27 Ağustos 2015 Perşembe

Kamu Hukukunun Dalları - Özet

Kamu Hukukunun Dalları - Özet
Uluslararası Hukuku açıklamak Uluslararası hukuk, devletlerin birbirleriyle ve diğer devletler hukuku süjeleriyle olan ilişkilerini düzenleyen hukuk alanıdır. Uluslararası hukukun “hukuk” olma niteliği; milletlerarası üstün bir otoritenin mevcut olmaması, milletlerarası düzeyde, millî düzeydekine benzer bir yasama veya yargı organının bulunmaması ve uygulamada bu hukuk alanında sistemli bir yaptırım düzeninin eksikliği gibi gerekçelerle geçmişte sorgulanmıştır. Uluslararası hukukunun kaynakları arasında uluslararası antlaşmalar başta gelir. Uluslararası antlaşmalar ikili veya çok taraflı olabilir. Uluslararası antlaşmaların iç hukuktaki etkisi çeşitli hukuk sistemlerinde farklı biçimde karşımıza çıkar. Türkiye Cumhuriyeti hukuk sisteminde, uluslararası antlaşmalar kural olarak yasa hükmündedir (Anayasa, m. 90). Bununla birlikte, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Uluslararası hukukun asli kaynakları arasında ayrıca, uluslararası örf ve âdet ile iyiniyet ilkesi gibi genel hukuk ilkeleri ve iyi komşuluk ilişkileri gibi uluslararası hukuka özgü genel ilkeler yer alır. Yargısal kararlar (içtihat) ve doktrin (öğreti) uluslararası hukukun yardımcı kaynaklarındandır. Devlet; ülke, insan topluluğu ve egemenlik unsurlarından oluşur. Uluslararası örgütler, esas olarak bir kurucu and-laşmaya dayanan ve hukuki kişiliğe sahip örgütlenmelerdir. Birleşmiş Milletler Örgütü ve benzeri uluslararası örgütlere ilişkin meseleler uluslararası hukuk alanında ağırlıklı bir yer tutar. Uluslararası hukuk kişileri arasındaki ilişkiler ve bu çerçevede doğabilecek uluslararası uyuşmazlıkların çözümü de uluslararası hukuk alanının inceleme alanına girer. Deniz, göl, kanal ve akarsuların ve hava ve uzayın uluslararası statüsü de uluslararası hukuk alanı içerisinde ayrıca incelenmektedir.
Anayasa Hukukunu ve Anayasal ilkeleri anlatmak 2 Anayasa bir hukuk sistemindeki en üstün yasadır. 1982 Anayasası’nın 11. maddesine göre: “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasa’ya aykırı olamaz.” Yasaların Ana-yasa’ya uygun olup olmadığını Anayasa Mahkemesi denetler ve Anayasa’ya aykırı yasaları iptal eder. Yasama organı, yürütme organı ve yargı organı Anayasa ile bağlıdır. Anayasa diğer yasalardan daha zor değiştirilir; Anayasaların bazı maddelerinin değiştirilmesi yasaklanabilir, Anayasada değişiklik yapılması için yasama organında yasaları değiştirmek için aranan çoğunluktan daha fazla bir çoğunluk aranabilir veya Anayasa değişikliklerinin yürürlüğe girmeleri için halkoy-lamasına sunulmaları şartı getirilebilir. Anayasaların çoğunda bir başlangıç bölümü, bazılarında başlangıç bölümünün ardından gelen genel esaslar bölümü bulunur. Çağdaş anayasaların birçoğunda temel hak ve özgürlükler de geniş bir yer tutmaktadır. Negatif statü hakları devlete; dokunmama, karışmama, müdahale etmeme gibi olumsuz anlamda bir görev yükleyen haklardır. Aktif statü hakları; seçme, seçilme, siyasal parti kurma, siyasal partiye üye olma gibi vatandaşların siyasal süreçlere katılmalarını sağlayan haklardır. İsteme hakları bireye devletten bir hizmet ya da edim isteme olanağı tanır. Anayasa devletin temel yapısını da kurar; devletin üç temel organının, yani yasama, yürütme ve yargının kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar Anayasa’da yer alır. Devletin temel organlarından “yasama”, yasa yapma işlevini yerine getirir. 1982 Anayasası’na göre yasama organı 550 milletvekilinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisidir. “Yürütme” esas olarak yasaları uygulamakla ve yasaların verdiği yetki çerçevesinde ülke yönetimine ilişkin siyasal kararları almakla görevli organdır. 1982 Anayasası iki parçalı bir yürütme organı öngörmektedir: Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu, yani Başbakan ve bakanlar. “Yargı organı”, yöneticilerin ve yönetilenlerin hukuka uygun davranıp davranmadıklarını denetleyen ve eğer bir hukuka aykı-
rılık varsa buna ilişkin yaptırımı tespit eden organdır. 1982 Anayasası’na göre: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” (m. 138). Anayasa Mahkemesi ve Anayasa yargısı, Anayasa hukuku içerisinde ağırlıklı bir yer tutar. Devletin kendisine yüklenen görevleri yerine getirmesi için kullanması gereken yetkilerin kaynağı da Anayasa’dır. Bugüne kadar Os-manlı-Türk Anayasa tarihinde beş anayasa yapılmıştır. Bunlar sırasıyla, 1876; 1921; 1924; 1961; ve 1982 Anayasalarıdır. Osmanlı İmparatorluğunda ilan edilen ilk Anayasa 1876 Kanun-i Esa-si’dir. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 24 maddeden oluşan çerçeve bir Anayasa’dır. “Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu” ilkesi ilk kez bu Anayasa’da ifade edilmiştir. Ülke vilayetlere, kazalara ve nahiyelere ayrılmış; bunlardan vilayet ve nahiyelere tüzel kişilik ve idari özerklik tanımıştır. 1924 Anayasası’nın “Esas hükümler” bölümünde Türkiye Devletinin cumhuriyet olduğu; egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu; TBMM’nin ulusun tek ve gerçek temsilcisi olduğu ve egemenliğini TBMM eliyle kullanacağı belirtilmiştir. 1961 Anayasası, önceki Anayasalarımıza göre daha ayrıntılı ve uzundur, birçok açıdan Anayasa Hukuku’muza yenilikler getirmiştir. Anayasa’nın 2. maddesi cumhuriyetin niteliklerini sıralamıştır; devletin insan haklarına dayanması, aynı zamanda sosyal bir hukuk devleti olması önceki Anayasalarımızda yer almayan ilkelerdir. 1961 Anayasası, geniş ve ayrıntılı bir hak ve özgürlükler listesi sunmaktadır. Hak ve özgürlüklerin kullanımının güçleştirilmesi ya da engellenmesini önleyici güvenceler de getirmiştir. Sağlık, sosyal güvenlik, sendikal haklar gibi sosyal ve ekonomik haklar ilk kez bu Anayasa’da yer bulmuştur. Siyasal partiler de, bu anayasada “demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru” olarak tanımlanmıştır. Siyasal partilerin mali denetimleri ile gerektiğinde kapatılmaları görevi Anayasa Mahkemesi’ne verilmiştir. 1961 Anayasası 1971 ve 1973 yıllarında önemli değişikliklere uğramıştır. 1982 Anayasası ise temel hak ve özgür-
lüklere ilişkin hükümlerde aşırı sınırlama sebeplerine yer verilmiş oldukça ayrıntılı bir Anaya-sa’dır. 1982 Anayasası otorite-özgürlük dengesinde otoriteye ağırlık vermiştir. Zaman içinde, özellikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin bölümde kapsamlı birçok değişiklik yapılarak otorite-özgürlük dengesinde özgürlüğün ağırlığı arttırılmıştır. 1982 Anayasası’nın dayandığı temel ilkeler “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlığı altında 2. maddede sayılmıştır. Buna göre; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
İdare Hukukunu tanımlamak İdare hukuku, idarenin kuruluşuna, yapısına, işleyişine ve idarenin yerine getirdiği işlevin düzenlenmesine ilişkin kuralları içerir. İdare, yürütme organının; Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlar dışında kalan kısmı ile il özel idaresi, belediye, köy, üniversite, TRT, meslek kuruluşları gibi diğer kamu tüzel kişilerini ifade eder. İdare hukukunun konuları arasında idarenin kuruluşu, yani idari teşkilat önemli bir yer tutar. Anayasa’mıza göre “İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.” İdari teşkilata hakim olan temel ilke idarenin bütünlüğü ilkesidir. İdare tek yanlı ve iki yanlı olmak üzere iki tür işlem yapar. Tek yanlı idari işlemler bireysel idari işlemler ve düzenleyici işlemler olmak üzere ikiye ayrılır. İki yanlı idari işlemler ise idari sözleşmelerdir. İdarenin faaliyetleri açısından temel kavram kamu hizmetidir. Kamu düzenini sağlamaya yönelik kolluk hizmeti idarenin faaliyetleri arasında en önemlilerindendir. İdare kamu görevlileri eliyle ve kamu mallarını kullanarak faaliyetlerini yürütür. İdare tüm faaliyetlerini yürütürken, hukuk devleti ilkesi gereği Anayasa’ya ve yasalara uygun davranmak zorundadır. Anayasa’ya göre: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” İlk derece mahkemeleri (idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri) ve üst derece mahkemelerinden (bölge idare mahkemeleri ve Danıştaydan) oluşan idari yargı, idarenin hukuka uygunluğunu sağlamaktadır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder