13 Şubat 2014 Perşembe

Hukuk sözlüğü...

A
 
 abideler ve asar-ı atika: anıt ve abideler
 
 abluka: bir devletin dışarı ile olan ilişkilerini zor kullanarak kesmek
 
 acele itiraz: verilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde ( likle bir hafta ) yapılması gereken, kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür. itiraz üzerine kararı veren makam değil itiraz mercii bir karar verir. (CMUK. 304)
 
 acenta: ticari mümessil ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akidlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse (TTK 116 vd.)
 
 acir: kiraya veren kimse
 
 aciz: bir şahsın borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunması
 
 aciz vesikası: alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143)
 
 açık artırma: bir malın, teklif veren kişiler arasında en yüksek bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi.
 
 ada: çevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan, çeşitli parselleri kapsayan arsa parçası.
 
 adâd: adetler; sayılar
 
 adalet: haklılık; hakka uygunluk
 
 adem-i ifâ: yapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek
 
 adem-i iştirak: katılmamak
 
 adem-i selahiyet: yetkisizlik
 
 adem-i vüsuk: gercek olmamak
 
 adi kira: kiraya verenin, belli bir ücret karşılığında bir şeyin kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme.
 
 adi şirket: iki veya daha çok kimsenin, ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile kurulan ortaklık.
 
 adlî kaza: cezai, hukuki, ticari, nizalı, nizasız yargı
 
 adlî müzaharet: adli yardım
 
 ağlep: kuvvetli; büyük
 
 ahar: başkası; üçüncü kişi; yabancı
 
 ahde vefa: söze bağlılık, sözleşmeye bağlılık
 
 âhir: son; sondaki; en son; en sondaki
 
 ahit : söz verme
 
 ahkam: hükümler
 
 ahkâmı huzuriyye: hakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri
 
 ahkâmı mahsusa: özel hükümler
 
 ahkâmı müteferia: ayrıntılı hükümler
 
 ahkâmı mütehalife: aykırı değişik hükümler
 
 ahvâl: durumlar; haller; vaziyetler
 

ahz:
almak
 
 aile hukuku: Aile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır.
 
 aile şirketi: bir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık.
 
 aile yurdu: bir kimsenin, ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla, aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı taşınmaz ve ekleri.
 
 akar: taşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler
 
 akarâtı mevkufe: vakfedilmiş, gelir getiren mallar
 
 akdetmek: sözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak
 
 akd-i mebhusünanh: sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme
 
 akd-i mezbur: sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme
 
 akd-i muvazaa: karşılıklı ödün verilerek yapılan akit, anlaşma, sözleşme
 
 akd-i sahih: geçerli, doğru, kusursuz akit, anlaşma, sözleşme
 
 âkideyn:her akitte akdi yapan iki taraf
 
 âkidîn: sözleşenler; sözleşme yapanlar
 
 âkit: bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan
 
 alâhilâf'ül-kanun: kanun hilafına; yasaya aykırı olarak
 
 alâkadar: ilgili; ilişkili
 
 alât: aletler; araçlar
 
 aledderecat: sırasıyla; derecesine göre
 
 alelhesap: hesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere önceden ödenmesi
 
 ale-l-ıtlak: olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak
 
 ale-l-umûm: olarak; umumi bir biçimde; bütün
 
 alelusul: usulüne uygun;
 
 aleniyet: açıklık
 
 alettakrib: takriben; yaklaşık olarak
 
 amade: bir işi yapmaya hazır; hazırlanmış
 
 amel: iş; edim; fiil
 
 amele: işçi; emekçi, ırgat
 
 amelî: işe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı
 
 amenajman:doğal kaynakların işletilmesi
 
 âmil: yapan; etken; etmen; sebep; faktör
 
 âmir: emreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan, buna gücü yeten
 
 âmm:; umumi; herkese ait
 
 amme :kamu
 
 âmme hükmî şahsiyeti: kamu tüzel kişiliği
 
 amme intizamı : kamu düzeni
 
 anagayrimenkul: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü.
 
 anayapı: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı.
 
 angaje: sözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı
 
 ânif'ül-beyan: az önce beyan olunan, bildirilen
 
 anmuhakemetin: muhakeme yaparak; yargılama yoluyla
 
 antrepo: gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer; ardiye; ambar
 
 âra: reyler; oylar
 
 arazi mahlule: mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye
 
 arazi-i emiriyye: beytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler, topraklar; beylik arazi
 
 arâzi-i haraciyye: haraca bağlı arazi;
 
 arâzi-i memlûke: mülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler
 
 arâzi-i metrûke: halkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi
 
 arâzi-i mevât: hiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan,yüksek sesli bir kimsenin sesi işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan kıraç, taşlık, pırnallık gibi yerler
 
 arazi-i mevkufe: geliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi
 
 arazi-i miriye: devlete ait arazi
 
 arâzi-i öşriye: ürününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi
 
 âri: boş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz
 
 âriyet: ödünç; eğreti; ödünç sözleşmesi
 
 arîz ve amîk: genişlik ve derinliğine; enine boyuna;
 
 arz: sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)
 
 arsa payı: Kat mülkiyetinde arsanın, kanunda belirtilen esasa göre bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı.
 
 arsa: Belediye sınırları içinde, belediye tarafından parsellenerek üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası.
 
 arzuhal: dilekçe
 
 asgarî: en az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük
 
 ashab-ı intikal: verasetin geçişinde hak sahipleri
 
 asrî: zamana uygun; çağdaş; modern
 
 ateh: bunama; bunaklık
 
 atıf: yollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma
 
 âtî: gelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal
 
 avans: alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik
 
 avârız: kazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller
 
 avdet: dönüş; geri gelme; dönme
 
 ayn: para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri
 
 aynî: mala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen
 
 ayni haklar: Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar.
 
 âzâ: uzuvlar; üyeler; organlar
 
 âzâde: serbest; hür; özgür
 
 azamî: en çok; en büyük; en yüksek
 
 azimet: gidiş; yola çıkma
 
 azil: Verilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması      

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder