1 Eylül 2015 Salı

İnsan Onurunun Dokunulmazlığı İlkesi

İnsan Onurunun Dokunulmazlığı İlkesi
İnsan bir nesne haline getirilemez. O, hakları ve yükümlülükleri olan bir hukuk öznesidir. ‘İnsan devlet içindir’ şeklindeki totaliter bir düşünce şekli insanı ruhsuz, içi boş bir şey, sanki bir yaratık haline getirir. Ancak belli hak ve özgürlüklere sahip olan kişi çevresini şekillendirebilir, bir kişilik kazanabilir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam özellikle bir ruh ve düşünce özgürlüğünü zorunlu kılar. İşte bu nedenle insan onuru, özgürlükçü demokrasilerin, hukuk devletinin işlevini sağlayabilmesi için vazgeçilmez bir koşuldur. Fakat bu bağlamda insan onurundan da ancak bir hukuk devletinde söz edilebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle hukuk devletinin insan onurunun koruyucusu olduğu söylenmektedir.
İnsanın hem maddi hem de manevi açıdan kendine özgü bir değer taşıması ve taşıdığı bu değerden vazgeçmenin mümkün olmaması, her türlü toplumsal, hukuksal ve siyasal müdahaleye karşı mutlak olarak öne sürülebilmesi insan onurunun temel özelliklerini oluşturmaktadır. Onur kavramı sadece insanın özgürlüğünü ve eşitliğini değil, bağımsız kişiliğini de ifade eder. Hukuk düzeninde bireye sadece kendisinin egemen olacağı, dışardan müdahalelerde bulunulamayacak özgür bir alan sağlanmadıkça insan onurunun gerçekleştirilemeyeceği söylenebilir.
“Her tutuklu, alınan tedbirlerin infaz edilme usul ve yöntemlerinin kendisini, tutukluluğun doğasında varolan kaçınılmaz ıstırap düzeyini aşacak şiddette bir sıkıntı veya zorluğa maruz bırakmamasını temin edecek şekilde, insan onuruyla bağdaşır tutukluluk koşullarına tabi olma hakkına sahip olduğundan, hapsetmenin uygulamaya ilişkin gereklilikleri gözönünde bulundurulduğunda, tutuklunun sağlığının yanı sıra esenliği de yeterli bir şekilde sağlanmalıdır (Gencay/Türkiye Kararı, AİHM)”.
Bu yönüyle devlet insan onuruna dokunmamak biçiminde sadece pasif bir davranışla yetinemez; onu aktif bir şekilde korumalıdır. Devlet insan onuruna yönelik tehditleri hemen orada önlemeli, bunun için gerekli olan tedbirleri almalıdır. Bu önleme, güncel tehditler yanında, geleceğe yönelik potansiyel tehditleri de içerir.
1982 Anayasası, Başlangıç bölümünün 6. paragrafında, “her Türk vatandaşının (...) onurlu bir hayat sürdürme hak ve yetkisinin bulunduğunu” belirtmiştir. Yine Anayasa devletin temel amaç ve görevleri arasında, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, sosyal hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacak surette
13
sınırlayan engelleri kaldırmayı ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmayı da saymıştır (Anayasa m.5). Öte yandan, kimsenin insan onuruyla bağdaşmayan bir ceza ve muameleye de tabi tutulamayacağını (Anayasa m.17/3) belirterek, bir yandan insan onuruna verdiği önemi ifade etmiş, diğer yandan onun hukuk devleti ile olan ilişkisini de ortaya koymuştur. Yine CMK m. 148/3’de insan onuruna aykırı bir işleme ve böylece elde edilecek delilerin muhakemede kullanılmasına gösterilecek rızayı kabul etmemekte; TCK’da da insan onurunu ihlal eden işkence (m.94) ve hakaret (m.125) bir suç olarak düzenlenmektedir. Bu nedenle ilk bakışta ahlaki bir değer gibi görünen insan haysiyetinin hukuki bir değere de sahip olduğu söylenmelidir.
İnsan onuru sınırsız değildir; bu sınır hukuk devletidir. Hukuk devletinde yaşayan birey kanunla getirilmiş yükümlülüklere uyacaktır.
CGTİHK m.2/2 “ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” demek suretiyle ilkeyi ifade etmiştir. Böylece infaz hukukunun amaçlarından, hükümlünün yeniden topluma kazandırılması da sağlanmış olacaktır. Gerçekten diğer hükümlüler tarafından şiddete maruz bırakılma, cinsel sömürü ve saldırıya uğrama, sağlık durumunun giderek kötüleşmesi, personel tarafından uygulanan keyfi ya da insanlık dışı davranışlar hapsetme
❖   Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Madde 10:
Özgürlüğü elinden alınmış bütün kimselere insani bir şekilde ve insan olarak sahip oldukları saygıdeğerlik göz önüne alınarak muamele edilecektir.
❖   Mahkumlara Uygulanacak Muameleye ilişkin Temel İlkeler, İlke 1:
Bütün mahkumlara insan olarak sahip oldukları saygıdeğerlik ve değer göz önüne alınarak muamele edilecektir.
❖   Herhangi Bir Şekilde Tutuklu ya da Hapiste Olan Bütün Kimselerin Korunmasına İlişkin İlkeler Demeti, İlke 1:
Herhangi bir şekilde tutuklu ya da hapiste olan bütün kimselere insani bir şekilde ve insan olarak sahip oldukları saygıdeğerlik göz önüne alınarak muamele edilecektir.
işleminden kaynaklanan ve insan haysiyetinin dokunulmazlığı ilkesi bakımından da önem taşıyan risklerdendir. Bu yönüyle infaz kurumu içinde hükümlü ve infaz personeli arasında düzenli ve güvenli bir birlikte yaşam ile hükümlülerin fiziksel ve psikolojik rahatlığı temin edilmeli; adil muamele yapılarak, keyfi davranışlar önlenmeli, etkin şikâyet olanakları verilerek, personel tarafından verilen ve uygulanan kararların gerekçelendirilmesi sağlanmalıdır.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder