1 Eylül 2015 Salı

Türk İnfaz Hukukunda Yeniden Topluma Kazandırma

Türk İnfaz Hukukunda Yeniden Topluma Kazandırma
647 sayılı Cezaların İnfaz Hakkında Kanun’da yeniden topluma kazandırmaya ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktaydı. Konuya ayrıntılı olarak İnfaz Tüzüğünde yer verilmekteydi. Bununla birlikte 5275 sayılı CGTİHK Birinci Kitap Dördüncü Kısım “İyileştirme” başlığını taşımakta olup, konuyu sekiz bölüm altında düzenlemektedir.
5275 sayılı Kanun iyileştirme yani yeniden topluma kazandırmayı bireyselleştirme, eğitim, sağlığın korunması ve tıbbi müdahaleler, dışarıyla ilişkiler, beden eğitimi ve boş zaman etkinlikleri, salıverilme için hazırlama ve izinler başlıkları altında düzenlemektedir.

Bireyselleştirme
İyileştirme yani yeniden topluma kazandırmanın başarısı bireyselleştirmeye bağlıdır. Gerçekten hapis cezalarının infaz rejiminde gözetilen amaçlarının başında, hükümlülerin kişilikleriyle uyumlu, birey¬selleştirilmiş programlar doğrultusunda iyileştirilerek, topluma yeniden kazandırılması ilkesi gelir. Bireyselleştirilmiş iyileştirme programlarında gözetilecek ölçütler şunlardır (m.73/1):
Hükümlünün geçmişi, Suçluluk nedeni,

•   Suç sicili,
•   Fizik yeteneği ve ruhsal yapısı,
•   Kişisel doğası,
•   Taşıdığı tehlike hâlleri,
•   Cezasının süresi,
•   Salıverildikten sonraki beklentisi.
Böylece hükümlünün toplumun hukuka uygun hareket eden ve üretken bir üyesi olarak yaşamını sürdürmesini sağlayacak ve bireysel ihtiyaçlarına uygun bir iyileştirme programının uygulanması istenir. Böyle bir programın hazırlanması ve uygulanması zorunludur. Bu programların hazırlanması ve uygulanması amacıyla ceza infaz kuramlarında eğitim ve psiko-sosyal hizmet servisleri oluşturulur.
Hükümlü, amaca uygun iyileştirme gereklerinin gerçekleştirilebileceği kurumlara veya bölümlere yerleştirilir (m.73/2). Böylece hükümlülerin iyileştirme programları gereğince bir kurumun farklı bölümlerinde barındırılmasına veya bulunduğu kurum bu iyileştirme programının gerçekleştirilmesine uygun değil ise, başka bir kuruma gönderilebilmesine olanak tanınmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, hükümlüler için uygulanacak iyileştirme programları, bireyselleştirme ilkesi ile doğrudan ilgili bir konudur. Bu nedenle hükümlülerin yerleştirildikleri kurum veya bölümlerde bireyselleştirmeyi mümkün kılacak sayıda bulundurulmalarına özen gösterilmelidir (m.74/1). İyileştirme programlarından sonuç alınabilmesi için programa katılan hükümlü gruplarının aynı özellikleri taşıması gereklidir. Ancak, grup sayısı kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek biçimde saptanmalıdır. Nitekim iyileştirme programları uygulanan grupların özelliklerine göre değişik güvenlik tedbirlerine yer verilir. Tehlikeli hâlde oldukları saptanan hükümlüler, bireyselleştirilmeleri için yapılacak çalışmalarda on kişiyi aşacak biçimde gruplandırılamaz (m.74/2-3).

Eğitim
Suçluların eğitimi çağdaş toplumlarda, cezanın temel işlevlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Hükümlüler ceza süreleri içinde yeniden suç işlemelerini önleyecek ve salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürmelerini temin edecek çeşitli eğitim programlarına alınmaktadırlar. Buna göre ceza infaz kurumlarında bulunduğu süre içinde hükümlüye, kişiliğini geliştirecek, eğitimini güçlendirecek, yeni beceriler elde etmesini, suç işleme eğilimini yok etmeyi sağlayacak ve salıverilme sonrasına hazırlayacak programlar uygulanır. Hükümlünün yaş, ceza süresi ve yeteneklerine öncelik verilerek ekonomik ve kültür durumuna uygun biçimde düzenlenen eğitim programları; temel eğitim, orta ve yüksek öğretim, meslek eğitimi, din eğitimi, beden eğitimi, kütüphane ve psiko-sosyal hizmet konularını kapsar (m.75).
Öte yandan hükümlülerin salıverilmelerinden sonra eğitimlerine devam edebilmeleri ve verilen eğitimin işe yarar olabilmesi için, ceza infaz kurumlarında verilecek eğitimin toplumda verilen eğitime denk olması sağlanmalıdır. Yasa bu amaçla açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmalarının sağlanması gerektiği (m.76) düzenlemesini getirmektedir. Görüldüğü üzere açık cezaevinde bulunan hükümlülere eğitim kurumlarına devam hakkı tanınmaktadır.
Yasakoyucu ceza infaz kuramlarında yapılacak olan eğitim maddi bir kaynağı gerektirdiği için kısıtlı bütçe olanakları ile bu masrafların karşılanmasının güçlüğünü dikkate alarak, hükümlülerin iyileştirilme çabalarında vakıflar, gönüllü kişi ve kuruluşlar ve kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yapılmasını uygun görmüştür. Buna göre, hükümlülerin iyileştirilme çabalarında başarıya ulaşılması için dernekler, vakıflar ve gönüllü kişi ve kuruluşlar ile işbirliği yapılabilir. Kamu kurum ve kuruluşları bu maksatla olanakları ölçüsünde, gerekli yardımları yapmakla yükümlüdürler (m.77). Burada kamu kurum ve kuruluşlarına yardım yükümlülüğü getirildiğine dikkat çekilmelidir.

Sağlığın Korunması ve Tıbbi Müdahaleler
Toplu yaşanılan yerlerde sağlık hizmetinin sunulması halk sağlığının temel konularından birisidir. Ceza ve tutukevleri, tutuklu ve hükümlülerin sağlık hizmetine ulaşmada sınırlılıkları ve tümüyle cezaevi sistemine bağımlı olmaları nedeniyle daha da özellikli bir konumdadır; gereksiz acı ve mağduriyetten tutuklu ve hükümlüleri koruyacak fiziksel ve ruhsal sağlık hizmetlerine cezaevlerinde önemle yer verilmelidir.
CGTİHK da konuya özel önem vermiş, infaz kurumunun sağlık koşullarının düzenlenmesi ile hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisinin kurum hekimince yapılacağını, genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçlarının, sağlık izleme kartına işleneceği ve dosyasında saklanacağı düzenlemesini getirmiştir (m.78/1). Öte yandan, sağlık hizmetinin yerine getirilebilmesi için Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlendirilmiştir (m.78/2). Nihayet rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî deney yapılamaz (m.78/3).
Yine kurum hekimi, kurumu ayda en az bir kez denetleyerek genel ve özel önlem alınması gereken hastalıklar ile kurumda sağlık koşulları yönünden alınması gereken önerileri içeren bir rapor düzenler ve kurum yönetimine verir (m.79). Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir (m.80).
Nihayet kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir (m.81).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder