8 Aralık 2015 Salı

Borç KavRamı ve Cebri İcra Konu Özeti

Borç KavRamı ve Cebri İcra Konu Özeti

Maddi hukuktan kaynaklanan hakların devlet gücünü kullanmaya yetkili olan organlar eliyle gerçekleştirilmesine hizmet eden faaliyetler bütününe cebri icra, bu faaliyetin usul ve esaslarını belirleyen hukuk dalına ise cebri icra hukuku (takip hukuku) denilmektedir. Cebri icra, talep edilen hakkın niteliğine, hukuki ilişkinin özelliklerine ve taraflarına göre farklı usuller uygulanarak gerçekleştirilmektedir. Hangi yöntem uygulanırsa uygulansın, bir cebri icra faaliyetinde esasen iki taraf olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu taraflardan biri alacaklı, diğeri ise borçludur. Bu kavRamlara cebri icra hukukunda yüklenen anlam, maddi hukuktaki, özellikle borçlar hukukundakinden daha geniştir. Cebri icra hukuku bakımından, özel hukuktan kaynaklanan talep hakkının konusu ne olursa olsun talep edilen hak alacak, talepte bulunan alacaklı; bunun karşısında talebin konusu borç, bu borcu yerine getirmekle yükümlü olan kişi ise borçludur. Cebri icrada tarafların alacaklı ve borçlu tarafta yer alabilmeleri için gerçekte alacaklı veya borçlu sıfatına sahip olmaları gerekmez.
Borçlunun malvarlığı üzerinde cebri icranın nasıl gerçekleştirileceği konusunda, temel olarak iki yol öngörülmüştür: Cüz’i icra (icra takibi) ve külli icra (iflas takibi). Cüz’i icrada borçlunun karşısında bir veya birkaç alacaklı bulunur ve borçlunun malvarlığı diğerlerinden bir kısmı alacağa yetecek derecede cebri icranın konusunu oluşturur. İcra takibi, takip konusu talep hakkının niteliğine göre, ilamsız icra, ilamlı icra ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip olmak üzere üçe ayrılmıştır. İlamsız takip yolunun konusu, kural olarak, yalnızca para ve teminat alacakları olabilir. Bir para alacağı için takip yoluna başvurmak istenirse, önceden mahkemede dava açmaya ve ilam almaya gerek yoktur. İlamsız icra altında üç tür takip yolundan söz edilebilir: Genel haciz yoluyla takip, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip ve kiralanan taşınmazların tahliyesi. Bir para alacağı rehinle teminat altına alınmamışsa, alacaklı genel haciz yoluyla takibe başvurabilir Genel haciz yoluyla takip, takip talebi ile başlar ve borcun rızayla ödenmemesi halinde satış ve paylaştırma ile sona erer. Genel haciz yoluyla takibin temel aşamaları takip talebinin icra dairesine verilmesi, icra dairesince ödeme emrinin gönderilmesi, takibin kesinleşmesi,   haciz,   satış   ve   paranın
paylaştırılması şeklinde sıralanabilir.   Takip talebi, alacaklının icra dairesine başvurarak alacağının cebri icra yoluyla tahsil edilmesini talep etmesidir. Ödeme emri ise icra dairesi tarafından borçluya gönderilen ve takip konusu borcun ödenmesi ihtarını içeren bir formdur. Ödeme emrini alan borçlu, ödeme emrine, takibin yapıldığı icra dairesinde itiraz edebilir. Ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu mal beyanında bulunmalıdır. Ödeme emrine itiraz, ileri sürülüş şekli bakımından, borca itiraz ve imzaya itiraz şeklinde ikiye ayrılır. Borçlunun ödeme emrine itirazı ile duran icra takibe devam etmek isteyen alacaklı, icra mahkemesinde itirazın kesin kaldırılması yoluna başvurabilir veya görevli ve yetkili mahkemede itirazın iptali davası açabilir. Alacaklının alacağı bir adi (resmi olmayan) senede dayanmaktaysa ve senet altında imza borçlu tarafından inkar edilmişse, alacaklının başvurabileceği yol icra mahkemesinden itirazın geçici kaldırılmasını talep etmektir. Borçlu olmadığı bir parayı ödemek istemeyen borçlunun başvurabileceği diğer bir yol, menfi tespit davası açmaktır. Bu davayı takipten önce veya takip başladıktan sonra açabilir. Aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalan borçlu ise, paranın kendisine iade edilmesi için istirdat davası açabilir. Takibin   kesinleşmesiyle, alacaklı
borçlunun mal ve haklarının haczedilmesi için icra dairesinden talepte bulunabilir. Borçluya ait mallar haczedilirse, borçlu,   alacaklının muvafakati ve icra müdürününüm izni olmaksızın hacizli malları üzerinde tasarrufta bulunamaz, aksi taktirde bu tasarruf alacaklının hakkını ihlal ettiği   oranda geçersizdir. Haciz işleminin tamamlanmasından sonra, satış aşamasına geçilir. Taşınır mallar kural olarak, taşınmaz mallar ise mutlaka açık arttırmayla satılır. Genel haciz yoluyla takibin son aşaması ise paraların ödenmesi veya paylaştırılmasıdır. İcra müdürü, satıştan sonra icra veznesine giren paraları, kendiliğinden   (talebe gerek   olmaksızın) alacaklıya öder veya birden fazla alacaklı tarafından takip yapılmışsa alacaklılar arasında paylaştırır. Tahsil edilen para alacaklıların alacağını karşılamaya yetmezse, icra müdürü tahsil edilen paraların alacaklılar arasında nasıl paylaştırılacağını gösteren bir sıra cetveli hazırlar ve paralar sıra cetvelinde yer alan alacaklılara sıralarına göre garabetten paylaştırılır.

Para alacağı bir kambiyo senedine bağlanmış ise, alacaklı bir başka ilamsız takip türü olan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibi de tercih edebilir. Kambiyo senetleri ile kastedilen poliçe, boNo, çek olarak anılan kıymetli evraklardır. Kambiyo senetlere özgü haciz yolu takip, takibin kesinleşmesine   kadarki süreç   bakımından
farklılıklar içermekte, haciz, satış ve paraların paylaştırılması aşamaları bakımından ise genel haciz yoluyla paralel içeriktedir.

İlamsız icra takibi, kural olarak, para ve teminat alacakları için başvurulabilen bir yoldur. Para ve teminat alacakları dışında kalan alacakların tahsili için ancak ilamlı icra takibi yapılabilir. İlamlı icra takibi bir ilama veya ilam niteliğinde belgeye dayanılarak yapılabilir. Kural olarak ilamlı icra takibi yapılabilmesi için ilamın kesinleşmesi şartı aranmaz. Hatta kanun yoluna (istinaf veya temyiz) başvurulması dahi icra takibinin başlatılmasına veya takibe devam edilmesine engel olmaz. Takip talebini alan icra müdürü, ilama uygun bir icra emri düzenlemeli ve borçluya tebliğe çıkarmalıdır. Borçlu, süresi içinde icranın geri bırakılması yoluna başvurmaz ve icra mahkemesinden icranın geri bırakıldığına ilişkin bir karar getirmezse, mahkeme ilamının gereğini cebren (zorla) yerine getirilir.

Bir başka cebri icra yolu, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takiptir. Bir para alacağı aynı zamanda rehinle teminat altına alınmışsa, o alacak için ilamlı veya ilamsız icra yoluyla ya da iflas yoluyla takip yapmadan önce rehnin paraya çevrilmesi için takip yapılmalıdır. Bu takip yolunda alacaklıya rehin olarak verilmiş taşınır veya taşınmaz bir mal bulunduğundan, haciz aşaması yoktur. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, rehin konusu malın türüne göre, taşınır ve taşınmaz mallar bakımından farklı takip usulleri düzenlenmiştir. Rehnin paraya çevrilmesi ilamsız takip ya da belirli koşulların gerçekleşmesi halinde ilamlı takip şeklinde yapılabilir.

Külli icra yolu ise iflastır. İflasta, borçlunun karşısında tüm alacaklıları yer alır ve borçlunun tüm malvarlığı cebri icra takibinin konusunu oluşturur; borçlunun haczi kabil tüm malları satılarak bilinen tüm alacaklıların tatmin edilmesi amaçlanır. İflas, cüz’i icradan (icra takiplerinden) farklı olarak, tüm alacaklıların borçlunun tüm malvarlığından alacaklarını tahsil edebilmeleri amacına hizmet eden kolektif bir takip yoludur. Bir borçlunun iflasına karar verilebilmesi için borçlunun tüm malvarlığının tükenmiş olması
şart değildir. Borçluya karşı ancak bir para alacağı nedeniyle iflas takibi yapılabilir; para alacağı dışındaki diğer alacak haklarının ifası için iflas takibi yapılamaz. İflas takibi yapılabilmesi bakımından para alacağının miktarı da dikkate alınmaz; önemli olan, vadesi gelmiş bir alacağın ödenmemiş olmasıdır. İflasa tabi olan bir kişi (borçlu), borçlarını vadesinde ödemediği taktirde, alacaklılardan   birinin takip   yapması   ve
mahkemeden talepte bulunması üzerine onun iflasına karar verilebilir. Kural olarak, iflasa tabi olan kişiler tacirlerdir. Zira, tacir her türlü borcu için iflasa tabi kılınmıştır. Kimlerin tacir olduğu veya tacir olmanın hüküm sonuçlarına tabi olacağı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir.

İflas, takipli ve takipsiz iflas olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilir. Takipli iflasta borçlunun iflasına karar verilebilmesi için, alacaklı tarafından, borçluya karşı, önce icra dairesinde iflas takibi yapılmalı, daha sonra mahkemede iflas davası açılmalıdır. Takipsiz iflasta ise, önce takip yapılması şartı aranmaksızın, alacaklı doğrudan asliye ticaret mahkemesinde iflas davası açabilir. Takipli iflasta iflas davasını alacaklı açabilir, takipsiz iflasta ise alacaklılar yanında borçlu da mahkemeden kendi iflasına karar verilmesini talep edebilir. Doğrudan iflas sebepleri, İcra ve İflas Kanunu’nda sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlardan bir kısmı alacaklıların iflas davası açabileceği durumlar, bir kısmı ise borçlunun kendi iflasını talep edebileceği veya talep etmesinin zorunlu olduğu durumlardır. Doğrudan iflas davasında, hakim ayrıca depo kararı vermez; doğrudan iflas sebeplerinin var olduğunu tespit ederse, iflas kararı verir. İflasın açılması   borçlu (müflis) ve   alacaklılar
bakımından çeşitli hukuki sonuçlar doğurur. Örneğin, müflisin iflas masasına giren mal ve hakları üzerindeki tasarrufları, iflas alacaklılarına karşı hükümsüz sayılır. İflasın açılmasıyla birlikte, müflisin haczedilebilir tüm mal ve hakları bir masa teşkil eder ve iflas alacaklarının ödenmesine tahsis edilir. Adi tasfiyede, iflas masasının teşkilinden sonra, masanın idaresi, malların satışı ve paraların paylaştırılması aşamasında   yetkili organlar kural olarak
alacaklılar toplantısı ve iflas idaresidir. Masa mallarının hangi yöntemle satılacağına, II. alacaklılar toplantısı yapılmadan önceki acele hallerde yapılan satışlar dışında, kural olarak II. alacaklılar toplantısı karar verir. Satış işlemi iflas idaresince açık artırma veya pazarlıkla satış yoluyla gerçekleştirilir.

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder