GİRİŞ
Maddi hukuktan kaynaklanan hakların devlet gücünü kullanmaya yetkili olan organlar eliyle gerçekleştirilmesine hizmet eden faaliyetler bütününe cebri icra, bu faaliyetin usul ve esaslarını belirleyen hukuk dalına ise cebri icra hukuku (takip hukuku) denilmektedir.
Bir hakkı ihlal edilen veya yerine getirilmeyen kişinin, (dostane çözüm yollarından sonuç alamaması halinde) hakkını elde edebilmesi için başvurması gereken yol, kişinin öncelikle devletin yargı organlarına başvuruda bulunması, mahkemeden kendi lehine bir karar (ilam) alması ve mahkeme kararına rağmen hakkının yerine getirilmemesi durumunda, mahkeme kararının zorla yerine getirilmesi için devletin yetkili cebri icra organlarında, icra takibi başlatılmasını talep etmektir. Zira, hakkı ihlal edilen veya ihlal edilme tehlikesi altında olan kişinin, hakkını (meşru müdafa gibi belirli istisnai durumlar dışında) kendisinin elde etmesi, hukuk kurallarından doğan zor kullanma yetkisinin sadece devlete ait olması ve hukuk devleti ilkesi nedeniyle yasaklanmıştır (ihkakı hak yasağı). Kişilerin bizzat güç kullanarak hak arayışına girişmesi, uyuşmazlıkların taraflarının ekoNomik, sosyal ve bilgi düzeylerinin farklı olması nedeniyle Keyfi uygulamalara ve suistimallere yol açarak hukuk kurallarıyla oluşturulmaya çalışılan toplumsal düzeni bozacağından; her hukuk sistemi, kendi koymuş olduğu kurallara uyulmaması halinde, bu kuralların yaptırımlarını belirleme ve uygulama yetkisine sahip yargı ve cebri icra organlarını oluşturmalıdır.
Cebri icra, talep edilen hakkın niteliğine, hukuki ilişkinin özelliklerine ve taraflarına göre farklı usuller uygulanarak gerçekleştirilmektedir. Örneğin, bir satım sözleşmesine dayanarak mal satın alan kişi, bedelini ödemiş olmasına rağmen mal henüz kendisine teslim edilmemişse, başka bir deyişle satıcı sözleşmeden kaynaklanan edim yükümlülüğünü yerine getirmemişse, bu malın kendisine teslim edilmesi için mahkemede dava açar; mahkeme de tarafından lehine karar verilmesi halinde, mahkemede aldığı karara (ilama) dayarak, yetkili icra dairelerinde ilamlı icra takibi başlatabilir. Bununla beraber, bazı hallerde, hakları ihlal edilen kişiler mahkeme dava açmadan da yetkili icra organlarından talepte bulunarak cebri icra takibi başlatabilirler. Örneğin, kişi sadece bir para alacağının tahsil edilmesini (ödenmesini) talep etmekteyse, öncelikle dava açmasına ve mahkemeden karar (ilam) almasına gerek olmaksızın, doğrudan icra dairesine başvurarak borçlu aleyhine bir ilamsız icra takibi başlatabilir (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 42).
Cebri icra faaliyetinin bir tarafında hak sahibi olan ve hakkını elde etmeye çalışan kişi (ler), diğer tarafında ise söz konusu hakkın yükümlüsü olan ve kendisine karşı cebri icra takibi yapılan kişi (ler) yer almaktadır. Dolayısıyla, hangi yöntem uygulanırsa uygulansın, bir cebri icra faaliyetinde esasen iki taraf olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu taraflardan biri alacaklı, diğeri ise borçlu olarak adlandırılır.
Bu ünitede cebri icra hukuku bakımından alacak ve borç terimlerinin anlamları açıklandıktan sonra, cüz’i icra başlığı altında yer alan ilamsız takip, ilamlı takip, ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yollarının temel özellikleri açıklanmış; daha sonra külli icra başlığı altında iflas kavRamı, iflas türleri ve iflasın hukuki sonuçları ile iflas tasfiyesi üzerinde durulmuştur.
KAYNAK: www.puuny.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder