Anayasa m.38/1’e göre “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez”. Görüldüğü üzere hüküm kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini düzenlemektedir.
Anayasa m.38/2’de yer alan “... ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.” hükmü karşısında suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve söz konusu ilkenin sonuçlarının infaz hukuku bakımından da geçerli olduğu ifade edilmelidir. Zira infaz, kesinleşmiş mahkumiyet kararının yerine getirilmesi olarak tanımlandığına göre infaz işleminin de ceza mahkumiyetinin bir sonucu olduğu söylenebilir. O halde kanunsuz infaz olmaz. Bu durumda infaza ilişkin hususların da kanunda düzenlenmesi zorunludur. Diğer bir deyişle, infaza ilişkin düzenlemeler temel hak ve özgürlüklere yönelik bulunduğuna göre idarenin düzenleyici işlemleriyle düzenlenmesi mümkün olmamalıdır. İfade edilmelidir ki, infaza ilişkin yasal hükümlerin kısmen veya tamamen değişmesi ya da farklı yorumlanması sonucunu doğuracak hiçbir düzenleyici işlem yapılmamalıdır.
5275 sayılı CGTİHK m.4 “Mahkumiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz” düzenlemesini getirmek suretiyle infazın kanuniliğini de ifade etmiş olmaktadır. Gerçekten mahkumiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz edilemez; infaz edilirse bu yasal olmaz. Böylece kanun yolu sonucunda hükmün bozulması, hükümlünün beraat etmesi ya da daha az ceza alması olasılıkları karşısında telafisi imkansız sonuçların ortaya çıkması önlenmektedir.
İnfazın kanuniliği ilkesinin diğer bir sonucu da hükümlüye hükümde yazılı olandan başka bir cezanın çektirilememesidir. Örneğin, kasten yaralama suçundan mahkum olan kişiye kasten öldürme suçunun cezası çektirilemez. Zira her iki suça ilişkin cezaların infazının şekil ve sonuçları birbirinden farklıdır.
KAYNAK: www.puuny.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder