söz konusu personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul mevcut olanlarla oluşturulur.

İşyurdu Yönetim Kurulu
İşyurdu yönetim kurulu; işyurdu müdürünün başkanlığında, işyurdundan sorumlu ikinci müdür, sayman, idare memuru, ambar memuru ve cezaevi katibinden oluşur. Teknik işler, malzeme alımları ve taahhüt işleri ile ilgili konuların görüşülmesinde yönetim kuruluna, işin içeriğine göre konuyla ilgili bir personel ve atölye şefi de katılabilir.

Disiplin Kurulu
Disiplin kurulu; kurum müdürünün başkanlığında idare memuru, psiko-sosyal yardım servisinde görevli her meslek grubundan kurum müdürü tarafından seçilen birer temsilci, öğretmen, atölye şefi ile sorumlu infaz ve koruma başmemurundan oluşur. Söz konusu personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul, mevcut olanlarla oluşturulur.

Eğitim Kurulu
Eğitim kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, eğitimden sorumlu ikinci müdür, cezaevi tabibi, psikolog, sosyal çalışmacı ve kurumda görev yapan bütün öğretmenler ile kütüphaneciden oluşur. Söz konusu personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde kurul mevcut olanlarla oluşturulur.

Kurulların Çalışması Kurulların Toplanması
Kurullar mevcut üyelerinin çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir. Oylarda eşitlik olması halinde başkanın bulunduğu tarafa üstünlük tanınır. Kurum müdürü, kurulları ayda bir kez ve gerektiğinde her zaman toplayabilir. Ancak, işyurdu yönetim kurulu, düzenli olarak haftada bir defa toplanır. Kurullarda görüşülecek konular müdür tarafından belirlenir. Müdürü bulunmayan kurumlarda kurulların oluşturulmasına imkan bulunmayan hallerde kurullar, kurum amirinin başkanlığında, hükümet tabibi, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memurundan oluşturulur.

Kararların Deftere Geçirilmesi
Kurullar tarafından verilen kararlar ilgili kurulların karar defterine yazılır, üyeler tarafından imzalanır ve teftişe hazır halde tutulur. Bu defterlere kayıt usul ve esasları yönetmelikte gösterilir.

a.   Hükümlülerin suç türlerini belirleyerek, durumlarına uygun kuramlara ayrılmaları ve bunlara uygun olacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak,
b.   Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,
c.   Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,
d.   Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,
e.   Hükümlülerin bireysel olarak, psiko-sosyal yardım servisince hazırlanan iyileştirme programlarına uyumunu ve sonuçlarını değerlendirmek,
f.   İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden yararlanma gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlülerin ve kurumun iç hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlülerin belirlenmesi ile ilgili karar almak,
g.   Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek,
h.   Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak,
i.   Açık kurumlarda ve eğitimevlerinde kalan hükümlülerin,   oda ve eklentilerinde
bulundurabilecekleri eşyaların cinslerini ve miktarlarını belirlemek,
j.   Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak,
k.   Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek,
İdare ve gözlem kurulu yukarıda sayılan görevlerini yerine getirirken diğer kurulların önerilerini de dikkate alır.
İdare ve gözlem kurulunun (b) ilâ (ı) bentlerinde sayılan görevleriyle ilgili olarak aldığı kararlarla diğer kurulların kararları arasında uyumsuzluk bulunması durumunda, psiko-sosyal yardım servisinde çalışan personelin görüşü de alındıktan sonra, idare ve gözlem kurulu tarafından verilecek karar uygulanır.

İşyurdu Yönetim Kurulunun Görev ve Yetkileri
İşyurdu yönetim kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
a.   İşyurdunun geliştirilmesine ve genel gidişine ait her türlü faaliyetlere yön vermek,
b.   Hükümlülerin iyileştirme programları çerçevesinde çalıştırılmalarını sağlamak,
c.    Sürekli veya geçici olarak kurum işlerinde çalıştırılacak işçilere işyurdu tarafından ödenecek ücretleri ve bunların iş akitlerinin feshi konularında İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığına öneride bulunmak,
d.    Kurumda üretilip satışa arz edilen ürünlerin satış fiyatını belirlemek,
e.   İşyurdunda fazla çalışma yapılmasına ilişkin önerileri karara bağlamak,
f.    Bakanlık, İşyurtları Kurumu Yüksek Kurulu, Genel Müdürlük ve İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığının onayını gerektiren işlemler hakkındaki kararları onaya sunmak,
g.   Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

a.   Hükümlüleri tutum ve davranışlarına göre ödüllendirmek,
b.    Hükümlülere uyarma, kınama ve bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezaları dışında kalan disiplin cezalarını vermek,
c.   İyi hâlin tespitine esas oluşturacak görüş bildirmek,
d.   5275 sayılı Kanunda öngörülen hallerde disiplin cezalarını kaldırmak,
e.   Hükümlülere gelen veya hükümlüler tarafından gönderilen mektup, telgraf ve faks iletilerinden mektup okuma komisyonu tarafından sakıncalı olduğu değerlendirilenlerin, ilgililerine verilip verilmemesine karar vermek,
f.   Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Eğitim Kurulunun Görev ve Yetkileri
Eğitim kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
a.    Kurumda uygulanacak eğitim ve iyileştirme programlarının esaslarını belirlemek, izlemek ve değerlendirmek,
b.    Kuruma yeni gelen hükümlüyle ilgili gerekli araştırmanın yapılmasını, rapor hazırlanmasını sağlamak ve bu raporları değerlendirmek,
c.    Eğitim ve iyileştirme programlarının işleyişini ve sonuçlarını değerlendirerek, kullanılan yöntemlerde yapılması gereken değişiklikleri saptamak ve uygulanmasını sağlamak,
d.    Eğitim-öğretim programları çerçevesinde hükümlülerin eğitim giderlerinin karşılanması için yapılacak çalışmaları plânlamak,
e.    Hükümlülerin korunması, eğitimleri ve yönlendirilmeleri konusunda duyarlılık oluşturulması, kurumların işleyişi ve önemi hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak,
f.    Hükümlü ile durumu hakkında bilgi sahibi olması gerekli ya da yararlı görülen kişi, kurum ya da kuruluşları, özel hayata saygı, gizlilik ve etik kurallarına uygun biçimde bilgilendirmek,
g.    Kurum kitaplık veya kütüphanesine satın alma, bağış ya da ödünç alma gibi yollarla kazandırılacak yayınların tespitini yapmak,
h.   Kuruma gelen kitabın, kitaplık ya da kütüphaneye kabul edilip edilmemesine karar vermek,
i.   Kuruma gelen her türlü yayının, kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan nitelikte olup olmadığına karar vermek,
j.   Kitap okumayı özendirici çalışmalar yapmak,
k.   Kurum dışından getirilecek kişileri ve bu kişilerin yapacağı etkinlikleri ve konusunu belirlemek,
l.   Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

 

KAYNAK: www.puuny.com