30 Aralık 2015 Çarşamba

Bağımlı Tacir Yardımcıları Ticari Temsilci (Ticari Mümessil)

Bağımlı Tacir Yardımcıları Ticari Temsilci (Ticari Mümessil)
Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir (TBK m. 547). En geniş temsil yetkisine sahip olan tacir yardımcısıdır. TBK’nın 547-550. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Ticari temsilcinin atanması şekle bağlı değildir. Atama yapıldıktan sonra İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir. Ticari temsilcinin gerçek kişi olması gerektiği genellikle kabul edilmektedir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TACİR YARDIMCILARI

TACİR YARDIMCILARI
Faaliyet alanı ve iş hacmi genişleyen tacirler ticari işletmeleri ile ilgili faaliyetlerini yerine getirirken başka kişilerin yardımına ihtiyaç duyabilirler. Bu kişilere tacir yardımcıları denilmektedir. Tacir yardımcıları ile ilgili hükümlerin bir kısmı Türk Ticaret Kanununda bir kısmı da Türk Borçlar Kanununda bulunmaktadır. Tacir yardımcıları işletme sahibine tabi olup olmama yönünden iki gruba ayrılırlar: Bağımlı tacir yardımcıları, bağımsız tacir yardımcıları.
Bağımlı tacir yardımcıları tacirin verdiği talimatlara uymak zorunda olan, onun denetim ve gözetimi altında özellikle tacirin işyerinde çalışan yardımcılardır. Bu yardımcıların bazılarının taciri temsil yetkisi varken, bazılarının yoktur. Örneğin fabrikada çalışan işçilerin, otelde çalışan temizlikçinin taciri temsil yetkisi yoktur. Temsil yetkisine sahip olanlar ticari temsilci, ticari vekil ve pazarlamacıdır.
Bağımsız tacir yardımcıları tacirin denetim ve gözetimi altında çalışmazlar. Tacirin işletmesinden ayrı olarak tacir yardımcısının da ayrı işletmesi vardır ve kendileri de tacir sayılırlar. Ticari işletmelerinin amacı tacire aracılık etmektir, tacire geçici veya sürekli olarak yardım ederler. Bağımsız tacir yardımcıları acente, komisyoncu ve simsardır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari Hesabın Sona Ermesi

Cari Hesabın Sona Ermesi
Cari hesap sözleşmesi; sözleşmede kararlaştırılan sürenin sona ermesi, bir süre kararlaştırılmamış ise taraflardan birinin fesih ihbarında bulunması, taraflardan birinin iflas etmesi hallerinde sona erer (TTK m. 98). Sözleşme süreli olup da taraflardan biri bu süre içinde ölür veya kısıtlanırsa her iki taraf ve kanuni temsilcileriyle halefleri on gün önceden haber vermek şartıyla cari hesap sözleşmesini feshedebilir. Ancak, artan tutarın ödenmesi, hesabın kapatılması gereken tarihte istenebilir (TTK m. 99).
Taraflardan birinin alacaklısının ona ait artan tutarı haczettirdiği gün hesap kapatılarak artan tutar saptanır. Bu hâlde, borcundan dolayı haciz tebliğ edilen taraf, onbeş gün içinde haczi kaldırtmazsa, diğer taraf sözleşmeyi feshedebilir (TTK m, 100). Sözleşmeyi feshetmezse haciz ettiren kimsenin durumu cari hesaba yeni kalemler geçirilmek suretiyle ağırlaştırılamaz.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Alacağın yenilenmesi

Alacağın yenilenmesi: Cari hesap sözleşmesinin yapılmasından önce doğmuş bulunan bir alacak, tarafların onayıyla cari hesaba kaydedilirse, aksi kararlaştırılmamışsa bu alacak yenilenmiş olmaz (TTK m. 90). Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez. Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş olur. Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez (TBK m. 134).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Bütünlük ilkesi

Bütünlük ilkesi: Cari hesaba geçirilen alacak ve borç kalemleri ayrılmaz bir bütün oluşturur. Cari hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri, alacaklı veya borçlu sayılamaz. Tarafların hukuki durumunu ancak sözleşmenin sonundaki hesabın kesilmesi belirler (TTK m. 97).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Alacaklara ilişkin dava ve savunma haklarının devam etmesi

Alacaklara ilişkin dava ve savunma haklarının devam etmesi: Aksi kararlaştırılmadıkça, cari hesaba alacak veya borç kaydedilmesi, tarafların, alacağı veya borcu doğuran sözleşme veya işleme ilişkin dava ve savunma haklarını düşürmez. Sözleşme veya işlem iptal edilirse bunlardan kaynaklanan kalemler hesaptan çıkarılır (TTK m. 90).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari hesapta takas

Cari hesapta takas: cari hesaba geçirilen alacaklar kaydedildikleri zaman takas edilmezler. Hesap devresinin sonunda çıkarılan bakiyenin kabulü ile takas edilmiş olurlar.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari hesapta faiz

Cari hesapta faiz: Cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için, sözleşme veya ticari teamüller gereğince, kayıt olundukları tarihten itibaren faiz işler (TTK m. 90/e). Alacak ile borç kalemlerinin birbirinden çıkarılması sonucunda bulunan bakiyeye, belirlenip hesaba kaydedildiği tarihten itibaren faiz işler. Alacak ve borç kalemleri için farklı faiz oranı uygulanırsa, önce alacak ve borç bulunur ve hangisi büyükse onun faiz oranı uygulanır. Taraflar, üç aydan aşağı olmamak şartıyla, diledikleri andan başlamak üzere faizlerin anaparaya eklenmesini kararlaştırabilecekleri gibi hesap devreleri ile faiz ve komisyon miktarlarını da sözleşme ile belirleyebilirler (TTK m. 96).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari hesapta zamanaşımı

Cari hesapta zamanaşımı: Cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya mahkeme kararıyla saptanan artan tutara ya da faiz alacaklarına, hesap hata ve yanılmalarına, cari hesabın dışında tutulması gereken veya haksız olarak cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere veya tekrarlanan kayıtlara ilişkin bulunan davalar, cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrarlar.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari Hesabın Hükümleri

Cari Hesabın Hükümleri
Alacağın yenilenmesi: Cari hesap sözleşmesinin yapılmasından önce doğmuş bulunan bir alacak, tarafların onayıyla cari hesaba kaydedilirse, aksi kararlaştırılmamışsa bu alacak yenilenmiş olmaz (TTK m. 90). Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu anlamına gelmez. Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç yenilenmiş olur. Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez (TBK m. 134).
Bütünlük ilkesi: Cari hesaba geçirilen alacak ve borç kalemleri ayrılmaz bir bütün oluşturur. Cari hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri, alacaklı veya borçlu sayılamaz. Tarafların hukuki durumunu ancak sözleşmenin sonundaki hesabın kesilmesi belirler (TTK m. 97).
Alacaklara ilişkin dava ve savunma haklarının devam etmesi: Aksi kararlaştırılmadıkça, cari hesaba alacak veya borç kaydedilmesi, tarafların, alacağı veya borcu doğuran sözleşme veya işleme ilişkin dava ve savunma haklarını düşürmez. Sözleşme veya işlem iptal edilirse bunlardan kaynaklanan kalemler hesaptan çıkarılır (TTK m. 90).
Cari hesapta takas: cari hesaba geçirilen alacaklar kaydedildikleri zaman takas edilmezler. Hesap devresinin sonunda çıkarılan bakiyenin kabulü ile takas edilmiş olurlar.
Cari hesapta faiz: Cari hesabın alacak sütununa yazılan tutarlar için, sözleşme veya ticari teamüller gereğince, kayıt olundukları tarihten itibaren faiz işler (TTK m. 90/e). Alacak ile borç kalemlerinin birbirinden çıkarılması sonucunda bulunan bakiyeye, belirlenip hesaba kaydedildiği tarihten itibaren faiz işler. Alacak ve borç kalemleri için farklı faiz oranı uygulanırsa, önce alacak ve borç bulunur ve hangisi büyükse onun faiz oranı uygulanır. Taraflar, üç aydan aşağı olmamak şartıyla, diledikleri andan başlamak üzere faizlerin anaparaya eklenmesini kararlaştırabilecekleri gibi hesap devreleri ile faiz ve komisyon miktarlarını da sözleşme ile belirleyebilirler (TTK m. 96).
Cari hesapta zamanaşımı: Cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya mahkeme kararıyla saptanan artan tutara ya da faiz alacaklarına, hesap hata ve yanılmalarına, cari hesabın dışında tutulması gereken veya haksız olarak cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere veya tekrarlanan kayıtlara ilişkin bulunan davalar, cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrarlar.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari Hesapta Sözleşme Süresi ve Hesap Devresi

Cari Hesapta Sözleşme Süresi ve Hesap Devresi
Sözleşme süresi: Cari hesap sözleşmesinin yürürlükte kaldığı süredir. Sözleşme belirli veya belirsiz süreli olarak yapılabilir. Süre belirli ise sona erdiğinde, belirsiz ise taraflardan birinin fesih ihbarı ile sözleşme sona erer. Sözleşme süresince tarafların alacaklılık ve borçluluk sıfatları ortadan kalkar, sözleşmenin sona ermesi halinde hesabın kesilmesi ile belli olur.
Hesap devresi: Sözleşme süresi içerisinde birden çok hesap devresi vardır. Sözleşme veya ticari teamül uyarınca, belirli hesap devreleri sonunda devre hesabı kapatılır ve alacak ile borç kalemleri arasındaki fark belirlenir. Hesap devresi hakkında sözleşme veya ticari teamül yoksa, her takvim yılının son günü taraflarca hesabın kapatılması günü olarak kabul edilmiş sayılır. Saptanan artan tutarı gösteren cetveli alan taraf, aldığı tarihten itibaren bir ay içinde, Notr aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza içeren bir yazıyla itirazda bulunmamışsa, bakiyeyi kabul etmiş sayılır (TTK m. 94).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Cari Hesaba Geçirilebilecek Alacaklar

Cari Hesaba Geçirilebilecek Alacaklar
Kural olarak vadesi gelmiş alacaklar ve sözleşmenin yapılmasından sonraki dönemde doğan alacaklar cari hesaba geçirilebilir. Ancak taraflar anlaşırlarsa daha önceden doğmuş alacaklar ve vadesi gelmemiş alacaklarda cari hesaba kaydedilebilir. Bir ticari senedin cari hesaba kaydı bedelinin tahsil edilmesi şartına bağlıdır (TTK m. 90). Cari hesaba yazılan ancak bedeli alınamayan ticari senet sahibine geri verilerek, cari hesaptan kaydı silinir (TTK m. 91).
Bazı alacaklar cari hesaba geçirilemez. Bunlar; takas edilemeyen alacaklarla, belirli bir amaca harcanmak veya ayrıca emre hazır tutulmak üzere teslim olunan para ve mallardan doğan alacaklardır.
Cari hesaba para alacakları geçirilir. Ancak aynı cinsten olmak şartıyla para dışındaki karşılıklı alacaklar da yazılabilir. Şarta bağlı alacakların cari hesaba kaydedilebilmesi için şartın hesabın kapatılmasından önce gerçekleşmiş olması şarttır, aksi takdirde alacak hesaptan çıkartılır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

CARİ HESAP

CARİ HESAP
İki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşmeye cari hesap sözleşmesi denir (TTK m. 89).
İki kişi arasında sürekli bir sözleşme ilişkisi bulunduğunda taraflar sürekli olarak birbirlerine karşı alacaklı ve borçlu olacaklardır. Her seferinde ayrı ayrı ödeme yapmak yerine alacakları takas etmek gereksiz birçok işlemi ortadan kaldıracaktır. EkoNomik yönden cari hesap nakit para dolaşımını önleyen özel bir takas rejimidir. Cari hesap para hareketlerinin izlendiği hesaptır. Cari hesap bankacılık alanında yaygın bir şekilde kullanılır. Bunun dışında sigorta ortaklıkları ile acenteleri, fabrikalar ile yetkili satıcıları veya dağıtıcıları arasında da cari hesap sözleşmesi kullanılır.
Cari hesap sözleşmesi yazılı şekilde yapılmalıdır, yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz (TTK m. 89). Cari hesap sözleşmesinde tarafların tacir olmasına gerek yoktur, taraflar tacir olmasa da Türk Ticaret Kanununda düzenlendiği için ticari iş niteliğindedir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterlerin Hiç veya Gereği Gibi Tutulmaması

Ticari Defterlerin Hiç veya Gereği Gibi Tutulmaması

Ticari defterlerin hiç veya gereği gibi tutulmaması halinde tacire birtakım yaptırımlar uygulanır. Hukuki yaptırım defterlerin sahibi lehine delil olma niteliğini yitirmesi, aleyhe delil olmasıdır. Cezai yaptırımlar para cezaları, vergi cezaları, iflas halinde tacirin kendi kusuruyla veya hileli olarak iflas etmiş sayılmasıdır. Türk Ticaret Kanununda ticari defterlerle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişilerle ilgili cezai yaptırımlar öngörülmüştür.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterlerin Sahibi Aleyhine Delil Olmasının Şartları

Ticari Defterlerin Sahibi Aleyhine Delil Olmasının Şartları
Ticari defterler sahibi aleyhine delil olabilir. Bunun için şu şartlar gerekir:
•   İşin taraflardan sadece biri için ticari iş niteliğinde olması, sadece birinin ticari işletmesini ilgilendirmesi yeterlidir.
•   Tarafların her ikisinin tacir olmasına gerek yoktur. Sadece ticari defterlerinin ibrazı istenen tarafın tacir olması yeterlidir. Karşı tarafın defterlerine dayanan tarafın tacir olması gerekmez.
•   Defterler kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olabilir. Kanuna uygun olarak tutulmuş defterlerdeki sahibi lehine olan kayıtlar dahi aleyhindeki kayıtlar gibi geçerli olup bunlar birbirinden ayrılamaz. Defterler kanuna uygun tutulmuşlarsa hem lehe hem aleyhe kayıtlar delil niteliğini taşırken, kanuna uygun tutulmamışlarsa sadece aleyhe olan kayıtlar delil niteliğini taşır.
•   Açılış ve kapanış onayları bulunmayan ticari defterler sahibi aleyhine delil olur.
•   Tacirin tuttuğu ticari defterlerin içerdiği birbirini doğrulamayan kayıtlar sahibi aleyhine delil olur.
•   Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir, ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.
•   Tacir kendi defterlerindeki aleyhine delil oluşturan kayıtların aksini kesin delillerle ispatlarsa, bu kayıtlar aleyhe delil olma niteliğini yitirir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterlerin Sahibi Lehine Delil Olmasının Şartları

Ticari Defterlerin Sahibi Lehine Delil Olmasının Şartları
Ticari defterlerin sahibi lehine delil olmasının şartları şunlardır:
•   Uyuşmazlığın kaynağı ticari bir iş olmalıdır. Bu iş, her iki tarafın ticari işletmesini de ilgilendirmelidir. Uyuşmazlık her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren ve ticari defterlerine kaydedilmesi gereken bir işe ilişkin olmalıdır.
•   Uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir olmalıdır. Taraflardan birinin veya her ikisinin tacir olmaması halinde defterler lehe delil olarak kullanılamaz.
•   Ticari defterlerin tümü tacirin lehine delil olarak kullanılabilir.
•   Ticari defterler kanuna uygun şekilde tutulmuş olmalıdır. Ticari defterleri lehine delil olacak tacirin, tutulması zorunlu olan bütün defterleri usulüne uygun şekilde, doğru ve eksiksiz olarak tutmuş olması ve defterlerin açılış ve kapanış onaylarını süresi içinde yaptırmış olması gerekir.
•   Tacirin tutuğu bütün ticari defterler birbirini doğrulamalıdır. Tacir tarafından tutulan bütün defterlerdeki kayıtların birbirini teyit etmesi gereklidir.
•   Karşı taraf defter tutma yükümünü hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş olmalıdır. Ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksine senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterlerin Delil Olması

Ticari Defterlerin Delil Olması
Ticari defterlerin delil olması, TTK’da değil Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir (HMK m.
222). Ticari defterler kanunda öngörülen şartların varlığı halinde, ticari uyuşmazlıklarda delil olarak
kullanılabilir. Bu, defter sahibinin lehine olabileceği gibi aleyhine de olabilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterlerin Teslim ve İbrazı

Ticari Defterlerin Teslim ve İbrazı
Teslim ticari defterlerin ve ilgili belgelerin tamamının incelenme amacıyla mahkemeye verilmesi demektir. Defter ve belgelerin her tarafı mahkeme ve ilgili kişilerce incelenebilir. Çok ağır bir işlem olması nedeniyle teslim, sadece kanunda sayılan sınırlı hallerde söz konusu olur. Buna göre malvarlığı hukukuna ilişkin olan, özellikle de mirasa, mal ortaklığına ve ortaklık tasfiyesine ilişkin uyuşmazlıklarda, mahkeme, ticari defterlerin teslimine ve bütün içeriklerinin incelenmesine karar verebilir (TTK m. 85).
Ticari defterlerin ibrazı teslimden farklı olarak, sadece anlaşmazlık çıkan konulara ilişkin kayıt ve belgelerin mahkemeye verilmesini gerektirir. TTK m. 83’e göre, ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir. Bir hukuki uyuşmazlıkta ticari defterler ibraz edilmişse, defterlerin uyuşmazlıkla ilgili kısımları tarafların katılımı ile incelenir. Gerekli görülürse, defterlerin ilgili yapraklarından suret alınır (TTK m. 84).
Saklanması zorunlu olan belgeleri, sadece görüntü veya başkaca bir veri taşıyıcısı aracılığıyla ibraz edebilen kimse, giderleri kendisine ait olmak üzere, o belgelerin okunabilmesi için gerekli olan yardımcı araçları kullanıma hazır bulundurmakla yükümlüdür; icap ettiği takdirde belgeleri, giderleri kendisine ait olmak üzere bastırmalı ve yardımcı araçlara ihtiyaç duyulmadan okunabilen kopyalarını sunabilmelidir (TTK m. 86).
getirilmemesi, tacirin cezai sorumluluğunu doğurmaz, sadece diğer tarafın defterlerindeki kayıtlardan aleyhine olanları, başka geçerli delillerle ispat etmek zorunda kalır. Aksi halde karşı taraf iddiasını ispat etmiş sayılır (HMK m. 222/5).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Defter ve Belgelerin Saklanması ve Yitirilmesi

Defter ve Belgelerin Saklanması ve Yitirilmesi
Her tacir aşağıdaki belgeleri sınıflandırılmış bir şekilde saklamakla yükümlüdür (TTK m. 82);
•   Ticari defterlerini, envanterleri, açılış bilançolarını, ara bilançolarını, finansal tablolarını, yıllık faaliyet raporlarını, topluluk finansal tablolarını ve yıllık faaliyet raporlarını ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak çalışma talimatları ile diğer organizasyon belgelerini,
•   Alınan ticari mektupları,
•   Gönderilen ticari mektupların suretlerini,
•   Kanuna göre yapılan kayıtların dayandığı belgeleri.
Ticari mektuplar, bir ticari işe ilişkin tüm yazışmalardır. Açılış ve ara bilançoları, finansal tablolar ve topluluk finansal tabloları hariç olmak üzere, yukarıda sayılan belgeler, Türkiye Muhasebe Standartlarına da uygun olmak kaydıyla, görüntü veya veri taşıyıcılarda saklanabilirler. Bunun için aranan şartlar şunlardır:
•   Okunur hâle getirildiklerinde, alınmış bulunan ticari mektuplar ve defter dayanaklarıyla görsel ve diğer belgelerle içerik olarak örtüşsünler;
•   Saklama süresi boyunca kayıtlara her an ulaşılabilsin ve uygun bir süre içinde kayıtlar okunabilir hâle getirilebiliyor olsun.
Saklama süresi on yıldır. Bu süre, ticari defterlere son kaydın yapıldığı, envanterin çıkarıldığı, ara bilançonun düzenlendiği, yılsonu finansal tablolarının hazırlandığı ve konsolide finansal tabloların hazırlandığı, ticari yazışmaların yapıldığı veya muhasebe belgelerinin oluştuğu takvim yılının bitişiyle başlar.
Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde yitirilirse tacir durumu öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Gerçek kişi olan tacirin ölümü hâlinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi hâlinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla yükümlüdür (TTK m. 82).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Finansal Tablolar

Finansal Tablolar
Tacir, ticari faaliyetinin başında ve her faaliyet döneminin sonunda, varlık ve borçlarının tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu (sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu) çıkarmak zorundadır. Açılış bilançosunda, yılsonu finansal tablolarının, yılsonu bilançosuna ilişkin hükümleri uygulanır. Tacir, gelir tablosunu hazırlar. Bilanço ile gelir tablosu, yılsonu finansal tablolarını oluşturur (TTK m. 68).
Yılsonu finansal tablolar; (i) Türkiye Muhasebe Standartlarına uyularak düzenlenmeli, (ii) Açık ve anlaşılır olmalı, (iii) Düzenli bir işletme faaliyeti akışının gerekli kıldığı süre içinde çıkarılmalıdır. Yılsonu finansal tabloları Türkçe ve Türk Lirası ile düzenlenir. Finansal tablolar, tacir tarafından tarih atılarak imzalanır (TTK m. 69-71).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Envanter

Envanter
Her tacir, ticari işletmesinin açılışında, taşınmazlarını, alacaklarını, borçlarını, nakit parasının tutarını ve diğer varlıklarını eksiksiz ve doğru bir şekilde gösteren ve varlıkları ile borçlarının değerlerini teker teker belirten bir envanter çıkarır. Tacir açılıştan sonra her faaliyet döneminin sonunda da böyle bir envanter düzenler. Faaliyet dönemi veya başka bir kanuni terimle hesap yılı oniki ayı geçemez. Envanter, düzenli bir işletme faaliyetinin akışına uygun düşen süre içinde çıkarılır (TTK m. 66).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Defterlerin Tutulması

Defterlerin Tutulması
Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur. Kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde bunların anlamları açıkça belirtilmelidir. Defterlere yazımlar ve diğer gerekli kayıtlar, eksiksiz, doğru, zamanında ve düzenli olarak yapılır. Bir yazım veya kayıt, önceki içeriği belirlenemeyecek şekilde çizilemez ve değiştirilemez. Kayıt sırasında mı yoksa daha sonra mı yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasaktır (TTK m. 65).
Defterler ve gerekli diğer kayıtlar, olgu ve işlemleri saptayan belgelerin dosyalanması şeklinde veya veri taşıyıcıları aracılığıyla tutulabilir. Defterlerin ve gerekli diğer kayıtların elektronik ortamda tutulması durumunda, bilgilerin saklanma süresince bunlara ulaşılmasının ve bu süre içinde bunların her zaman kolaylıkla okunmasının temin edilmiş olması şarttır (TTK m. 65/4).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterler

Ticari Defterler
Defter tutma yükümlülüğü tacir sıfatının doğduğu anda başlayıp bu sıfatın kaybedilmesine kadar devam eder. Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, TTK’ya göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir (TTK m. 64/1).
Ticari defterler yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteridir. Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de ticari defterlerdir (TTK. 64/4)
Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile diğer defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce Notr tarafından yapılır. Bu defterlerin izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar Notre yaptırılır. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir. Yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayının sonuna kadar Notre yaptırılır.
Ticaret ortaklıklarının ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının Notr tarafından yapıldığı hâllerde Notr, ticaret sicili tasdiknamesini aRamak zorundadır. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında Notr onayı aranmaz. Fiziki ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir (TTK m. 64/3).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticaret Unvanının Devamı ve Devri

Ticaret Unvanının Devamı ve Devri
Ticari işletme sahibinin veya bir ortağın ticaret unvanında yer alan adı kanunen değişir veya yetkili makamlar tarafından değiştirilirse unvan olduğu gibi kalabilir. Kollektif veya komandit ortaklığa ya da donatma iştirakine yeni ortakların girmesi hâlinde ticaret unvanı değiştirilmeksizin olduğu gibi kalabilir. Bu ortaklıklardan birinin ticaret unvanına adı dâhil olan bir ortağın ölümü üzerine mirasçıları onun yerine geçerek ortaklığın devamını kabul eder veya ortaklığa girmemekle beraber bu hususta izinlerini yazılı şekilde bildirirlerse ortaklık unvanı olduğu gibi bırakılabilir. Ortaklıktan ayrılan ortağın adı da yazılı izni alınmak şartıyla ortaklık unvanında kalabilir (TTK m. 47).
Ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez. Bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça, unvanın da devri sonucunu doğurur. Devir hâlinde devralan, unvanı aynen kullanma hakkına sahiptir (TTK m. 49).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticaret Unvanı Üzerindeki Hak ve Korunması

Ticaret Unvanı Üzerindeki Hak ve Korunması
Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir (TTK m. 50). Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir (TTK m. 52/1).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Şube Unvanları

Şube Unvanları
Şube unvanları merkez işletme unvanının yanında şube kelimesinin eklenmesi ile oluşur. Bu unvana şube ile ilgili ekler yapılabilir (TTK m. 48/1). Merkezi yabancı ülkede bulunan bir işletmenin Türkiye’deki şubesinin ticaret unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yerlerin ve şube olduğunun gösterilmesi şarttır (TTK m. 48/3).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tacir Sayılan Diğer Kişiler ve Donatma İştiraki

Tacir Sayılan Diğer Kişiler ve Donatma İştiraki
Ticari işletmeye sahip olan demek, vakıf ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adlarıdır (TTK m. 44). Bunlar zorunlu ve isteğe bağlı ek kullanamazlar. Örneğin, Kızılay Afyonkarahisar Madensuyu İşletmesi.
Donatma iştirakinin ticaret unvanı, ortak donatanlardan en az birinin adı ve soyadını veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adını içerir. Soyadları ve gemi adı kısaltılamaz. Ticaret unvanında ayrıca donatma iştirakini gösterecek bir ibare de bulunur. Örneğin, Akdeniz Gemisi Donatma İştiraki.

 

KAYNAK: www.puuny.com

ANonim, Limited ve Kooperatif Ortalıklar

ANonim, Limited ve Kooperatif Ortalıklar
Bunların unvanlarında mutlaka işletme konusu ile ortaklık ve türünü gösteren ibare bulunmalıdır. Ticaret unvanlarında, “aNonim ortaklık”, “limited ortaklık” ve “kooperatif” kelimelerinin bulunması şarttır. Ortaklığı ve türünü gösteren ibarenin kısaltılarak yazılması olanaklıdır. Örneğin, İnşaat ve Ticaret ANonim Ortaklığı (A.O.), Turizm ve Seyahat Limited Ortaklığı (Ltd. O.), Yapı Kooperatif gibi. Bu ortaklıkların ticaret unvanında, gerçek bir kişinin adı veya soyadı yer aldığı takdirde, ortaklık türünü gösteren ibareler, baş harflerle veya başka bir şekilde kısaltma yapılarak yazılamaz (TTK m. 43/2).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Kollektif ve Komandit Ortaklıklar

Kollektif ve Komandit Ortaklıklar
Kollektif ortaklığın ticaret unvanı, bütün ortakların veya ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla ortaklık ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Örneğin, Ali Kaya ve Ortakları Taşımacılık Kollektif Ortaklığı.
Adi veya sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklıkların ticaret unvanı, komandite ortaklardan en az birinin adı ve soyadıyla ortaklığı ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Bu şortaklıkların ticaret unvanlarında komanditer ortakların adları ve soyadları veya ticaret unvanları bulunamaz. Örneğin, Mehmet Güven Turizm ve Otelcilik Komandit Ortaklığı

 

KAYNAK: www.puuny.com

Gerçek ve Tüzel Kişi Tacirlerin Ticaret Unvanı Gerçek Kişi Tacirler

Gerçek ve Tüzel Kişi Tacirlerin Ticaret Unvanı Gerçek Kişi Tacirler
Gerçek kişi tacirin ticaret unvanı kısaltılmadan yazılacak adı ve soyadından oluşur. Örneğin Ali Taş gibi. Ayrıca buna isteğe bağlı ve zorunlu ekler yapılabilir. Örneğin, Ali Taş Pastanesi gibi.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TİCARET UNVANI VE İŞLETME ADI

TİCARET UNVANI VE İŞLETME ADI
Ticaret unvanı, tacirin ticari işletmesiyle ilgili işlemlerinde kullandığı addır, taciri tanıtmaya ve diğer tacirlerden ayırt etmeye yarar. İşletme adı ise, işletme sahibi ile ilgili olmaksızın doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan addır (TTK m. 53). Örneğin Emek Sineması. İşletme adının sahipleri tarafından ticaret siciline tescil ettirilmesi gerekir.
Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmelidir (TTK m. 40/1). Tescil edilen ticaret unvanı, ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur. Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı Notre onaylattırdıktan sonra sicil müdürlüğüne verir. Tacir tüzel kişi ise, unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da Notre onaylattırılarak sicil müdürlüğüne verilir.
Ticaret unvanı oluşturulurken serbestlik, gerçeklik ve karma olmak üzere üç farklı sistem kullanılmaktadır. Serbestlik sisteminde bir tacir istediği şekilde ticaret unvanını oluşturabilir ve bu unvanı dilediği gibi devredebilir. Gerçeklik sisteminde seçilen unvanın gerçeğe tam uygun olması gerekir. Karma sistemde ise unvan önce gerçeğe uygun olmalıdır. Ancak unvan kullanılmaya başlanıldıktan sonra değişikliklerden etkilenmez ve devredilebilir. TTK sistemi karma sistemdir.
Ticaret unvanı çekirdek kısım ve ona yapılacak eklerden oluşur. Ekler isteğe bağlı ve zorunlu olmak üzere ikiye ayrılır. Gerçek kişiler yönünden, aynı sicil çevresinde daha önce aynı unvan tescil edilmiş ise daha sonraki unvana ek yapmak zorunluluğu vardır. Tüzel kişiler yönünden Türkiye’nin herhangi bir yerinde daha önce tescil edilmiş tüzel kişinin unvanı varsa ikinci tüzel kişi unvanına ek yapmak zorundadır. Bunlar zorunlu eklerdir. Tacir zorunlu ek koyma durumu olmasa dahi kendi isteği ile ek koyabilir. Bu ekler de isteğe bağlı ekler olarak adlandırılır. Bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır.
Ekler, tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamalı, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamalıdır. Tek başlarına ticaret yapan gerçek kişiler ticaret unvanlarına bir ortaklığın var olduğu izlenimini uyandıracak ekler yapamazlar. “Türk”, “Türkiye”, “Cumhuriyet” ve “Millî” kelimeleri bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir (TTK m. 46). Ticaret ortaklıkları fesih ve tasfiyeye girmişlere unvanlarına Tasfiye Halinde ibaresi eklenir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tescilin Sonuçları

Tescilin Sonuçları
Tescil edilecek husus ancak sicile kayıtla doğuyorsa tescil yaratıcıdır. Zaten doğmuş, varlık ve geçerlilik kazanmış olan bir husus sonradan sicile bildiriliyorsa tescil açıklayıcıdır. Örneğin ticaret unvanının tescil ve ilanı gerekmekle beraber, bu unvan tescil yapılmadan önce de vardır, burada tescil açıklayıcıdır. TTK’ya göre ticaret sicili kural olarak açıklayıcı niteliktedir. Örneğin ticaret ortaklıklarının ticaret siciline tescil anında tüzel kişilik kazanır, tescilden önce tüzel kişilik yoktur, burada tescil yaratıcıdır.
Ticaret siciline tescili gerekli konular tescil, tescil ve ilanı gerekli konular tescil ve ilan edilmişlerse artık üçüncü kişiler bu konuları bilmediklerini ileri süremezler. Tescil edilen konuları herkesin bildiği varsayılır. Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez (TTK m. 36/3). Buna tescilin olumlu etkisi denir.
Tescili gerekli olduğu halde tescil edilmemiş, tescil ve ilanı gerektiği halde tescil ve ilan edilmemiş konularda üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları kabul edilir. Aksini iddia eden ispatla yükümlüdür. Aynı şekilde tescile tabi olmadığı halde bir konu her nasılsa tescil edilmişse yine üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları varsayılır. Buna tescilin olumsuz etkisi denilmektedir.
Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur (TTK m. 37).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticaret Sicili

Ticaret Sicili
Ticari işletme ile ilgili bilgiler ticaret siciline kaydedilir. TTK hangi konuların tescil hangi konuların tescil ve ilan edileceğini genel bir hükümle toplu şekilde düzenlememiştir, ilgili konularda tescili ya da tescil ve ilanı gerekli hususlar tek tek gösterilmiştir. Tescil ticari işletmenin bulunduğu yer ticaret siciline yapılır. İlan ise Ankara’da yayımlanan Türkiye genelinde sicil kayıtlarının ilanına özgü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile yapılır (TTK m. 35/4). Tescil edilen hususlar, kanun veya tüzükte aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan olunur (TTK m. 35/3).
Ticaret sicili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının gözetim ve denetiminde ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde kurulacak ticaret sicili müdürlükleri tarafından tutulur (TTK m. 24/1). Ticaret sicili, ticaret sicili müdürü tarafından yönetilir. Ticaret sicili müdürü, tüzükte belirlenen nitelikleri haiz kişiler arasından oda meclisi tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığının uygun görüşü alınarak atanır. Aynı usulle sicil müdürlüğünün iş hacmine göre, yeteri kadar müdür yardımcısı görevlendirilir (TTK m. 25/1). Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, ticaret sicili müdürlüklerinin faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli önlemleri almaya yetkilidir (TTK m. 25/3).
Ticaret sicili herkese açıktır (alenidir). Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve müdürlükte saklanan tüm senet ve belgeleri inceleyebileceği gibi giderini ödeyerek bunların onaylı suretlerini de alabilir. Bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge de istenebilir (TTK m. 35/2).
Sicilde yapılabilecek işlemler, tescil, tadil ve terkin olmak üzere üç gruba ayrılır: Tescil, bir olay veya işlemin ilk defa sicile geçirilmesi, tadil, mevcut bir kayıtta değişiklik yapılması, terkin ise mevcut kaydın silinmesidir.
Ticaret siciline tescil, kural olarak istem üzerine yapılır (TTK m. 27/1). Tescil istemi ilgililer, temsilcileri veya hukuki halefleri tarafından yetkili sicil müdürlüğüne yapılır. Tescil istemi dilekçe ile yapılır. Dilekçe sahibi kimliğini ispat etmek zorundadır. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, tescili isteme süresi onbeş gündür. Bu süre, tescili gerekli işlemin veya olgunun gerçekleştiği; tamamlanması bir senet veya belgenin düzenlenmesine bağlı olan durumlarda, bu senet veya belgenin düzenlendiği tarihten başlar (TTK m. 30).
Tescil başvurusunu alan sicil müdürü tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlüdür (TTK m. 32/1). Tüzel kişilerin tescilinde, özellikle ortaklık sözleşmesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediği incelenir (TTK m. 32/2). Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şarttır (TTK m. 32/3).
Sicil müdürü yaptığı inceleme sonucu, talebi ya kabul ya red eder veya geçici olarak tescile karar verir. Kabul halinde tescil yapılır. Red halinde ilgililer, sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler (TTK m. 34). Çözümü bir mahkeme kararına bağlı bulunan veya sicil müdürü tarafından kesin olarak tescilinde duraksanan hususlar, ilgililerin istemi üzerine geçici olarak tescil olunur. Ancak, ilgililer üç ay içinde mahkemeye başvurduklarını veya aralarında anlaştıklarını ispat etmezlerse geçici tescil resen silinir. Mahkemeye başvurulduğu takdirde kesinleşmiş olan hükmün sonucuna göre işlem yapılır (TTK m. 32/3).
Tescil edilen konular, kural olarak sicil müdürlüğünün bağlı bulunduğu Ticaret Odasının yetki çevresinde hüküm ifade ettiği halde, ilan edilen konular bütün Türkiye’de etkilidir. İlan üçüncü kişilere karşı, ilanın çıkmasını izleyen ilk iş gününden itibaren geçerli olur.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Satış ve Mal Değişiminde Özel Hükümlere Tabi Olma

Ticari Satış ve Mal Değişiminde Özel Hükümlere Tabi Olma

TTK m. 23, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde, adi satış ve mal değişimlerine göre bazı hususlarda farklı hükümler getirmiştir. Bu farklı hükümler, kısım kısım yerine getirilen sözleşmeler, alıcının alacaklı sıfatı ile temerrüdü, ayıpla ilgili sürelerle ilgilidir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hapis Hakkının Kullanılmasında Sağlanan Kolaylıklar

Hapis Hakkının Kullanılmasında Sağlanan Kolaylıklar
Hapis hakkı, kanuni koşulların varlığı halinde alacaklıya borçlunun rızasıyla zilyetliğinde bulunan ve iadesi gerekli olan borçluya ait taşınır mallar ve kıymetli evrakı iade etmeyerek alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır (MK m. 950). Bu hakkın kullanılabilmesi üç koşulun gerçekleşmesine bağlıdır: alacaklı borçluya ait taşınır bir eşya ya da kıymetli evraka borçlunun rızası ile zilyet bulunmalıdır, alacaklının alacağı geçerli ve vadesi gelmiş olmalıdır, alacaklının zilyetliğindeki taşınır mal veya kıymetli evrak ile alacak arasında bağlantı bulunmalıdır.
Tacirlerin hapis hakkını kullanmasında getirilen kolaylık üçüncü koşulun aranmamasıdır. Zilyetlik ve alacak aradaki ticari ilişkiden doğmuş ise tacirler arasında bu bağlantı var kabul edilir (MK m. 950). alacak ile zilyetlik farklı nedenlerden, farklı sözleşmelerden doğsa bile tacir hapis hakkına sahiptir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Fatura ve Teyit Mektubu Düzenleme

Fatura ve Teyit Mektubu Düzenleme
Ticari faaliyetleri sonucunda bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir (TTK m. 21/1). Bu takdirde tacir fatura vermek zorundadır. Fatura alım satım
sözleşmesinde satılan şeyi ve bedelini, başka bir sözleşme söz konusu ise görülen iş ve karşılığını kesin olarak saptamaya yarayan belgedir. Fatura uyuşmazlıklarda delil olarak kullanılır. Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK m. 21/2).
Teyit mektubu ise, telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıdır. Bu yazıyı alan kişi, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır (TTK m. 21/3).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ücret ve Cezaların İndirilmesini İsteyememe

Ücret ve Cezaların İndirilmesini İsteyememe
Tacir, sözleşme ile kararlaştırmış olan ücret ve sözleşme cezasının aşırı oldukları iddiasıyla indirilmesini mahkemeden isteyemez (TTK m. 22). Kanun bu hakkı sadece tacir olmayanlara tanımıştır. Örneğin, bir müteahhit işi zamanında bitirmediği takdirde her gün için belirli bir tutarda para ödemeyi taahhüt etmişse, sonradan bu paranın aşırı olduğunu ileri sürerek indirim talebinde bulunamaz.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ücret ve Faiz İsteme

Ücret ve Faiz İsteme
Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır (TTK m. 20).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Örf ve Adetlere Tabi Olma

Ticari Örf ve Adetlere Tabi Olma
Tacirler hakkında ticari örf ve adetler mutlak olarak uygulanır. Tacir olmayanlara ise ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır (TTK m. 2/3). Bunun sebebi basiretli bir kişi olan tacirin, ticaretiyle ilgili tüm örf ve adetleri bilmesi gerektiği varsayımıdır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İş Karinesine Tabi Olma

Ticari İş Karinesine Tabi Olma
Tacirlerin yaptıkları işler ve borçları kural olarak ticari niteliktedir. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır (TTK m. 19/1).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Basiretli Bir İş Adamı Gibi Hareket Etme

Basiretli Bir İş Adamı Gibi Hareket Etme
Tacirler ticaretlerine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmelidir (TTK m. 18/2). Bu yükümlülük bir edimin ifasında dikkatli ve özenli bir iş insanında bulunması gereken tüm tedbirleri içerir. Basiretli iş adamı gibi davranmanın gerektirdiği dikkatli ve özenli davranma yükümü sübjektif değil objektif esaslara göre belirlenir. Bu nedenle tacirin kişisel durum ve yetenekleri değil, işin niteliği göz önünde tutularak, dikkatli, özenli, tedbirli, sağduyulu bir tacirin aynı durumda göstereceği hareket biçimi ölçüt alınır.
Yargıtay uygulamasında şu durumlar basiretsizlik sayılmıştır: ihaleden önce kömür tedarikinin mümkün olup olmadığını tahkik etmeme, müteahhidin inşaat için lüzumlu malzemeyi zamanında tedarik etmemesi, numuneye uygun kumaşın piyasada yeterli miktarda var olup olmadığını araştırmadan sözleşme ilişkisine girilmesi, bir bankanın mevduat hesap cüzdanını getirmeden, vekaletname ibraz eden üçüncü şahsa, hem de hesabı kapatarak ödeme yapması, bir bankanın çek kullanmadan yasaklılar listesinde bulunan kimseye çek karnesi vermesi, bir bankanın yetki belgesi altındaki imza ile hesap kartonundaki imzayı dikkatlice kontrol etmeden yetkiliyim diyen kişiye ödemede bulunması. Bu davranış şekilleri gerekli titizlik, dikkat ve özenin gösterilmemiş olmasından dolayı basiretsizliktir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticaret ve Sanayi Odalarına Kaydolma

Ticaret ve Sanayi Odalarına Kaydolma
5174 Sayılı Odalar ve Borsalar Kanunu m. 9’a göre tacir sıfatına sahip tüm gerçek ve tüzel kişilerle bunların şubeleri ve fabrikaları bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorundadırlar. Ancak, tacirin yaptığı ticari faaliyetin türü, ticaret odası yerine sanayi odası veya deniz ticaret odasına kaydolmasını gerektirebilir. Buna göre, sanayi işletmesi olan tacirler sanayi odalarına, deniz ticareti ile uğraşanlar deniz ticareti odalarına kayıt yaptırmak zorundadırlar. Sanayi işletmesinin yanında, ürettiği malların satışını yapmak üzere satış mağazası açan tacirler, aynı anda hem sanayi odasına hem de ticaret odasına kaydolmak zorundadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Defterleri Tutma

Ticari Defterleri Tutma
Tacirler gerekli ticari defterleri tutmakla yükümlüdür (TTK m. 18/1).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma

Ticaret Unvanı Seçme ve Kullanma
Tacirler, kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek ve kullanmakla yükümlüdürler (TTK m. 18/1). Her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır (TTK m. 39/1).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşletmesini Ticaret Siciline Tescil Ettirme

Ticari İşletmesini Ticaret Siciline Tescil Ettirme
Tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirmek zorundadır (TTK m. 40/1). Bir tacirin birden fazla işletmesi varsa, bunların her biri ayrı ayrı sicile kaydedilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

İflasa Tabi Olma

İflasa Tabi Olma
Tacirler her türlü borçlarından dolayı iflasa tabidirler (TTK m. 18/1). Gerçek kişi tacirler ticari olmayan borçları nedeniyle de iflas yoluyla takip edilebilirler. Bir ticari işletme işletmesine rağmen iflas hükümleri dışında bırakılan kişiler de söz konusu olabilir. Örneğin, kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıfların ticari faaliyetlerinden dolayı iflası istenemez. Buna karşılık kamu iktisadi teşebbüslerinin iflas yoluyla takip edilmesi mümkündür. Kural olarak tacirler iflasa tabidir. Bununla birlikte İcra ve İflas Kanununun (İİK) 43. maddesi tacirler dışındaki bazı kişilerinde iflasa tabi olabileceklerini belirtmiştir. Buna göre iflasa tabi olan kişiler şunlardır: tacirler, tacir gibi sorumlu olanlar (TTK m. 12/3, m. 13), ticareti terk edenler (bir yıl süreyle) (İİK m.44), kollektif ortaklıklar ile komandit ortaklık ortakları (TTK m. 240, m. 317), banka yöneticileri ve denetçileri (Bankacılık K. m. 110), sermaye piyasası kurumlarının yöneticileri ile %10’dan fazla hisseye sahip ortakları (SerPK m. 46).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tacir Sıfatının Sonuçları

Tacir Sıfatının Sonuçları
Bu sonuçların bir kısmı hak, bir kısmı ise yükümlülük niteliğindedir.Tacir olmanın hukuki sonuçları genel olarak TTK m. 18-23 arasında düzenlenmiştir. Fakat bazı sonuçlar başka maddelerde, hatta başka kanunlarda yer almıştır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Donatma İştiraki

Donatma İştiraki
Donatma iştiraki, Birden çok kişinin paylı mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla aralarında yapmış oldukları sözleşme gereğince, hepsi adına ve hesabına suda kullanmalarıdır (TTK m. 1064). Tacire ilişkin hükümler donatma iştirakine de aynen uygulanır (TTK m. 17).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Kamu Tüzel Kişileri Tarafından Kurulan Kurum ve Kuruluşlar

Kamu Tüzel Kişileri Tarafından Kurulan Kurum ve Kuruluşlar
Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek şartıyla tacir sıfatını kazanırlar (TTK m. 16/1). Örneğin, DHMİ, TCDD, (PTT), İDO, İSKİ, İETT, TÜBİTAK, OYAK,TİGEM tacir sıfatına sahiptirler. Tacir sıfatı kamu tüzel kişisine değil, bu tüzel kişi tarafından kurulan kurum ve kuruluşa aittir. Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşletme İşleten Vakıflar ve Dernekler

Ticari İşletme İşleten Vakıflar ve Dernekler
Bir vakıf veya dernek amacına ulaşmak üzere ticari işletme işletirse tacir sıfatını kazanır (TTK m. 16/1). Ancak kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar bir ticari işletme işletseler bile tacir sayılmazlar. Örneğin, Afyonkarahisar Maden Suyu
İşletmesini çalıştıran Kızılay, kamu yararına bir demek olduğu için tacir değildir. Kamuya yararlı demek ve vakıflar, ülke genelindeki faaliyetleriyle topluma hizmet eden ve Bakanlar Kurulu kararıyla bu statü verilen kuruluşlardır. Örneğin, Türk Hava Kurumu. Kanun, bu kuruluşların iflas hükümlerine tabi tutulmasını önlemek için tacir sayılmayacaklarını hükme bağlamıştır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticaret Ortaklıkları

Ticaret Ortaklıkları
Ticaret ortaklıkları; kollektif, komandit, aNonim, limited ve kooperatif ortaklıklardan ibarettir (TTK m. 124). Ticaret ortaklıkları tacir sayılır (TTK m. 16). Ticaret ortaklıkları ticaret siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazandıkları andan itibaren tacir sıfatını da elde ederler.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatı

Tüzel Kişilerde Tacir Sıfatı
Tüzel kişilerin tacir sıfatını kazanmaları TTK m. 16’da düzenlenmiştir. Buna göre tüzel kişiler üç gruba ayrılır: Ticaret ortaklıkları, vakıflar ve dernekler, kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Özel Durumlar

Özel Durumlar
Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur. (TTK m.13). Örneğin hileli iflas halinde cezai yaptırım temsilciye uygulanır.
Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. Bu hareketin doğurduğu hukuki, cezai ve disipline ilişkin sorumluluk saklıdır. (TTK m. 14).
Devlet memuru, hakim, Notr, avukat gibi kişilerin görev ve meslekleri gereği ticaretle uğraşması yasaktır. Bu yasağa rağmen ticaretle uğraşırlarsa bir yandan tacir sayılacak diğer yandan tabi oldukları kanunun öngördüğü yaptırımlar kendilerine uygulanacaktır. Bazı ticari faaliyetlerin icrası ise belirli makamların iznine veya ruhsat alınmasına bağlıdır. Örneğin, eczaneler, özel dersaneler gibi. Eczanelerin Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alması gerekmektedir. Ruhsat alınmadan eczane işletilmesi halinde işleten kişi tacir sayılır, fakat bu kişi hakkında, ilgili mevzuatın öngördüğü yaptırımlar saklıdır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatı

Gerçek Kişilerde Tacir Sıfatı
TTK m. 12’ye göre bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir gerçek kişinin tacir sıfatını kazanabilmesi için bir ticari işletmenin mevcut olması, bu ticari işletmenin faaliyet göstermesi, işletilmesi ve bu ticari işletmenin kısmen de olsa kendi adına işletilmesi gerekmektedir.
Ortada bir ticari işletme yoksa gerçek kişi tacir sıfatını kazanamaz. Fakat TTK m. 12’de iki istisna düzenlenmiştir. Bu istisnalardan birincisi ortada bir ticari işletme olmadığı halde gerçek kişilerin bazı koşullar altında yine de tacir gibi sorumlu olacaklarına ilişkindir. Buna göre, bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir ortaklık veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir ortaklık adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur (TTK m. 12/3). Tacir gibi sorumlu olan kişi, tacir olmaya bağlı haklardan yararlanamaz, fakat tacir sıfatının getirdiği yükümlülüklere katlanır. İkinci istisna bir ticari işletme açan kişinin, fiilen işletmeye başlamasa da bazı hallerde tacir sayılmasıdır. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır (TTK m. 12/2). Tacir sayılan kişi, aynen tacir gibi olup, bu sıfata bağlı haklardan yararlanabileceği gibi, yükümlülüklere de katlanır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TACİR SIFATI VE TACİR SIFATININ SONUÇLARI

TACİR SIFATI VE TACİR SIFATININ SONUÇLARI
TTK tacir sıfatının kazanılması yönünden gerçek kişiler, tüzel kişiler ve donatma iştiraki şeklinde üçlü bir ayırım yapmıştır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Nisbi Ticari Davalar

Nisbi Ticari Davalar
Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar ticari davalardır (TTK m. 4/1). Buna göre, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olmalıdır. Tarafları tacir olmasına rağmen, ticari işletmelerini ilgilendirmeyen işlere ilişkin davalar ticari dava niteliği taşımaz.
Herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendiren havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar da ticari dava olarak kabul edilir (TTK m. 4/1). Burada uyuşmazlığın taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması koşulu aranmıştır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Mutlak Ticari Davalar

Mutlak Ticari Davalar
TTK m.4’e göre bazı davalar, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava sayılmıştır. Bunlar şunlardır:
•   TTK’da düzenlenen hususlardan doğan davalar,
•   Rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki davalar (Medeni Kanun m. 962969)
•   Bir malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki davalar (TBK m. 202-203), rekabet yasağına ilişkin davalar (TBK m. 444-447), yayın sözleşmesine ilişkin davalar (TBK m. 487-501), kredi mektubu ve kredi emrine ilişkin davalar (TBK m. 515-519), komisyon sözleşmesine ilişkin davalar (TBK m. 532-545), ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcılarına ilişkin davalar (TBK m. 547-554), havale işlemlerine ilişkin davalar (TBK m. 555-560), saklama sözleşmelerine ilişkin davalar (TBK m. 561-580),
•   Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen davalar,
•   Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde öngörülen davalar,
•   Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin davalar.
TTK’da sayılan bu davaların dışında bazı özel kanunlardaki işlerden kaynaklanan davaların da ticari dava sayılacağı hükme bağlanmıştır. Özel kanunlarda mutlak ticari dava olarak nitelendirilen haller şunlardır: iflas davaları (İİK m. 154), ticari işletme rehnine ilişkin davalar (TİRK m. 22), finansal kiralama sözleşmelerinden doğan davalar (3226 sayılı K. M. 31), kooperatiflerle ilgili davalar (KoopK.m. 99), konkordato davaları (İİK m. 296), Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu’nda sayılan davalar (507 sayılı K. M. 30,34).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari davalar

Ticari davalara ticaret mahkemelerinde bakılır. Ticari davalara ticaret mahkemesi bulunan yerlerde Asliye Ticaret Mahkemesi, ticaret mahkemesi olmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi bakar. Ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılabilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Örf ve Adet

Ticari Örf ve Adet
Ticari örf ve adet kuralları yazılı olmamakla beraber çok uzun süredir istikrarlı bir şekilde uygulanan ve uyulma zorunluluğu bakımından ticari hayatta yaygın bir inancın var olduğu davranış kurallarıdır

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari Hükümler

Ticari Hükümler
Emredici nitelikte olmayan ticari hükümler üçüncü sırada uygulanır. Bunlarda tamamlayıcı ve yorumlayıcı hükümler olarak iki türlü olabilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Sözleşme Hükümleri

Sözleşme Hükümleri
Taraflar arasında emredici hükümlere aykırı olmayan sözleşme hükümleri uygulamada ikinci sırada yer alır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Emredici Hükümler

Emredici Hükümler
Hangi kanunda yer alırsa alsın emredici hükümler birinci sıradadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TİCARİ HÜKÜMLER

TİCARİ HÜKÜMLER
Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümlerle, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir (TTK m. 1/1). Ticari işlere ticari hükümler uygulanır. Hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve âdet, bu da yoksa genel hükümler uygulanacaktır (TTK m. 1/2). Ticari işlere uygulanacak hükümlerin uygulanma sırası aşağıdaki gibidir:
•   Emredici Hükümler
Hangi kanunda yer alırsa alsın emredici hükümler birinci sıradadır.
•   Sözleşme Hükümleri
Taraflar arasında emredici hükümlere aykırı olmayan sözleşme hükümleri uygulamada ikinci sırada yer alır.
•   Ticari Hükümler
Emredici nitelikte olmayan ticari hükümler üçüncü sırada uygulanır. Bunlarda tamamlayıcı ve yorumlayıcı hükümler olarak iki türlü olabilir.
•   Ticari Örf ve Adet
Ticari örf ve adet kuralları yazılı olmamakla beraber çok uzun süredir istikrarlı bir şekilde uygulanan ve uyulma zorunluluğu bakımından ticari hayatta yaygın bir inancın var olduğu davranış kurallarıdır
•   Genel Hükümler
Beşinci sırayı genel hükümler alır ve bunların uygulanma sırası MK m. 1’e göre belli olur.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TİCARİ HÜKÜMLER

TİCARİ HÜKÜMLER
Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümlerle, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir (TTK m. 1/1). Ticari işlere ticari hükümler uygulanır. Hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde, ticari örf ve âdet, bu da yoksa genel hükümler uygulanacaktır (TTK m. 1/2). Ticari işlere uygulanacak hükümlerin uygulanma sırası aşağıdaki gibidir:

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşlerde Zaman Aşımı Sürelerinin Değiştirilememesi

Ticari İşlerde Zaman Aşımı Sürelerinin Değiştirilememesi
Kanunda aksine düzenleme yoksa, ticari hükümler koyan kanunlarda öngörülen zamanaşımı süreleri taraflarca sözleşmeyle değiştirilemez (TTK m. 6).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşlerde Faiz

Ticari İşlerde Faiz
Türk hukukunda faizle ilgili temel kurallar TTK, TBK, Bankacılık Kanunu, Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun, TC Merkez Bankası Kanunu ve 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizi Hakkında Kanun’da yer almaktadır. TTK’nın 8, 9 ve 10. maddeleri ticari işlerde faizi düzenlemektedir. Bu hükümlerin getirdikleri özellikler şunlardır:
•   Ticari işlerde taraflar faizin işlemeye başlayacağı tarihi serbestçe kararlaştırabilirler. Taraflarca faizin işlemeye başlayacağı tarih sözleşmede belirlenmemişse, ticari bir borcun faizi vadenin bitiminden, belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.
•   Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi ticari işlere faiz yürütülür. Ödünç (karz) sözleşmelerini düzenleyen TBK m. 387’ye göre, ticari nitelikte olmayan ödünç sözleşmelerinde taraflarca kararlaştırılmamış ise faiz istenemez. Ticari iş niteliğinde ödünç sözleşmelerinde ise taraflarca kararlaştırılmamış olsa dahi faiz ödenmesi gerekir (TBK m. 387). Bu durumda uygulanacak faiz oranı 3095 sayılı Faiz Kanunu hükümlerine göre belirlenir ve kanuni faiz oranları geçerli olur.
•   Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir (TTK m. Karizmatik. Taraflar aralarındaki sözleşmede uygulanacak faiz oranlarını da serbestçe tespit edebilirler. Buna karşılık adi işlerde sözleşme ile belirlenecek faiz oranı yasal faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz (TBK m. 88/2).
•   Bileşik faiz kural olarak yasaktır. 3095 sayılı Faiz Kanunu kanuni faiz ve temerrüt faiz hesaplanırken bileşik faiz yürütülemeyeceğine dair kesin bir yasak getirmekle birlikte, bununla ilgili TTK hükümlerine saklı tutmaktadır. Bunlar dışındaki işlerde faize faiz yürütülmesi yani bileşik faiz yasaktır. Bileşik faizin yasaklanmadığı haller şunlardır: her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla cari hesap sözleşmeleri ve her iki tarafı da tacir olmak kaydıyla her iki taraf bakımından ticari iş niteliğindeki ödünç sözleşmeleri. Her iki istisna bakımından, faizin anaparaya eklenebileceği dönemler üç aydan az olamaz.
•   Ticari işlerde daha yüksek oranda temerrüt faizi oranı uygulanabilir. Taraflar temerrüt faizi oranını serbestçe kararlaştırabilirler. Belirlenen faiz oranının temerrüt faizi olarak da geçerli olabilmesi için TC Merkez Bankası’nın belirlediği avans faizinden daha fazla olması gerekir. Aksi takdirde sözleşmeyle belirlenen faizden daha yüksek olan avans faizi oranı uygulanacaktır. Böylece ticari işlerde adi işlere göre daha fazla temerrüt faizi talep edilebilmektedir.
Sözleşmede kararlaştırılmamışsa temerrüt faizi 3095 sayılı Faiz Kanunundaki kanuni faiz oranına göre hesaplanır. TC Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı açıklanan miktardan fazla ise temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur. Temerrüt faizi akdi faiz miktarından az olamaz.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşlerde Teselsül Karinesi

Ticari İşlerde Teselsül Karinesi
İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsilen sorumlu olurlar (TTK m. 7/1). Ticari borçlara kefalet hâlinde, hem asıl borçlu ile kefil, hem de kefiller arasındaki ilişkilerde de hüküm böyledir (TTK m. 7/2).

Müteselsil borçluluk, aynı alacak nedeniyle borç altına girmiş bulunan birden fazla borçlunun, alacaklıya karşı borcun tamamından ayrı ayrı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutuldukları borçluluk türüdür. Alacaklı, müşterek borçlulardan herhangi birisinden alacağın tamamını talep edebilir.

Türk Borçlar Kanununa göre, adi borçluluk esastır. Sözleşmede aksi kararlaştırmadığı sürece, müşterek borçlular arasında adi borçluluğun olduğu, müteselsil borçluluğun almadığı kabul edilir. Eğer müteselsil borçluluk yaratılmak isteniyorsa sözleşmeye açık bir hüküm konması gerekir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Taraflardan Birisi İçin Ticari Olan Sözleşmeler

Taraflardan Birisi İçin Ticari Olan Sözleşmeler

Taraflardan yalnız biri için ticari nitelik taşıyan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır (TTK m. 19/2). Bir sözleşmenin ticari iş hükümlerine tabi olması için her iki taraf için de ticari nitelikte olması gerekmez. Memur, işçi, öğrenci, ev hanımı gibi ticaretle uğraşmayan kişilerin yaptıkları sözleşmeler de karşı tarafın tacir olması koşuluyla ticari hükümlere tabi olacaktır. Sözleşenin taraflarından birinin tacir olması ticari hükümlerin uygulanması için yeterlidir.

Buna karşılık sadece bir taraf için ticari sayılan iş, sözleşmeden doğmuyor, örneğin bir haksız fiil söz konusu ise, bu takdirde her iki taraf için de adi sayılacaktır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İş Karinesi

Ticari İş Karinesi
Taciri ilgilendiren   iş,   işlem ve fiiller de, ticari   iş   niteliği   taşır.   Tacirin yaptığı   her türlü   işin   ticari   iş
sayılması ticari iş karinesi olarak adlandırılır. Ticari iş karinesi tüzel kişiler bakımından mutlak nitelik taşır ve tüzel kişi tacirlerin bütün iş, fiil ve işlemleri ticari hükümlere tabi olur. Tüzel kişi tacirin adi işi olamaz. Buna karşılık gerçek kişi tacirler bakımından bazı işlerin adi iş olarak nitelendirilmesi mümkündür. Gerçek kişi tacir, işlemi yaptığı zamanda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır (TTK m. 19/1). Örneğin, bir tacir karşı tarafa da açıkça bildirerek kendi evinde kullanmak amacıyla bilgisayar satın alırsa karşı tarafta tacir olmamak koşuluyla bu satım adi nitelik taşır. Bir tacirin marketten bir kilogRam meyve alması durumunda iş, somut olayın özellikleri gereği adi nitelikte sayılmaktadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler

Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İşler
Ticari işletmeleri ilgilendiren işler, diğer kanunlarda düzenlenmiş olsalar bile, ticari iş sayılırlar (TTK m. 3). Buna göre ticari işletmede yürütülen ticari faaliyetler ile doğrudan veya dolaylı bir şekilde ilgisi bulunan her türlü iş, fiil ve işlem ticari nitelik taşır. Örneğin, kira sözleşmesi TBK’da düzenlenmiş olmasına rağmen bir ticari işletme kurmak amacıyla işyeri kiralanması, sadece ticari işletmeyi ilgilendirdiği için ticari iş sayılır. Aynı şekilde bir işletmenin işçilerini taşıması için servis otobüsü ile anlaşma yapması, defterlerini tutması için bir mali müşavir ile anlaşması ticari işletmeyi ilgilendirir ve ticari iş hükümlerine tabi olur.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Türk Ticaret Kanununda Düzenlenmiş İşler

Türk Ticaret Kanununda Düzenlenmiş İşler

TTK m. 3’e göre, kanunda düzenlenen hususlar, tarafların tacir olup olmadığına veya işin ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticaridir. Örneğin bir kambiyo senedi olan çek TTK’da düzenlenmiştir. Ticaretle uğraşmayan iki kişi arasındaki borçla ilgili olarak çek verilmiş olsa, bu işlemden kaynaklanan uyuşmazlıklar ticari iş hükümlerine tabi olur. TTK’da düzenlenmiş olmasından dolayı mutlak ticari iş olarak nitelendiren işler şu şekilde sıralanabilir: sigorta işleri, taşıma işleri, kambiyo senetleri, hisse senetlerine ilişkin işlemler, haksız rekabet, çatma.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşler

Ticari İşler
Ticari iş, adi nitelikte olmayan işleri ifade eden bir kavRamdır. Bu ayırımın temel önemi, adi işlerin- başta Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Borçlar Kanunu (TBK)-olmak üzere genel hükümlere, ticari işlerin ise ticari hükümlere tabi olmasında görülür. Bazı konular hem TTK’da hem TBK’da düzenlenmiş olabilir ve bu iki düzenleme arasında önemli farklar bulunabilir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, işin niteliği ve o işe uygulanacak hükümlerin seçimi büyük önem taşımaktadır. TTK, ticari borçlarda teselsül karinesinin uygulanması, ticari uyuşmazlıkların ticaret mahkemelerinde çözümlenmesi, ticari alacaklara, adi işlerden daha yüksek oranda faiz uygulanabilmesi gibi ticari işlere özgü olan çeşitli kurallar getirmiştir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşletmenin Rehni

Ticari İşletmenin Rehni
Ticari işletme faaliyetinin işletme sermayesi ile karşılanamadığı hallerde, tacirin işletmesini teminat göstererek kredi kullanması söz konusu olabilir. Türk Medeni Kanunu sisteminde, taşınır malların rehninde, rehin konusu malların karşı tarafa verilmesi zorunludur. Ancak işletme malvarlığının kredi verene teslim edilmesi, ticari işletmenin çalışmasını engelleyecek hatta olanaksız kılabilecektir. Bu yüzden, 21.07.1971 tarihinde çıkarılan 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu ile ticari işletmelerin rehin işlemleri farklı esaslara tabi tutulmuştur. Bu kanuna göre rehin sözleşmesi, ticari işletmenin kayıtlı bulunduğu ticaret sicili çevresindeki bir Notr tarafından düzenlenir. Sözleşmenin yapılmasından itibaren 10 gün içinde ticaret siciline tescili gerekir. Rehin kapsamına giren unsurların tam listesi ayırt edici özellikleri ile birlikte sözleşmede yer almalıdır (TİRK m. 4).
Rehin kapsamına dahil edilenler: ticaret unvanı, işletme adı; rehnin tescili anında mevcut ve işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları (taşınır işletme tesisatı); marka, patent, endüstriyel tasarımlar, lisans gibi sınai haklardır. Ticaret unvanı, işletme adı ve taşınır işletme tesisatı hiçbir zaman kapsam dışı bırakılamaz. Buna karşın sınai haklar rehnin kapsamı dışında tutulabilir. Nakit paralar, alacaklar, döner malvarlığı (hammaddeler, üretilmiş mallar), taşınmazlar, gemi siciline kayıtlı gemiler, kiracılık hakkı rehin kapsamı dışında tutulmuşlardır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşletmenin Devri

Ticari İşletmenin Devri
İşletmenin devri malvarlığı unsurlarının tamamını kapsar. TTK m. 11/3’e göre; “ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir”. İşletmenin hem aktifleri hem pasifleri devir kapsamına girecektir. İşletmenin devri kural olarak bütün unsurları kapsamakla birlikte bu her zaman şart değildir. Bazı unsurlar kapsam dışı bırakılabilir. Önemli olan devredilen unsurlarla bir işletmenin varlığından ve bunu işletebilme imkânından söz edilebilsin. Asgari şartlar için bu yeterlidir. Bu bakımdan taraflar anlaşarak bazı unsurları devir kapsamı dışında bırakabileceklerdir.
Ticari işletmenin devri tüm aktif ve pasifleri kapsayan bir işlemdir. Ancak içeriğinde borcun nakli de yer almasına rağmen işletmeden alacaklı olanların rızası aranmaz. Ticari işletmenin devri için devir sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerekmektedir. Ticari işletmenin devrinde bazı özel kanunlar gereği başka bazı koşulların yerine getirilmesi de gerekebilmektedir. Örneğin, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili tebliğler uyarınca bir işletmenin devri veya başka bir işletme ile birleşmesi için izin alınması gerekiyorsa bu işlemler için Rekabet Kurulu’ndan izin alınması icap etmektedir. Üçüncü kişilere de devrin hüküm ifade etmesi ve devralanın işletme borçlarından dolayı sorumluluğunun başlayabilmesi için devrin alacaklılara ihbar veya Türkiye Ticaret Sicili Gazetesiyle ilan edilmesi gerekmektedir. (TBK m. 202,/1).
Ticari işletmesini devreden tacir, devirden dolayı ticareti bırakmış olacağından tacir sıfatını kaybeder. Ancak İcra İflas Kanunu madde 44 uyarınca ticaretin terkinin ilan edilmesinden itibaren bu kişi bir yıl daha borçlardan iflas yoluyla takip edilebilir. Devralan kişi işletmeyi devraldığını üçüncü kişilere veya alacaklılara ihbar ettiği andan itibaren işletmenin daha önceki borçlarından sorumludur. Devreden ise devrin ilan veya ihbarına kadar doğan borçlardan dolayı devralanla birlikte iki yıl süreyle müteselsilen sorumludur. Bu iki yıllık süre, muaccel (vadesi gelmiş) borçlarda devrin ihbar veya ilan edildiği tarihten itibaren başlar. Müeccel (vadesi gelmemiş) borçlarda ise, vade gününden itibaren iki yılın geçmesiyle devredenin sorumluluğu sona erer.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşletmelerde Merkez ve Şube KavRamları

Ticari İşletmelerde Merkez ve Şube KavRamları
Her ticari işletmenin bir merkezi bulunmalıdır. İşletme merkezi, ticari işletmenin ticari, hukuki ve idari faaliyetlerinin toplandığı ve işlemlerinin yürütüldüğü yerdir. Merkez ve şube kavRamı TTK’da tanımlanmamaktadır. Türk öğretisindeki tanımına göre şube, ticari işletme adına ve hesabına işlemlerde bulunmak üzere, iç ilişkide bağımlı ve dış ilişkide kendisine tanınmış yetkiler ölçüsünde bağımsız bir işlerinde fakat merkezin ticaret unvanı altında ve merkezle aynı alanda ve aynı tacire ait olmak üzere faaliyette bulunan, ancak ticari işletmeden ayrı bir hukuki kişiliği bulunmayan bir örgütlenme biçimidir.
Yapılan bu tanım şube olmanın koşullarını ortaya koymaktadır. Buna göre şubeler iç ilişkide, yani idari açıdan merkeze bağlı birimlerdir. Merkez ve şube aynı gerçek veya tüzel kişiye aittir. Şubeler dış ilişkilerde bağımsız hareket ederler. Şubeler merkezle aynı tür işi yaparlar ve müşterilerle merkezden bağımsız bir şekilde işlemler gerçekleştirebilirler. Şubelerin bulunduğu yer ve muhasebesi ayrıdır. Şubeler kural olarak merkezden ayrı yerleşim birimlerinde bulunur. Esasen şubelerin açılma gerekçesi de budur. İşletmenin farklı yerlerdeki müşterilere bu yolla doğrudan ulaşması amaçlanır. Şubeler ayrı bir yönetime sahip oldukları için hesap ve defterleri ayrıdır. Her şubenin ayrı muhasebesi olmak zorundadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Ticari İşletmenin Malvarlığı

Ticari İşletmenin Malvarlığı
Ticari işletmeler iktisadi faaliyet gösteren birer organizasyondurlar. Bu bütünün içinde her biri farklı amaç ve niteliklere sahip unsurlar yer alır. Bu öğelere işletmenin malvarlığı unsurları denmektedir. İşletmede yer alan unsurlar bu organizasyonun veya bütünün belli bir parçasını oluştururlar.
Ticari işletmenin malvarlığına dahil olan unsurlar maddi unsurlar ve maddi olmayan unsurlar olmak üzere iki gruba ayrılır. Maddi unsurlara ticari işletmenin el ile tutulan göz ile görülen yani fiziki veya cismani varlığı bulunan unsurları girmektedir. İşletmenin üzerinde bulunduğu taşınmaz, binası, üretimde kullandığı makine, araç ve gereçler, işlenmek üzere satın alınan hammadde, nakilde kullanılan taşıtlar vb. varlıklar işletmenin maddi unsurları arasında sayılabilir. Maddi olmayan unsurlardan bedensel veya fiziki varlığı bulunmayan bir takım haklar anlaşılır. Bu kapsama ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, endüstriyel tasarım, faydalı model, fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar (telif hakları), kiracılık hakkı, kNow-how, goodwill (müşteri çevresi hakkı) gibi haklar girmektedir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Esnaf Faaliyeti Sınırlarını Aşma

Esnaf Faaliyeti Sınırlarını Aşma
Ticari işletme tanımında yer alan bir diğer unsur da esnaf faaliyeti sınırını aşmadır. Ticari işletme faaliyetinden söz edebilmek için ortada esnaf işletmesini boyutunu aşan bir işletme var olmalıdır. Zira gelir sağlamayı amaçlamak, devamlılık ve bağımsızlık unsurları, esnaf işletmeleri için de geçerlidir. Bir iktisadi faaliyet, iş hacmi itibariyle esnaf işletmesinin sınırlarını aştığı takdirde ticari işletme olarak nitelendirilir. Sonuçta bir faaliyet ticari işletme olarak nitelendirildiğinde TTK’nın uygulama alanına girecek, ticari işletme dışında bir işletme olarak vasıflandırılırsa bu kanunun kapsamına girmeyecektir. Yeni düzenlemede ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınırın Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılacak bir kararname ile gösterileceği hüküm altına alınmıştır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Bağımsızlık

Bağımsızlık

Bağımsızlık unsuruna göre başka biri veya işletmeye bağlı olarak bir faaliyetin yürütülüyor olması halinde bu koşul yerine gelmemiş demektir. Buna göre şubeler bağımsız bir ticari işletme değildir. Zira şubeler aynı gerçek veya tüzel kişiye ait olup iç ilişkide merkeze bağlıdır. Bundan başka ticari temsilci, ticari vekil gibi çeşitli yönetim ve temsil yetkilerine sahip kişilerin faaliyetleri de ayrı bir ticari işletme değildir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Devamlılık

Devamlılık
Ticari işletme faaliyeti, devamlı şekilde yürütülen faaliyetlerden oluşmalıdır. Bir sefere mahsus veya tesadüfen ortaya çıkan bir fırsattan yararlanmak için yapılan faaliyetler, gelir sağlamayı amaçlasa bile, bir ticari işletmenin varlığını göstermezler. Örneğin, bir kişinin elindeki konser biletini yüksek fiyatla satarak gelir elde etmesi veya sınıfını geçen öğrencinin ders kitabını arkadaşlarından birine satması gibi faaliyetler, süreklilik arz etmediğinden ticari işletme olarak kabul edilmezler.
Faaliyetin mevsimlik olması veya hastalık gibi zorunlu sebepler ticari işletme nitelendirmesine engel değildir. Örneğin plaj ve kayak işletmeciliği gibi bazı faaliyetler tabiatı gereği mevsimseldir. Önemli olan dönemi içindeki kesintisiz ve düzenli çalıştırmadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Gelir Sağlama Amacı

Gelir Sağlama Amacı
Ticari işletmeler iktisadi bir amaç için kurulurlar. Buna göre, her ticari işletme gelir elde etme amacını taşımalıdır. Hayır veya yardım amacıyla kurulan işletmeler, ticari işletme sayılmazlar. Gelir sağlama amacını taşımakla birlikte, işletmenin gelir elde edememesi veya zarar etmesi, ticari işletme niteliğini ortadan kaldırmaz. Ticari işletmenin kâr elde etmek yerine üyelerine ekoNomik menfaat sağlamak amacını taşıması da mümkündür. Böylece, yaptığı faaliyetten kazanç elde etmeyen ancak üyelerinin düşük fiyatla mal temin etmelerine imkan veren tüketim kooperatifleri de birer ticari işletmedir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

TİCARİ İŞLETME

TİCARİ İŞLETME
İşletme kavRamı ile ticari işletme kavRamı arasında özel genel ilişkisi vardır. Her ticari işletme aynı zamanda bir işletmedir, fakat her işletme bir ticari işletme değildir. Ticari işletme Ticaret Kanununun temel kavRamıdır. Türk Ticaret Kanununda (TTK) işletme kavRamı tanımlanmamış ticari işletmenin tanımı yapılmıştır. TTK m. 11’e göre: “ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir”. Kanundaki tanıma göre ticari işletme kavRamının dört unsuru bulunmaktadır. Bunlar; gelir sağlama amacı, devamlılık, bağımsızlık, esnaf faaliyeti sınırlarını aşmadır. Bir işletmenin ticari işletme olarak kabul edilebilmesi için bu unsurların tamamını içermesi gerekir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

İŞLETME VE TİCARİ İŞLETME

İŞLETME VE TİCARİ İŞLETME

İşletmeye yönelik kaynakların bazılarında, işletme ve teşebbüs (girişim) kavRamları eş anlamlı olarak kullanılırken, bazılarında ayırım yapılmaktadır. Teşebbüs, başkalarının gereksinmelerini karşılamak üzere, pazarı olan ve pazarda fiyatı oluşan ekoNomik mal ve hizmetleri ortaya koymak ve sahibine kâr sağlamak amacını güden bir işletme olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, teşebbüs işletmeye göre daha geniş anlamlı olarak ele alınmaktadır. Her girişim bir işletme olurken, her işletme bir girişim olarak nitelenmez. Bir birimin işletme sayılabilmesi için, insan gereksinmelerini karşılayan ekoNomik mal ve hizmetleri ortaya koymak amacıyla, üretim araçlarının bir araya getirilip, didinmede bulunulması yeterlidir. Oysa bir işletmeye girişim denilebilmesi için, bu iki özellikle birlikte sürekli didinmede bulunması, üretilen mal ve hizmetlerin başkalarının gereksinmesini karşılaması, pazarının ve fiyatının bulunması gerekir. Girişimin temel amacı kâr sağlamaktır.
Teşebbüs belirli bir yasal, finansal, örgütsel ve ekoNomik özelliğe sahip kuruluş olarak da tanımlanmaktadır. İşletme daha çok bir fabrika, satış mağazası gibi mal veya hizmet üreten yada pazarlayan teknik bir birim, girişim ise hukuksal ekoNomik ve finansal bir kuruluştur diye tanım yapılmaktadır. Örneğin, Koç Holding bir girişim, Arçelik buzdolabı fabrikası bir işletmedir.
Teşebbüs terimi kanuni bir terim olarak 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile tanımlanmıştır. İlgili Kanunun 3.maddesine göre teşebbüs; piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekoNomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri ifade etmektedir. 4054 Sayılı Kanuna göre küçük bir kişi işletmesinden bir holdinge kadar tüm iktisadi birimler teşebbüs tanımının içine girmektedir.
İşletmeler çeşitli açılardan sınıflandırılabilir. Üretilen mal ve hizmet çeşidi yönünden: endüstri işletmeleri, ticaret işletmeleri, hizmet işletmeleri olarak; üretim araçlarının mülkiyetine göre: özel kesim işletmeleri, kamu kesimi işletmeleri, yabancı sermayeli işletmeler; hukuki yapılarına göre: özel işletmeler (kişi ortaklıkları: tek kişi işletmesi, adi ortaklık, kollektif, komandit ortaklık; sermaye ortaklıkları: aNonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık, kooperatif), kamu işletmeleri, yabancı sermayeli işletmeler; ulusal kökenlerine göre: ulusal işletmeler, uluslar arası işletmeler, çok uluslu ortaklık; büyüklüklerine göre, büyük işletmeler, küçük ve orta ölçekli işletmeler olarak işletmeleri sınıflandırmak mümkündür.

 

KAYNAK: www.puuny.com

İşletme

İşletme
İşletme, insan gereksinmelerinin karşılanması için mal ve/veya hizmet üretiminin gerçekleştirildiği ekoNomik birimdir. İşletmelerde, ekoNomik bir mal veya hizmet üretimi için üretim faktörleri biraraya getirilir. İşletmelerde geleneksel olarak iki temel amaç ortaya çıkar: kâr elde etmek ve topluma hizmet. Bunların dışında, işletmelerin kendi koşullarına göre ağırlık verdiği özel amaçlar da söz konusudur. Kar elde etme açısından işletmeler kâr amacı güden ve kâr amacı gütmeyen işletmeler olarak ikiye ayrılır. Bir birimin işletme sayılmasının temel koşulu kâr amacı gütmesi değildir. Özel sermayenin yanı sıra, kamu sermayesiyle kurulmuş işletmeler de vardır. Kamu sermayesiyle kurulmuş işletmelerin, kâr amacını önde tutmadan çalışmaları söz konusu olabilir. Bunlar da işletme olarak nitelendirilirler. Örnek olarak, KİT’lerin bir bölümü, belediyelerin kurduğu kimi işletmeler öncelikli olarak topluma hizmet amacını taşırlar.

 

KAYNAK: www.puuny.com

İşletmenin Hukuksal Çevresi

İşletmenin Hukuksal Çevresi

İşletmeler ekoNomik sistemin temel birimleridir. EkoNomik sistem, bir ülkenin sahip olduğu kaynakların, gereksinme ve isteklerinin karşılanması amacıyla, vatandaşları arasında dağılımını temel alan kurallar bütünüdür. İşletmenin hukuksal çevresi de bu ekoNomik sistem içerisinde yer almaktadır.
İşletmeler ekoNomik sistem içerisindeki belli bir sektöre bağlı olarak faaliyet gösterirler. Faaliyetlerin sürdürülmesi sırasında, ekoNomik sistem özellikleri ve sektörel çevre unsurları ile karşılıklı etkileşim içindedirler. İşletmelerin izleyecekleri politikaların, içinde bulundukları çevrenin koşullarına uygun olması gerekir. İşletmelerin çevresini oluşturan gruplarla ilişkisi, onların beklentilerini karşılama ve faaliyetleri yoluyla onları etkileme biçiminde ortaya çıkar. Her işletme çevresindeki kişi ve kurumlara karşı sorumludur. Bu sorumluluğun gereği olarak bu kişilerin gereksinmelerini karşılamak zorundadır. Talep edilen mal ve hizmetleri üretmek, bunları talep edilen yerde ve talep edilen zamanda sunmak, yasalara uygun davranmak, istihdam yaratmak işletmelerin sorumluluğundadır. İşletmeler çevreden etkilenirken çevre unsurları da işletmelerin faaliyetlerinden ve uygulamalarından etkilenir. Örneğin, yeni ürünleri kullanma alışkanlığı edinme, işletmeler arası rekabetin sonuçlarına katlanma gibi.
İşletmelerin çevre ilişkileri iç ve dış çevre olarak ayrılmıştır. İç çevre unsurları, işletmeyi doğrudan etkileyen ve karşılığında işletme faaliyetlerinden doğrudan etkilenen unsurlardır. İşletmelerin iç çevresinde yer alan temel unsurlar; sermaye sahipleri, yöneticiler, çalışanlar ve onlardan kaynaklanan yönetim biçimi ya da örgüt kültürüdür. İşletmelerin dış çevresinde; devlet ve yasalar, tüketiciler, toplum yapısı ve kültürü, rakipler, tedarikçi işletmeler, diğer işletmeler, fiziksel çevre koşulları yer alır. Uluslar arası faaliyetleri olan işletmeler bu sayılanlar dışında uluslar arası çevre koşulları ile de çevrelenmiştir.
Devletin uygulamaları ve yasalar, işletmeleri çevreleyen önemli bir unsurdur. İşletmelerin faaliyetleri, yasaların çizdiği haklar ve sorumluluklar çerçevesinde sürdürülür. Anayasa hukuku, idare hukuku, vergi hukuku, iş ve sosyal güvenlik hukuku, ticaret hukuku, borçlar hukuku, rekabet hukuku, icra iflas hukuku, fikri mülkiyet hukuku, tüketici hukuku gibi hukuk dalları işletmelerin sorumlulukları ile ilgili kuralları içermektedir. İşletmeler de bu kurallara uygun davranmak durumundadır. Örneğin, çalışanların haklarını vermek, vergileri ödemek, iş güvenliğini sağlamak, başkalarının markalarını veya tanıtıcı işaretlerini taklit etmemek, serbest rekabeti bozmayacak şekilde rekabet etmek vb. gibi. İşletmeler yasal düzenlemelere uygun faaliyet göstermenin karşılığında devletin sağladığı çeşitli haklardan yararlanırlar. Örneğin, yatırım indirimi ya da vergi teşvikinden yararlanma, kredi olanakları vb. gibi.

 

KAYNAK: www.puuny.com

8 Aralık 2015 Salı

Kötüye Kullanma

Kötüye Kullanma

Kötüye kullanma kavRamının ilk anda uyandırdığı düşünce,hakim durumdaki bir teşebbüsün rekabet koşulları içinde elde edemeyeceği bazı yararlar elde edebilmesidir. Hakim durumda olan teşebbüsün davranışları sömürü doğuruyorsa,bu kötüye kullanma niteliğindedir. Bu davranışlar, müşterilerin, tüketicilerin, ya da rakiplerin zararına olarak yapılmış olabilir. Hakim durumda olan teşebbüsün kendisine yarar sağlamayan, fakat etki olarak doğrudan rekabeti sınırlayıcı davranışları da kötüye kullanma olarak kabul edilmelidir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Kötüye Kullanma Örnekleri

Kötüye Kullanma Örnekleri

Kanun’un 6 ncı maddesinde hakim durumun kötüye kullanması halleri örnek olarak gösterilmiştir. Daha başka kötüye kullanma hallerinin de 6 ncı maddeye göre yasaklanması mümkündür:

a. Ticari faaliyet alanına başka bir teşebbüsün girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler.
b. Eşit durumdaki alıcılara aynı ve eşit hak, yükümlülük ve edimler için farklı şartlar ileri sürerek, doğrudan veya dolaylı olarak ayrımcılık yapılması.
c. Bir mal veya hizmetle birlikte, diğer mal veya hizmetin satın alınmasını veya aracı teşebbüsler durumundaki alıcıların talep ettiği bir malın veya hizmetin, diğer bir mal veya hizmetin de alıcı tarafından teşhiri şartına bağlanması ya da satın alınan bir malın belirli bir fiyatın altında satılmaması gibi, tekrar satış halinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi.
d.   Belirli bir piyasadaki hakimiyetin yaratmış olduğu finansal, tekNolojik ve ticari avantajlardan yararlanarak başka bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabet koşullarını bozmayı amaçlayan eylemler.
e. Tüketicinin zararına olarak üretimin, pazarlamanın ya da teknik gelişmenin kısıtlanması.

 

KAYNAK: www.puuny.com

BİRLEŞME VE DEVRALMALAR

BİRLEŞME VE DEVRALMALAR
Genel Olarak

Rekabet hukukunda birleşme ve devralma kavRamları diğer hukuk dallarından farklı şekilde yorumlanmaktadır. Ticaret hukukunda veya borçlar hukukunda birleşme veya devralma olarak düzenlenmeyen bazı durumlar rekabet hukuku açısından denetime tabi birleşme veya devralma olarak kabul edilebilmektedir.

Rekabet hukuku bir teşebbüsün diğer bir teşebbüsle birleşmesi veya bir teşebbüsün diğer bir teşebbüs tarafından devralınmasının hukuki biçimi ile ilgilenmemekte, birleşme veya devralmanın ekoNomik yönü ile ilgilenmektedir. Kanun’un ilgi odağını, ekoNomik yoğunlaşma oluşturmaktadır. EkoNomik yoğunlaşmanın yasaklanabilmesi için, onun hangi kalıp içinde yapılmış olduğunun bir önemi yoktur.

Rekabet Kanunu ile birleşme ve devralma yoluyla bir teşebbüsün hakim duruma gelmesi veya hakim durumunu güçlendirmesi yasaklanmıştır. Ancak, Kanun’da, teşebbüslerin hangi yoldan olursa olsun, hakim duruma veya tekel konumuna gelmelerini yasaklayacak bir düzenlemeden de kaçınılmıştır. Bir teşebbüs kendi iç dinamiği, verimli çalışması, yeni tekNoloji bulması gibi çeşitli nedenlerle hakim duruma gelebilir. Böyle durumlarda bu teşebbüsü cezalandırmak uygun değildir.

Yasaklama Sebepleri
“Bir ya da birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmesi veya herhangi bir teşebbüsün veya kişinin diğer bir teşebbüsün veya kişinin malvarlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını yada kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları miras yoluyla iktisap durumları hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır”.

Görüldüğü üzere 7 nci madde iki yasaklama hali öngörmektedir. Birincisi, birleşme ve devirle ‘hakim durum yaratmak’, ikincisi ‘mevcut hakim durumu güçlendirmek’tir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Birleşme ve Devralma Yöntemleri

Birleşme ve Devralma Yöntemleri

Kanun’un 7 nci maddesi, birleşme ve devralmaların hangi yöntemlerle yapılabileceğini göstermiştir. Ancak, gösterilen yöntemlerin dışında, başka yöntemlerle de ekoNomik kontrolun elde edilmesi sonucuna ulaşılabilir. Önemli olan bir teşebbüsün, diğer bir teşebbüsün ekoNomik karar mekanizmasını kontrol altına almasıdır. 7 nci madde “... birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüs ya da kişinin bir diğer teşebbüsün malvarlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları.... devralması” demektedir. Burada sayılan yöntemler şunlardır:
a. Birleşme, teşebbüslerin Türk Ticaret Kanunu anlamında birleşme ve katılmalarıdır.
b. Malvarlığının devri, gerçek veya tüzel kişiye ya da bir teşebbüse ait malvarlığının kısmen veya tamamen devridir.
c. Ortaklık payının devri, bir teşebbüse ait ortaklık paylarının kısmen veya tamamen bir başka teşebbüse devredilmesidir. Pay devri işleminin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre yapılmış olması gerekir.
d. Yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçların devri, ne gibi araçların bir işletmenin yönetiminde hak sahibi olma yetkisi vereceği belli değildir. Hangi araç olursa olsun, bu yetkinin karar alma mekanizmasında istenilen kararları çıkarmaya yetecek kadar olması gerekir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Birleşme veya Devralma Sayılan Haller

Birleşme veya Devralma Sayılan Haller

Rekabet Kurulu’ndan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’in 5 inci maddesine göre; kontrolde kalıcı değişiklik meydana getirecek şekilde;
a. İki veya daha fazla teşebbüsün birleşmesi,
b. Bir veya daha fazla teşebbüsün tamamının ya da bir kısmının doğrudan veya dolaylı kontrolünün, hisse ya da malvarlığının satın alınarak devralınmasıyla, Sözleşmeyle veya diğer bir yolla bir ya da daha fazla teşebbüs tarafından devralınması, birleşme veya devralma işlemi sayılmaktadır.

Tebliğ bakımından kontrol, ayrı ayrı ya da birlikte, fiilen ya da hukuken bir teşebbüs üzerinde belirleyici etki sağlama olanağını sağlayan haklar, sözleşmeler veya başka araçlarla meydana getirilebilir. Bu araçlar özellikle bir malvarlığının tamamı ya da bir kısmı üzerinde mülkiyet hakkı sağlayan veya bir teşebbüsün kararları üzerinde belirleyici etki sağlayan haklar veya sözleşmeler olabilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Birleşme veya Devralma Sayılmayan Haller

Birleşme veya Devralma Sayılmayan Haller

Aşağıda belirtilen işlemler Kanun’un 7 nci maddesinin kapsamı dışındadır, bu tür işlemler için Kurul’dan izin alınması gerekmez.
a. Kontrol değişikliğine yol açmayan grup içi işlemler,
b. Olağan faaliyetleri kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymetlerle işlem yapmak olan teşebbüslerin yeniden satış amacıyla satın aldıkları menkul kıymetleri geçici olarak ellerinde bulundurmaları,
c. Kontrolün, tasfiye, infisah, ödeme güçlüğü gibi nedenlerle kamu kurum veya kuruluşu tarafından elde edilmesi,
d. Birleşme ve devralma sayılan hallerin miras yoluyla gerçekleşmesi.



 

KAYNAK: www.puuny.com

Geçerli Olması İçin İzin Alması Gereken Birleşmeler

Geçerli Olması İçin İzin Alması Gereken Birleşmeler

Kanun’un 7 nci maddesinin 2 nci fıkrasına göre, “Hangi tür birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul, çıkaracağı tebliğlerle ilan eder”. Kurul, ‘2010/4 sayılı tebliğ’ ile bu görevini yerine getirmiştir. Tebliğ’in 7 nci maddesinde hangi birleşme ve devralmaların izne tabi olduğu belirtilmiştir. Buna göre, Tebliğ’in 5 inci maddesinde belirtilen bir birleşme veya devralma işleminde;
a.   İşlem taraflarının Türkiye cirolarının toplamının yüz milyon fr’yi veya işlem taraflarından en az ikisinin Türkiye cirolarının ayrı ayrı otuz milyon fr’yi veya
b. İşlem taraflarından birinin dünya cirosunun beş yüz milyon fr’yi ve diğer işlem taraflarından en az birinin Türkiye cirosunun beş milyon fr’yi aşması halinde, söz konusu işlemin geçerlilik kazanabilmesi için Kurul’dan izin alınması zorunludur. Bu eşikler aşılsa dahi herhangi bir pazarın etkilenmemesi halinde Kurul’dan izin alınması gerekmez.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Birleşme ve Devralmaların Bildirilmesi

Birleşme ve Devralmaların Bildirilmesi

Birleşme ve devralmaların bildirimi, Kanun’un 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında düzenlenmiştir. Maddeye göre, birleşme veya devralma anlaşmalarının bildirildiği tarihten itibaren Kurul, onbeş gün içinde yapacağı ön inceleme sonucunda birleşme veya devralma işlemine izin verebilir. Kurul’un birleşme veya devralma talebini nihai incelemeye almaya karar vermesi halinde, işleminin nihai karara kadar uygulamaya sokulamayacağını ilgililere usulüne göre tebliğ etmesi zorunludur. Kurul’un, süresi içinde birleşme veya devralmaya ilişkin müracaata herhangi bir cevap vermediği ya da herhangi bir işlem yapmadığı hallerde, birleşme veya devralma anlaşmaları, bildirim tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girerek hukuki geçerlilik kazanır.

Bildirim, birleşme veya devralma işleminin taraflarınca birlikte ya da taraflardan herhangi biri veya bunların yetkili temsilcileri tarafından yapılabilir. Bildirimde bulunan, diğer ilgili tarafı durumdan haberdar etmek zorundadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Birleşme ve Devralma Başvurularının Değerlendirilmesi

Birleşme ve Devralma Başvurularının Değerlendirilmesi

Rekabet Kurulu’nun almış olduğu bildirimleri nasıl değerlendireceği 2010/4 sayılı Tebliğ’in 13 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, Rekabet Kurulu bu değerlendirmede şu hususları dikkate alır:
a. İlgili pazarın yapısı, ülke içinde veya dışında yerleşmiş olan teşebbüslerin fiili ve potansiyel rekabeti, teşebbüslerin pazardaki durumu, ekoNomik ve mali güçleri, sağlayıcı ve müşteri bulabilme alternatifleri, arz kaynaklarına ulaşabilme imkânları, pazarlara giriş engelleri, arz ve talep eğilimleri, tüketicilerin menfaatleri ve diğer konular göz önünde bulundurulur,
b.   Tek başına ya da birlikte hakim durum yaratmaya veya hakim durumu daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında rekabetin önemli ölçüde azalması sonucunu doğuran birleşme veya devralmalara izin verilmez.

c. Birleşme veya devralmaya ilişkin bir bildirimi alan Rekabet Kurulu ya yukarıda belirtilen konularda inceleme yaparak açık bir kararla, ya da 30 gün içersinde başvuruya itiraz etmeyerek zımnen, birleşmeye izin verebilir.

Zımnen: Üstü kapalı olarak demektir.
Hakim durum yaratmayan veya bir hakim durumu güçlendirmeyen ve bunun sonucu olarak ülkede veya bir bölümünde etkin rekabeti önemli ölçüde engellemeyen birleşme ve devralmalara izin verilir. Kurul, bildirilen birleşme veya devralmaya, gerekli gördüğü diğer tedbirlerin alınması ve bazı yükümlülüklere uyulması koşuluyla da izin verebilir. Hakim durum yaratan veya mevcut bir hakim durumu güçlendiren ve bunun sonucunda ülkede veya bir bölümünde etkin rekabeti önemli ölçüde engelleyen birleşme veya devralmaların Kanun’a aykırı olduğu kabul edilir ve bunlara izin verilmez.

Bildirilmesi gerektiği halde bildirilmemiş bir birleşmeyi Kurul öğrendiği takdirde, soruşturma başlatır. Eğer birleşme 7 nci maddeye aykırı değilse ilgililere izin verir, ancak bildirimde bulunmadıkları için aynı zamanda para cezasına da hükmeder. Eğer birleşme 7 nci maddeye aykırı ise, soruşturma açarak işletmelerin ayrılmasına, para cezasına ve gerekli her türlü tedbire de karar verebilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Zımnen

Zımnen:

Üstü kapalı olarak demektir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

MENFİ TESPİT KARARI

MENFİ TESPİT KARARI

Menfi tespit, Rekabet Kurulu’nun, elindeki bilgiler doğrultusunda teşebbüsler arası bir anlaşmanın, alınan bir kararın, gerçekleştirilen bir eylemin ya da birleşme ve devralmanın Kanun’un 4, 6 ve 7 nci maddelerini ihlal etmediği sonucuna varmasıdır. Kurul bu doğrultuda, ilgili teşebbüs ya da teşebbüs birliklerinin başvurusu üzerine herhangi bir rekabet ihlalin gerçekleşmediğini gösteren menfi tespit belgesini düzenleyip taraflara verebilir. Teşebbüsler hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik sağlamak amacıyla, gerçekleştirdikleri işlemlerin rekabet hukukuna aykırılık oluşturmadığı konusunda menfi tespit kararı almak istemektedirler.

 

KAYNAK: www.puuny.com