13 Şubat 2014 Perşembe

Hukuk Üzerine Sözler

Hukuk Üzerine Sözler
 
 
 
 “Nomos (hukuk) herşeyin kralıdır.”
 Heredotus
 
 
 
 “İnsanları  iyi yapan yasalardır.”
 Aristo
 
 
 
 “Kanun  düzendir,
 iyi kanun iyi  düzendir.”
 Aristo
 
 
 
 “Hukuk her  şeyin üzerinde olmalıdır.”
 Aristo
 
 
 
 “Yasalar insanı  kontrol etmek için gereklidir.”
 Han  Fei
 
 
 Coşkun Can Aktan, Yeni Global  Gerçekler, İstanbul: TÜGİAD Yayınları, 2000.
 
 “Eğer yasalara saygı gösterilmesini istiyorsak, önce saygı  duyulacak yasalar
 yapılması  lazımdır.”
 Louis D.  Brandeis
 
 
 
 “Hukukun bittiği yerde  tiranlık başlar.”
 William  Pitt
 
 
 
 “Yasaların ilk ve temel amacı  bireylerin mutlak haklarını korumak ve düzenlemektir.”
 William Blackstone
 
 
 
 “İnsanların refah ve huzurunun temeli hukuktur.”
 Marcus Tullius Cicero
 
 
 
 “Yasa bir insanın bir eylemde bulunması veya eylemin  sınırlandırılmasının ölçüsü ve kuralıdır; lex (yasa), ‘ligare’ (bağlı kılmak)  kelimesinden türetilmiştir ve bir kimsenin eylemlerinden ‘bağlı tutulmasını’  ifade eder.”
 Thomas  Aquinas
 
 
 
 “Hukukun bittiği yerde  tiranlık başlar.”
 John  Locke
 
 
 
 “Hukuk, demokraside  azınlıkların haklarını ve özgürlüklerini koruma aracıdır.”
 Alfred E. Smith
 
 
 
 “Demokrasi, temsili ve çoğulcu karakteri ile seçmene hesap  verilmesini, kamu
 makamlarının hukuka uymak  yükümlülüğünü ve adaletin yansız bir şekilde
 dağıtılmasını da zorunlu kılar. Kimse hukukun üstünde  olamaz.”
 Paris  Şartı
 
 
 
 “İnsanlar yasaları (nomoi),  adaletin işlemesi ve şiddetin onun kölesi olması için
 oluşturdu.”
 Euripides
 
 
 
 “Hiç kimse  onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz  hava
 gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde  etrafımızı kaplar. Hukuk ancak kaybettiğimizi
 anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez  bir şeydir.”
 Pierre  Calamanderi
 
 
 
 “Adalet, herkese kendi  hakkını vermek konusunda kat’i ve devamlı bir iradedir.”
 Lustinianus
 
 
 
 “Adalet...
 Onurlu  yaşamak,
 başkasına zarar vermemek,
 herkese kendine ait olanı vermek.”
 Ulpianus
 
 
 
 “Adalet  mülkün temelidir.”
 Nizamülmülk
 
 
 
 “Kral  olmasına kralım, bunda kuşku yok ama, her aklıma geleni de
 yapamam ya...”
 Ferdinand  II
 
 
 
 “Adalet ilkin devletten  gelmelidir. Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir.”
 Aristo
 
 
 
 “Örnek insanlar  adaleti anlar.”
 Konfüçyüs
 
 
 
 “Medeniyetin  ilk şartı adalettir.”
 Sigmund  Freud
 
 
 
 “İnsanlığın en güzel görevi  adalet dağıtmasıdır.”
 Voltaire
 
 
 
 “Bana öyle  geliyor ki, korkusuz bir insanın çıkıp öbür insanlara şu yalın  gerçeği
 öğretmesi kadar devrimci bir davranış  olamaz: Sen neysen osun ve hiç bir zaman
 başka  türlü olamayacaksın; senin hayatın budur, hep buydu, hep bu olacaktır.  Parası
 olan çok yaşar; sözünü geçirebilen bir  yanlış yapmaz; güçlü olan doğrunun ne
 olduğuna  karar verir. Tarih budur! Ecce historia!”
 Gottfried Benn
 
 
 
 “Her  toplumda yönetim kimde ise, güçlü odur. Her yönetim, kanunlarını işine geldiği  gibi koyar. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zorbalar zorbalığa uygun  kanunlar, ötekiler de öyle... Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen  şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler, kendi işlerine  geleneklerden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar...  Doğruluk her yerde birdir; yönetenin işine gelendir. Güç de yönetende olduğuna  göre, düşünmesini bilen her adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine  gelendir.”
 Eflatun
 
 
 “Eğitimli insanlar adaleti ilke edinir ve onu düzenli bir biçimde  yürütür; onu alçak
 gönüllülükle kurar ve sadakatla  gerçekleştirir.”
 Konfüçyüs
 
 
 
 “Eğitimli  insanlar öncelikle adalete değer verir. Eğitimli insanlar adalet  olmadan
 cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük  insanlar adalet olmadan cesaret sahibi
 olunca  haydut olurlar.”
 Konfüçyüs
 
 
 
 “Kendine  yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.”
 Konfüçyüs
 
 
 
 “Bir günlük  adalet altmış yıllık ibadetten faziletlidir.”
 Hz. Muhammed
 
 
 
 “Kuvvetsiz adalet aciz, adaletsiz kuvvet de  zalimdir.”
 Pascal
 
 
 
 “Mutlak hak  mutlak haksızlıktır.”
 Cicero
 
 
 
 “Kişi için  yalnız çalışmasının karşılığı vardır.”
 Kuran-ı  Kerim
 
 
 
 “Her nerede olursa olsun,  fakirlik bütün insanların refahı için büyük bir tehlike
 oluşturur.”
 
 Uluslararası  Çalışma Örgütü’nün Amaç ve Hedeflerine İlişkin Beyanname
 10.5.1944
 
 
 “Ülkelerine  düzeni getirmek isteyenler önce kendi ailelerini ıslah  etmelidirler.
 Ailelerini ıslah etmek isteyenler  önce kendi özel yaşamlarını düzeltmelidirler. Kendi özel yaşamlarını düzeltmek  isteyenler önce akıllarını ıslah etmelidirler. Akıllarını ıslah etmek isteyenler  bu isteklerinde samimi olmalıdırlar. İsteklerinde samimi olmak isteyenler  bilgilerini genişletmelidirler. Bilgilerini genişletmek isteyenler önce  araştırmalıdırlar.”
 Konfüçyüs
 
 
 
 “Araştırma  yapıldığı zaman ancak bilgi artırılabilir; bilgi artırıldığında ancak  istek
 samimi olabilir; istek samimi olduğunda ancak  akıl ıslah edilebilir; akıl ıslah
 edildiğinde ancak  özel yaşam iyileştirilebilir; özel yaşam iyileştirildiğinde ancak aile yapısı  düzeltilebilir. Aile yapısı düzeltildiğinde ancak devlet düzen içinde  yönetilebilir. Devlet düzen içinde yönetildiğinde ancak dünyada barış tesis  edilebilir.”
 Konfüçyüs
 
 
 
 “Özgürlük ve  hukuk ikiz kızkardeşlerdir. Özgürlük sadece sağlam bir düzen  içinde
 gerçekleşebilir. Özgürlüğü korumak ve  yıkıldığı yerde yeniden inşaa etmek, özgürlük aşıklarının ilk  görevidir.”
 Friedrich  Ebert
 
 
 “Ayrıcalıkların sadece eşitlikten  doğduğu, vatandaşın yönetime, yönetimin halka,
 halkın da adalete tabi olduğu bir düzen  istiyoruz.”
 Robespierre
 
 
 
 “Adalet  yaşama organı üyeleri tarafından ve kanunlarla kurulamaz. Adalet  insanın
 ruhunun içerisindedir.”
 Walt Whitman
 
 
 
 “Yasal  adalet doğruluk sanatıdır.”
 (Ius est ars boni et  aeuqui.)
 Latin  Sözü
 
 
 
 “Adaletli olmayı  öğren.”
 (Discite  justitian)
 Vergil
 
 
 
 “Şeref ve  doğruluk adaletin temelidir. Justitia fundementum est fides.”
 Cicero
 
 
 
 “Tüm insanlara  eşit ve tam adalet sağlanılmalıdır; din özgürlüğü, basın  özgürlüğü,
 habeas corpus güvenliği altında bireyin  özgürlüğü, tarafsızca seçilmiş jüri önünde
 duruşmaya çıkma hakkı... Bu ilkeler bizim devrim ve reform çağına  ulaşmamıza
 rehber olmuşlardır.”
 Thomas Jefferson
 
 
 
 “Adalet devletin amacıdır. Sivil toplumun amacıdır. Adalet için  daima mücadele
 edilecektir.”
 Alexander Hamilton
 
 
 
 “Adalet erdemlerin kraliçesidir.”
 (Justitia Virtim regina.)
 Latin  Atasözü
 
 
 
 “Adalet erdemlerin taca  sahip olan en şereflisidir.”
 Marcus Tullius  Cicero
 
 
 
 “Medeniyetin ilk şartı  adalettir.”
 Sigmund  Freud
 
 
 
 Dünyanın yıkılmaması için  bırak adalet yerini bulsun.”
 (Fiat justitia, ne  pereat mundus.)
 Latin  Atasözü
 
 
 
 “Dünya yıkılsa da bırak  adalet yerini bulsun.”
 (Fiat justitia, pereat  mundus.)
 Latin  Atasözü
 
 
 
 “Gökyüzü düşse de bırak  adalet yerini bulsun.”
 (Justitia fiat, ruat  coelum.)
 Latin  Atasözü
 
 
 
 “Adaletin üç temel ilkesi  vardır; mülkiyetin istikrarlı olması, mülkiyetin ancak
 mutabakat ile transfer edilebilmesi ve verilen sözlerin yerine  getirilmesi... Eğer
 mülkiyet istikrarlı değilse  daimi savaş olur. Eğer mülkiyet mutabakat sonucunda
 transfer edilmezse ticaret olmaz. Sözler tutulmazsa o zaman da  birlik olmaz.”
 David  Hume
 
 
 
 “Bir evrensel kanun vardır...  Bu adalet kanunudur. Adalet bir milletin hukukunun
 temel taşıdır.”
 Alexis de  Tocqueville
 
 
 
 “Adalet sivil toplumu  ayakta tutan temel politikadır.”
 Edmund  Burke
 
 
 
 “Eğer yargı gücü, yasama ve  yürütme güçlerinden ayrılmazsa özgürlük sözkonusu
 olamaz.”
 Montesquieu
 
 
 
 “ Adalet  herkese hakkını vermektir.”
 Justinian
 
 
 
 “Daha fazla  yasa, daha az adalet demektir.”
 Marcus Tullius  Cicero
 
 
 
 “Adaletli  ol...”
 Merikare
 
 
 
 “Adalet devletin amacıdır.”
 James  Madison
 
 
 
 “Kimseyi adaletten  menetmeyeceğiz ve geciktirmeyeceğiz.”
 Magna  Carta
 
 
 
 “Eşitsizlik eşyanın  tabiatıdır. Eğer büyük ayakkabının fiyatı küçük ayakkabının  fiyatı
 ile aynı olsaydı kim büyük ayakkabı yapardı  ki?”
 Mencius
 
 
 
 “Bizim yaşamımız doğruyu söylemektir: Geciken adalet  adaletsizliktir.”
 William  Penn
 
 
 
 “Soruşturmaya başlamadan önce  suç işlediği sanılan kimsenin sessiz kalma hakkının
 bulunduğu kendisine bildirilmelidir. Yapacağı her ifadenin kendi  aleyhine
 kullanılabileceği anlatılmalıdır. Ayrıca  bir avukat bulundurma hakkının var olduğu kendisine  bildirilmelidir.”
 Earl  Warren
 
 
 
 “Bir devlet görevlisi veya  savcı tarafından, suçu açık bir şekilde tanımlanmadığı
 sürece evinde arama yapılması ve kişinin tutuklanması çok elimdir  ve baskı demektir.
 Bu tür eylemlere izin  verilmemelidir.”
 Virginia Haklar Bildirgesi,  1776
 
 
 
 “Yargıçların tüm anayasal  meselelerde nihai hakem olduklarını düşünmek tehlikeli bir doktrindir. Bu bizi  oligarşik despotizme götürür.”
 Thomas  Jefferson
 
 
 
 “Hukuk açısından  başkasının hakkını ihlal eden birisi suçludur. Ahlak açısından suçlu olduğunu  düşünen ve hisseden birisi suçludur.”
 Immanuel  Kant
 
 
 “Yargıçları kim  yargılayacak?
 (Quis custodiet ipsos  custodies.)
 Latin  Atasözü
 
 
 
 “Yasaları her yerde  güçlüler yaptı ve zayıfları ezdi.”
 Turgot
 
 
 
 “Adalet bütün  ahlaki görevlerin toplamıdır.”
 William  Godwin
 
 
 
 “Adalet güçlünün çıkarından  başka bir şey değildir.”
 Thrasymachus
 
 
 
 “Yasalar  fakiri ezer ve zenginler ise yasaları yönetir.”
 Oliver Goldsmith
 
 
 
 “Yasalar örümcek ağı gibidir; küçük sinekler örümcek ağına  yakalanır, eşek arıları ise örümcek ağını deler geçer.”
 Jonathan Swift
 
 
 
 “Yargı  içerisinde mahkemelerin tam bağımsızlığı anayasa içerisinde güvence altına  alınmalıdır.”
 Alexander  Hamilton
 
 
 
 “Adalet mahkemelerinin tam  bağımsızlığı sınırlı anayasal (devlet) için gerekli bir
 ilkedir.”
 Alexander  Hamilton
 
 
 
 “Yargı üç devlet kuvveti  arasında en zayıfıdır.”
 Alexander  Hamilton
 
 
 
 “Geciken adalet adalet  değildir.”
 William  A.Gladstone
 
 
 
 “Dünyanın imarı ancak  adaletle mümkündür.”
 Fazl b.  Iyaz
 
 
 
 “İnsanın adil yasalara itaat  etme gibi bir yasal sorumluluğunun ötesinde ahlaki
 sorumluluğu bulunmaktadır. Aynı şekilde, insanın adil olmayan  yasalara da karşı
 gelme ve itaat etmeme gibi bir  sorumluluğu da olmalıdır.”
 Martin Luther King.  Jr.
 
 
 
 “Adil olmayan yasalar  mevcuttur: Onlara itaat etmekle yetinelim mi, yoksa bu yasaları değiştirinceye  kadar onlara itaat mı edelim, yoksa bu yasaları ihlal mi edelim? Bu tür bir  devlet yönetimi altında insanlar likle çoğunluğu ikna edinceye kadar  beklemek gerektiğine inanırlar. Eğer yasalara karşı gelirlerse, çözümün mevcut  kötülükten daha kötü olacağını düşünürler. Fakat bilinmelidir ki devletin  kendisi çözüm olarak mevcut kötülükten daha kötüdür.”
 Henry David Thoreau
 
 
 “İnsanlar arasındaki davalarda ve mülkiyet anlaşmazlıklarında eski  jüri ile duruşma sistemi diğer tüm sistemlere tercih edilmelidir ve kutsal  olarak kabul edilmelidir.”
 Virginia Haklar  Bildirgesi, 1776
 
 
 
 “Jüri ile duruşma  sistemini, insan tarafından hayal edilebilen en güvenli  yargılama
 sistemi olarak  görüyorum.”
 Thomas  Jefferson
 
 
 
 “Bu topraklarda ikamet  eden kimseler daima ‘writ of habeas corpus’ hakkına ve jüri önünde  duruşma haklarına sahip olacaklardır.”
 Northwast  Ordinance, 13 Temmuz 1787
 
 
 
 “Halkın  yönetime katılmasında önemli bir araç olan jüri sistemi, aynı zamanda halkın  nasıl iyi yönetileceğini vatandaşlara öğretir.”
 Alexis de Tocqueville
 
 
 
 “Yargıçların daimi olarak görevde olmaları dolayısıyla taraflı  olabilmeleri tehlikesi dolayısıyla jüri sistemi  oluşturulmalıdır.”
 Thomas  Jefferson
 
 
 
 “Jüri saygı gösterilecek  bir politik kurumdur.”
 Thomas  Jefferson
 
 
 
 
 “İnsanlar  fakirliklerinin nedeninin kendileri olduğunu anlamalıdırlar.”
 Thomas Malthus
 
 
 
 “Kendi  hasadınla yaşa.”
 Persius
 
 
 
 “Tanrı her  kuşa yiyeceğini verir, fakat yuvasına yiyeceğini atmaz.”
 Josiah Gilbert Holland
 
 
 
 “Fakirlik kendini fakir hissetmek demektir.”
 Emerson
 
 
 
 “Az şeye sahip  olan değil, çok fazla şey isteyen fakirdir.”
 Seneca
 
 
 
 “Fakir daha  fazlasına layık olabilir; fakat devletin fakirler adına yaptığı  harcamalar
 fakire bir yarar  sağlamaz.”
 Nathan  Glazer
 
 
 
 “Gelir dağılımını  ekonomideki üretim ve verimlilik düzeyi belirler. Ekonomide üretim ve verimlilik  ne kadar düşük olursa, gelirlerdeki eşitsizlikler de o kadar büyük olur. Üretim  ve verimlilik ne kadar yüksekse, eşitsizlik de o kadar  azdır.”
 Peter  Drucker
 
 
 
 “Sosyal adalet bir boş  formülden başka bir şey değildir.”
 Friedrich A.  von Hayek
 
 
 
 “Dağıtıcı adaletin  keşfedilebilecek ve kabul edilebilecek ilkeleri  yoktur.”
 Friedrich A. von  Hayek
 
 
 
 “Her bir ağzı doyuracak iki  el var.”
 Peter  T.Baver
 
 
 
 “Peter’den çalıp, Paul’a  veren devlet daima Peter’e bağımlıdır.”
 George  Bernard Shaw
 
 
 
 “Fakirlere devlet  tarafından yardım etmek kuşları atlar arasında doyurmaya  benzer.”
 Walter  Williams
 
 
 
 “Ne kadar çok yardım  edilirse, insanlar kendileri için o kadar az çalışacaklardır ve ne kadar az  çalışırlarsa fakirlikte o ölçüde artacaktır.”
 Leo Tolstoy
 
 
 
 “Kaşıkla  yedirme uzun dönemde kaşığın şekli dışında bize hiçbir şey  öğretmez.”
 E.M.Forster
 
 
 
 “Toplumda  dilencilere bir talep varsa, o zaman bir kısım insan kesinlikle  dilenci
 olacaktır.”
 
 Simon Newcomb
 
 
 
 “Fakirlerin ıstıraplarına çözüm için İngiltere’de fakirlik  yardımlarını öngören yasalar(poor-laws) çıkartıldı. Ancak, kötü talihli  bireylere bir fayda sağlasın diye yapılan fakirlik yardımlarının olumsuz  sonuçlarının daha geniş bir alana yayılmasından  korkulmalıdır.”
 Thomas  R.Malthus
 
 
 
 “Dilencinin torbası  deliktir.”
 Eski Yunan  Atasözü
 
 
 
 “Sosyal adalet muhtemelen  pek çok kişinin daha az talihli olan kimselere karşı iyi
 niyetini ifade eden bir kavram olmanın ötesinde bir nitelik  kazanmıştır. Sosyal
 adaletin gerçekte bazı çıkar  gruplarının taleplerinden başka bir şey olmadığını ve
 dürüst olmayan bir kavrama dönüştüğünü belirtmemiz gerekir. Eğer bu  konudaki
 tartışmaların dürüst olması gerekiyorsa, o  zaman insanlar bu kavramın entelektüel olarak kötü bir kullanıma maruz olduğunu,  demagoji ve ucuz gazetecilik aracı olarak kullanıldığını kabul etmelidirler.  Sorumlu düşünürler bu kavramı kullanmaktan utanmalıdırlar. Bu kavramın gerçek  mahiyeti anlaşılırsa, kullanılmasının yanlış olduğu  bilinecektir.”
 Friedrich A. von  Hayek
 
 
 “Bunun adı kardeşlik: ‘Sen  ürettin, ben üretmedim; biz dostuz; haydi paylaşalım’, ‘sen bir şeye sahipsin;  ben bir şeye sahip değilim; biz kardeşiz; haydi paylaşalım.”
 Frederic Bastiat
 
 
 
 “Fakirlere yardım için çıkarılan fakirlik yasaları tasarruf etme  isteğini ve gücünü
 azaltır; sanayiye olan isteği  azaltır ve netice olarak toplumun mutluluğunu azaltır.”
 Thomas R.Malthus
 
 
 “Sadece  ‘sosyal adalet’ değil, aynı zamanda ‘sosyal demokrasi’, ‘sosyal  piyasa
 ekonomisi’ ve ‘sosyal hukuk devleti’ (  Sozialer Rechtstaat) gibi kavramların anlamları tamamen açık ve anlaşılırdır. Bu  nedenle adalet, demokrasi, piyasa ekonomisi ya da Rechtstaat kelimelerinin  başına ‘sosyal’ sıfatının eklenmesi tamamen gereksizdir.”
 
 Friedrich A.von Hayek
 
 
 
 “Evvel zaman içinde bir gün,
 Kısrak,  keçi ve kız kardeşleri koyun
 Bir aslanla birlik  olmuşlar.
 Yaman bir aslanmış bu, çevrenin  derebeyi.
 Kazançta da, kayıpta da ortağız  demişler.
 Ertesi gün bir geyik düşmüş  nasılsa
 Keçinin kurduğu ağlara.
 Hemen ortaklarına haber salmış keçi.
 Toplanmışlar hemen ve aslan
 Pençeleriyle sayıp ortakları tek tek
 -Dört kişiyiz, demiş bu avı paylaşacak.
 Der demez de dörde bölüvermiş geyiği.
 Birinci parçayı kendine ayırmış, tabii
 Aslan payı olarak:
 -Bu parça benim,  demiş, biliyorsunuz neden;
 Benim adım aslan da  ondan.
 Buna karşı bir diyeceğiniz olamaz  sanırım.
 Yasaya göre ikinci parça da benim  hakkım.
 Dileyen kitapta yerini  bulur:
 En güçlü kimse en haklı  odur.
 Üçüncü parça en değerli ortağın  olacak
 Ben değilim de kim o en değerli  ortak?
 Dördüncü parçaya gelince, ha,  bak!
 O parçaya el uzatanın
 Kafasını koparırım, inanın!”
 La  Fontaine
 
 
 “Adalet olan yere kim sığınmaz  ki”
 Zhantang
       

 

KAYNAK: www.puuny.com

1921 Anayasının ÖzeLLikLeri NeLerdir?

1921, bir devlet için gerekli kurum ve organların oluşturulduğu yıl olmuştur.

TBMM Hükümeti 1921 yılı başında bir taraftan 6 Ocak'ta başlayan Yunan saldırısına cevap verirken diğer taraftan da isyan eden milis kuvvetlerini tasfiye ederek devlet otoritesini etkin kılmak, düzenli orduyu oluşturmak, anayasa yapmak ve ilk bütçeyi hazırlamak gibi yeni devletin kuruluşuna yönelik önemli sorunlarla da uğraşmıştır.
 

İstanbul'un işgali ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın itilaf kuvvetlerince basılıp çalışamaz hale gelmesi üzerine Mustafa Kemal ve arkadaşlarınca Ankara'da bir meclisin toplanması kararlaştırıldığında, bunun "kurucu" mu yoksa "normal" bir meclis mi olacağı tartışmaları gündeme gelmişti.

Mustafa Kemal, kurucu niteliklere sahip bir meclis, yani anayasa da yapacak bir meclis olmasını istemişti. Ancak böyle bir ifadenin bazı kafalarda, yeni bir devlet kuruluşunu çağrıştırıp seçimlerin engelleneceği anlaşıldığından, Meclis'in olağanüstü yetkilere sahip (selahiyet-i fevkaladeye sahip) bir meclis olarak toplanması kararlaştırılmıştı.

23 Nisan 1920'de BMM'nin açılışı ile ulus egemenliğine dayalı yeni bir devletin temeli atılmış ve 2 Mayıs 1920'de kabul edilen bir yasa ile Bakanlar Kurulu'nun nasıl belirleneceği saptanmıştı. "Meclis Hükümeti" denilen sistemi getiren bu yasa, Bakanlar Kurulu üyelerinin belirlenmesini tek kişi keyfiliğine bırakmıyor, bakanların meclis üyelerinin oylarıyla işbaşına gelmesini sağlıyordu. Meclis, yürütmeyi çıkardığı bu kanun ile yasal temele oturttuktan sonra, çıkaracağı diğer yasaların hangi sayısal temele dayanması gerektiği üzerinde çalışmalara başlamıştır. 5 Eylül 1920 tarihinde çıkarılan "Nisab-ı Müzakere" (yeterli çoğunluk) yasası ile değişken milletvekili tablosu karşısında salt çoğunluk, TBMM'nin işleyişi, amacı ve süresi konusunda belirlemelerde bulunulmuştur. Bunlarla yetinmeyen BMM temel haklar komisyonu oluşturmuş ve bu komisyonun hazırladığı "Büyük Millet Meclisi'nin Kuruluş ve Niteliği" ile ilgili yasa taslağını görüşmeye başlamıştır. Bu taslağın 1. maddesi "Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme güçlerini kendinde toplar ve devleti bağımsız olarak yönetir." hükmü tutucu milletvekillerince tepkiyle karşılanmıştı.

Hükümet, 18 Eylül 1920'de de meclise bir anayasa tasarısı ve bu tasarıya gerekçe özellikleri taşıyan halkçılık programı getirmiştir. Özel bir komisyona havale olunan program ve taslaktan, program bildiri şekline sokulduktan sonra meclisçe de kabul edilerek, "Halkçılık Programı" adıyla yayınlanmıştır. Anayasa taslağı ise yine tutucuların tepkisine neden olmuştur. Bunlar, BMM Hükümeti'nin geçici bir hükümet olmasını ve Nisab-ı Müzakere Kanunu'nun 1. maddesinde vurgulanan amacın elde edilişine kadar, yani "Hilafet ve Saltanat'ın ve vatanın istiklali ve milletin kurtuluşuna kadar çalışması" hükmünün konmasını istiyorlardı. Tutucular, Hilafet ve Saltanat düzenini garanti altına almak için anayasanın geçici olmasını istemişlerdir.

Ulusun egemenliğine dayalı varolan düzeni hukukileştirmek amacında olan Mustafa Kemal, tutuculara meclisin 25 Eylül'de gerçekleştirdiği gizli oturumunda "Bugün koyacağımız yasa ilkeleri varlığımızı ve bağımsızlığımızı kurtaracak olan Millet Meclisi'ni ve Ulusal Hükümetimizi güçlendirecek anlam ve yetkiyi kapsamalı ve dile getirmelidir ... Eğer amaç bugünkü halife ve padişaha olan bağlılığı bir daha söyleyip belirtmekse, bu kişi haindir. Düşmanların yurt ve ulusa kötülük yapmakta kullandıkları maşadır." sözleriyle yanıt vermişti.

Meclis anayasa konusundaki çalışmalarını, 20 Ocak 1921'de sonuçlandırdı. Kabul edilen anayasa "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu" adıyla yürürlüğe konuldu. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Kuvvetler Birliği" ilkelerine dayanan bu anayasa klasik anayasa tekniğine uygun değildir. Bir anayasada bulunması gereken birçok konuya yer vermemiştir. Bu tür durumlarda Osmanlı'nın Kanun-i Esasi'sine başvurulduğundan iki anayasalı bir dönemi başlatmıştır.

"Temel hükümler" ve "idari teşkilat" olmak üzere iki bölüm ve 23 maddeden oluşan bu anayasanın, bir de sayı verilmeyen "madde-i münferide"si (ek madde) vardı. Anayasanın ilk 9 maddesi yasam ve yürütmeyi düzenemekte, BMM'nin oluşumunu ve yetkilerini belirlemekte, diğer maddeleri ise vilayet, kaza, nahiye yönetimleri ile müfettişlik konularına yer vermekteydi. Teşkilat-ı Esasi'de devlet başkanlığı kurumuna değinilmemiş, olağanüstü koşullar içinde bulunulduğunda kamu hakları konusuna yer verilmemiştir. Mustafa Kemal tarafından Sadrazam Tevfik Paşa'ya da 30 ocak 1921 tarihinde bildirilen anayasanın temel maddeleri şunlardı.
 

1. Egemenlik kayıtsız ve şartsız ulusundur. Yönetim usulü halkın kendi mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır.

2. Yürütme gücü ve yasama yetkisi, ulusun tek ve gerçek temsilcisi olan BMM'de belirir ve toplanır.

3. Türkiye Devleti, BMM'nce yönetilir ve hükümeti TBMM Hükümeti adını alır.

4. BMM, iller halkınca seçilen üyelerden kurulur.

5. BMM'nin seçimi iki yılda bir yapılır seçilen üyelerin üyelik süresi iki yıldır ve bunlar yeniden seçilebilirler. Eski meclisin görevi, yeni meclis toplanıncaya kadar sürer. Yeni bir seçimin yapılmasına imkan olmadığı takdirde, toplantı dönemi yanlız bir yıl uzatılabilir. BMM üyelerinin her biri kendini seçen ilin ayrıca vekili olmayıp bütün ulusun vekilidir.

6. BMM Kurulu, Kasım başında çağrısız toplanır.

7. Din buyruklarının (ahkam-ı şerriye) yerine getirilmesi, bütün yasaların konulması, değiştirilmesi, kaldırılması, anlaşma ve barış yapılması ve savaş kararı verilmesi gibi temel haklar, BMM'nindir. Yasalar ve tüzükler düzenlenirken, halkın işine en uygun ve zamanın gereklerine en elverişli din ve hukuk hükümleriyle töreler ve önceki işlemler temel olarak alınır. Bakanlar Kurulu'nun görev ve sorumluluğu özel yasayla belirtilir.

8. BMM, çeşitli bakanlıkla özel yasasına göre seçtiği bakanlar aracılığıyla yönetilir. Meclis yürütme illeri için bakanlara yön verir ve gerektiğinde bunları değiştirir.

9. BMM Kurulu'nca seçilen başkan, bir seçim süresince BMM Başkanı'dır. Bu kimlikle meclis adına imza atmaya ve Bakanlar Kurulu kararlarını onaylamaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu üyeleri içlerinden birini kendilerine başkan seçerler. Ancak BMM Başkanı, Bakanlar Kurulu'nun da doğal başkanıdır.

10. Kanun-i Esasi'nin işbu maddelerle çelişmeyen hükümleri, eskiden olduğu gibi yürürlüktedir.

Kanun-i Esasi'nin tümünü değil temel hükümlerini kaldıran bu anayasanın 7. maddesi, padişahın kutsal hakları arasında sayılan yetkileri, BMM'ye ait haklar olarak tanımıştır. 1 ve 2. maddeler ise "İslami-monarşik" Osmanlı anayasasını tüm olarak anlamsız hale getiren Cumhuri bir içerik taşımaktadır. Hatta bu anayasa, 7. maddesinde şerri hükümler ve fıkıhtan söz etmesine rağmen Osmanlı Anayasası'nın 2. maddesi ve 1924 Anayasası'nın 2. maddesi gibi (Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır- 1921 Anayasası 2. madde) açık bir hüküm getirmemekle laik bir anayasa sayılabilir.

1921 Anayasası, cumhuriyetçi ve laik bir anlam taşıdığı halde, Saltanat ve Hilafet müessesini anayasa düzeninden kesinlikle söküp atmamıştır. Münferit maddede, 5 Eylül 1921 tarihli Nisab-ı Müzakere Kanunu'nun 1. maddesine atıf yapılarak "BMM; Hilafet ve Saltanatın vatan ve milletin istihlas ve istiklaninden ibaret olan gayesinin husulüne kadar şerait-i atiye dairesinde müstemirren inikat eder." düştüğü çelişmeyi daha çok arttırmıştır. Tutucular, Nisab-ı Müzakere kanunun atıf yapan münferit maddeyi kabul ettirmekle, Anayasası'nın geçiciliğini kabul ettirmiş olduklarına inanıyorlardı. İhtilalci grup ise bu tavizi verirken, saltanat kurumunu bir anayasa organı olarak tanımamış, padişahın yetkilerini de ele geçirmiş bulunuyordu.
     

 

KAYNAK: www.puuny.com