Cumhurbaşkanı esas itibariyle teknik idâre organının dışında kalır ve devletin yürütme organının sorumsuz kanadını oluşturur. Ama bazı yönleriyle idâre işlevine giren konularla yakından ilgilidir (Gözler, 2006, s.115).
Anayasanın 101. maddesine göre Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyâsî partiler ortak aday gösterebilir. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
Anayasanın 102. maddesine göre Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esaslar kanunla düzenlenir. Bu kanun, 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’dur. Bu kanunun geçici 1. maddesine göre 5678 sayılı Anayasa değişikliği Kanunundan önce seçilen Cumhurbaşkanları ikinci defa seçilemezler.
Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde, Anayasanın 103. maddesindeki yemin metnini okuyarak ant içer. Cumhurbaşkanına, gerekli hâllerde TBMM başkanı vekillik eder.
Cumhurbaşkanının idârî görevleri, Anayasanın 104. maddesinde “yürütme alanına ilişkin olanlar” biçiminde düzenlenmiştir.
Cumhurbaşkanının siyasal sorumsuzluğu parlamenter sistemin gereğidir. Anayasanın aradığı tarafsızlık niteliği dolayısıyla, Cumhurbaşkanının siyasal bir sorumluluğunun olmaması doğaldır (Yayla, 2001 s.482). Ancak Anayasa, Cumhurbaşkanının tek başına kullanacağı yetkilerin sayısını hem artırmış, hem de “Cumhurbaşkanının re’sen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz” kuralını getirmiştir. Bu kuralı Anayasanın temelini oluşturan hukuk devleti anlayışıyla bağdaştırmak imkânsızdır.
Cumhurbaşkanının görevleriyle ilgili işlem veya eylemlerinden dolayı cezai sorumluluğu da yoktur. Anayasanın 105. maddesine göre, Cumhurbaşkanının sadece vatana ihanetten dolayı cezai sorumluluğu vardır. Fakat, hem Anayasada, hem de Türk Ceza Kanununda vatana ihanetin ne olduğu ve karşılığında hangi cezanın öngörüldüğü yazmamaktadır. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlarına, mevcut yasalarla görevlerinden dolayı bir ceza verilemeyeceği gibi, vatana ihanetten dolayı da ceza verilemez. Bu durum, yasal bir boşluktur, bu boşluğu da ancak yasama organı kanunla doldurabilir.
fiayet bu yasal boşluk kanun koyucu tarafından doldurulacak olursa ve Cumhurbaşkanı da vatana ihanetle TBMM tarafından suçlanacak olursa, yargılamasını Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi yapacaktır. Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesine gönderilmesi durumunda, Anayasada bir kural olmamasına rağmen, görevinden ayrılması yerinde olur (Gözübüyük, 2000, s.231). Çünkü, böyle bir durumda genel kanı, Cumhurbaşkanlığının düşeceği yolundadır (Yayla, 2001, s.496).
Cumhurbaşkanı, görevi ile ilgili olmayan kişisel suçlarından dolayı herkes gibi sorumludur (Gözübüyük-Tan 1998, s.147). Bugünkü hukuk düzenine göre Cumhurbaşkanı, kişisel suçlarından dolayı dokunulmazlığı kaldırılmış milletvekili durumundadır. Anayasadan kaynaklanan bu sakıncalı durumu, yasama organının parlamenter sistemin geleneğine başvurarak yasayla doldurması gerekir.
Cumhurbaşkanının görevleri ile ilgili işlem ve eylemlerinden dolayı hukuksal sorumluğu da yoktur. Buna karşın Cumhurbaşkanı, görevi ile ilgili olmayan eylem ve işlemleriyle kişilere verdiği maddî ve manevî zararlardan dolayı, diğer bireyler gibi sorumludur (Kabaalioğlu-Yıldırım, 1995, s.73).
KAYNAK: www.puuny.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder