8 Aralık 2015 Salı

Genel Haciz Yolu İle Takip

Genel Haciz Yolu İle Takip

Bir para alacağı rehinle teminat altına alınmamışsa, alacaklı, genel haciz yoluyla takibe başvurabilir (İİK m. 45/1). Genel haciz yoluyla takip, takip talebi ile başlar ve borcun rızayla ödenmemesi halinde satış ve paylaştırma ile sona erer. Genel haciz yoluyla takibin temel aşamaları, takip talebinin icra dairesine verilmesi, icra dairesince ödeme emrinin gönderilmesi, takibin kesinleşmesi, haciz, satış ve paraların paylaştırılması şeklinde sıralanabilir.

Takip talebi, alacaklının icra dairesine başvurarak alacağının cebri icra yoluyla tahsil edilmesini talep etmesidir. Alacaklı, takip talebinde, kendisinin ve borçlunun kimliğini, alacağın Türk Lirası olarak tutarını ve faiz miktarı ile faizin işlemeye başladığı tarihi, yabancı para alacağı için takip yapılmaktaysa alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğini yazmalıdır (İİK m. 58). Takip talebini alan icra müdürü borçluya bir ödeme emri gönderir (İİK m. 60/1).

Ödeme emri ise, icra dairesi tarafından borçluya gönderilen ve takip konusu borcun belirli bir süre içinde ödenmesi ihtarını içeren resmi bir belgedir. Ödeme emrinde, takip talebinde yer alan kayıtlarla birlikte, borcun ve giderlerinin 7 gün içinde ödenmesi ihtarı, borçlunun itirazı varsa (senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığı, borçlu olmadığı vb.) bunu 7 gün içinde icra dairesine bildirmesi, itiraz etmediği taktirde aynı süre içinde mal beyanında bulunması gerektiği, mal beyanında bulunmazsa hapisle tazyik edileceği ihtarı ve borcun ödenmemesi durumunda itiraz edilmezse cebri icraya devam edileceği ihtarı yer alır (İİK m. 60/2). Ödeme emri iki nüsha düzenlenir, bir nüshası borçluya tebliğ edilir, diğer nüshası ise icra dosyasında muhafaza edilir; borçlu birden fazla ise, her bir borçlu için ayrı ödeme emri düzenlenir.

Ödeme emrini alan borçlu, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde ödeme emrine, takibin yapıldığı icra dairesinde itiraz edebilir (İİK m. 62/1). Borçlu süresi içinde itiraz etmezse icra takibi kesinleşir ve alacaklı derhal borçlunun mal ve haklarının haczini talep edebilir ve icra müdürü takip işlemlerine devam eder. Borçlu ödeme emrine süresi içinde itiraz ederse, takip kendiliğinden durur (İİK m. 66, I); bu durumda, takibe devam etmek isteyen alacaklı, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurabilir veya görevli ve yetkili mahkemede iptal davası açabilir.

Ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde veya itirazı kaldırılmış veya iptal edilmiş ise bu kararın tebliğinden itibaren 3 gün içinde (İİK m. 75/1), icra dairesine mal beyanında bulunmalıdır. Zira, alacaklı ve icra dairesi, borçlunun mal ve haklarının tümünün neler olduğunu ve nerede bulunduklarını bilemez. Borçlu, mal beyanında, üçüncü kişiler ve kendi elinde bulunan mal, hak ve alacaklarının borca yetecek kadarını, diğer kazanç ve gelirlerini ve borcunu nasıl ödeyeceğini bildirmelidir (İİK m. 74). Mal beyanında bulunmayan borçlu, alacaklının talebi üzerine, mal beyanında bulununcaya kadar üç ayı geçmeyecek şekilde ve bir defaya mahsus olmak şartıyla tazyik hapsine mahkum edilir (İİK m. 76).

Ödeme emrine itiraz, ileri sürülüş şekli bakımından, borca itiraz ve imzaya itiraz şeklinde ikiye ayrılır. Örneğin, borcu doğuran sözleşmenin geçersiz olduğunun, borcun ödendiğinin, zamanaşımına uğradığının veya icra dairesinin yetkisiz olduğunun ileri sürülmesi borca itiraz, takibe konu olan senet altındaki imzanın borçluya ait olmadığının ileri sürülmesi ise imzaya itirazdır. İmzaya itiraz etmek isteyen borçlu, bu itirazını, dilekçesinde ayrıca ve açıkça belirtmelidir; aksi taktirde o takip bakımından imzanın kendisinde ait olduğu kabul edilir (imzayı kabul etmiş sayılır) (İİK m. 62/5). Borca itiraz borcun tamamına veya bir kısmına yönelik olabilir. Kısmi itirazın geçerli sayılabilmesi ve sonuç doğurabilmesi, ayrıca ve açıkça yapılmasına bağlıdır; aksi taktirde itiraz yapılmamış sayılır (İİK m. 62/4). Borçlu borcun bir kısmına itiraz ederse, itiraz edilen kısım için takip durur, itiraz edilmeyen kısım bakımından ise takip kesinleşeceğinden takip işlemlerine devam edilebilir (İİK m. 66/1 c. 2).
Borçlunun itirazı ile duran icra takibe devam etmek isteyen alacaklı, icra mahkemesinde itirazın kesin kaldırılması yoluna başvurabilir (İİK m. 68) veya genel hükümlere göre belirlenen görevli ve yetkili mahkemelerde (asliye hukuk mahkemesi, tüketici mahkemesi, iş mahkemesi vb.) itirazın iptali davası açabilir (İİK m. 67). İcra ve iflas Kanunu’na göre elinde kayıtsız şartsız para borcu ikrarı içeren, imzası borçlu tarafından ikrar edilmiş adi senet veya Notrlikçe onaylı senet ya da resmi dairelerin veya yetkili makamların verdikleri belgelerden biri (örneğin aciz belgesi) bulunan alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde, icra mahkemesinden itirazın kesin kaldırılmasını talep edebilir. Elinde itirazın kaldırılması yoluna başvurma olanağı sağlayan belgelerden biri bulunmayan alacaklı ise, görevli ve yetkili mahkemede itirazın iptali davası açabilir (İİK m. 67/1). Zira, alacaklı itirazın iptali davasında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun genel hükümlerine göre, alacağını geçerli olan her türlü delille ispat edebilir, başka bir deyişle İcra ve İflas Kanunu’nun 68. maddesinde öngörülen belgeler dışında başka ispat araçlarından da yararlanabilir.
İtirazın kesin kaldırılması yargılamasında veya iptal davasında, itirazının haksız olduğu tespit edilen borçlu, alacaklının talebi üzerine hükmolunan miktarın %20’sinden az olmayacak bir tazminata (inkar tazminatına) mahkum edilir. Alacaklının itirazın kaldırılması veya iptali talebi reddedilirse, bu kez icra takibinin iptaline karar verilir ve alacaklı kötüniyetli olarak takip yapmış ise, borçlunun talebi üzerine %20 oranında tazminata (kötü niyet tazminatına) mahkum edilir (İİK m. 67/2; m. 68/son).

Alacaklının alacağı bir adi (resmi olmayan) senede dayanmaktaysa ve senet altında imza borçlu tarafından inkar edilmişse, alacaklının başvurabileceği yol icra mahkemesinden itirazın geçici kaldırılmasını talep etmektir (İİK m. 68a). İcra mahkemesi, imzanın borçluya ait olduğunu tespit ederse, itirazın geçici kaldırılmasına karar verir, borçlu söz konusu senede dayanan alacağın % 10’u oranında para cezasına mahkum edilir (İİK m. 68a/4) ve alacaklı bu karardan sonra borçlunun mallarının geçici haczini talep edebilir (İİK m. 69/1). Borçlu, takibin kesinleşmesini ve icra takibine devam edilmesini önlemek istiyorsa, geçici kaldırma kararının tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde görevli ve yetkili mahkemede borçtan kurtulma davası açmalıdır (İİK m. 69/2-3). Borçtan kurtulma davası, aşağıda açıklanan menfi tespit davasının icra hukukuna özgü özel bir türüdür.

İcra takibine karşı koymak isteyen borçlunun ödeme emrine itiraz edebileceğini, itirazın icra takibini kendiliğinden durdurduğunu ve takibe devam etmek isteyen alacaklının ya icra mahkemesinde itirazın kaldırılmasını veya görevli ve yetkili mahkemede itirazın iptalini talep edebileceğini yukarıda belirttik. Ancak, borçlu süresi içinde ödeme emrine itiraz etmediği için takip kesinleşirse veya itirazının icra mahkemesince kaldırılması üzerine takibe devam edilmesi söz konusu ise, aslında maddi hukuk açısından takip konusu borcun mevcut olup olmadığına ilişkin bağlayıcı nitelikte bir mahkeme kararı (kesin hüküm) bulunmamasına rağmen icra takibine devam edilebilir ve kişi gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalabilir. İşte bu riski bertaraf etmek amacıyla, borçlu olmadığı bir parayı ödemek istemeyen borçlunun başvurabileceği diğer bir yol, görevli ve yetkili mahkemede menfi tespit davası açmaktır. Borçlu, henüz aleyhine bir icra takibi başlatılmadan önce veya icra takibine başlandıktan sonra fakat borcu ödemeden önce, alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir (İİK m. 72, I). Bu davada borçlunun lehine karar verilirse, daha sonra borçlu aleyhine icra takibi başlatılması mümkün olmadığı gibi, varsa daha önce başlatılmış olan icra takibi iptal edilir ve borçlu takip konusu borcu ödemekten kurtulur. Menfi tespit davası borçlunun lehine sonuçlanırsa, icra takibi hemen durur, mahkeme kararının borçlunun lehine sonuçlanması üzerine, icra işlemleri eski hale iade edilir (İİK m. 72, II). Belirtmeliyiz ki, borçlu aleyhine başlatılan bir icra takibinde alacaklı tarafından borçlu aleyhine itirazın iptali davası açılmış ise, artık borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Zira, itirazın iptali davasında da karar verilebilmesi için, öncelikle borçlunun gerçekte takip alacaklısına borcunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir.

Borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itirazının icra mahkemesince kaldırılması nedeniyle takibin kesinleşmesi üzerine, aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalan borçlu ise, görevli ve yetkili mahkemede, paranın kendisine iade edilmesi için istirdat davası açabilir (İİK m. 72/7). İstirdat davasının borçlu lehine sonuçlanabilmesi için, aslında borçlu olmadığı bir parayı ödemiş olması, paranın icra takibi sırasında ödenmiş olması, paranın cebri icra tehdidi altında ödenmiş olması ve davanın paranın icra veznesine ödenmesinden itibaren bir yıl içinde açılmış olması gerekir.
Takibin kesinleşmesiyle, alacaklı borçlunun mal ve haklarının haczedilmesi için icra dairesinden talepte bulunabilir. Haciz talebi üzerine, icra müdürü, ödeme emrindeki süresinin geçtiğini ve takibin kesinleştiğini tesit ederse, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile diğer hak ve alacaklarına, alacağa yetecek miktarda haciz koyar (İİK m. 78/1). Haciz, icra takibine konu olan alacağın ödenmesi için icra dairesi tarafından borçlunun mal ve haklarına hukuken el konulmasıdır. İcra takibinde borçlunun tüm malvarlığı değil, alacağı karşılayacak miktarda mal ve hakkı haczedilebilir. Borçlunun, parasal değeri olmayan ve paraya çevrilemeyen mal ve hakları haczedilemez. Ayrıca parasal değeri olsa dahi, borçlunun ve ailesinin geçinebilmesi ve ekoNomik varlığını sürdürebilmesi, tamamen topluma muhtaç hale gelmesini önlemek için gerekli bazı mal ve haklar ise ya hiç haczedilemez veya kısmen haczedilebilir. Haczedilemeyen mal ve hakların neler olduğu İcra ve İflas Kanunu’nun 82 ila 83. maddelerinde ve diğer özel kanunlarda düzenlenmiştir. Örneğin, devlet malları veya bir ailenin vazgeçilmesi mümkün olmayan mutfak eşyaları ve pek lüzumlu ev eşyaları haczedilemez (İİK m. 82/1, b. 1 ve b. 3); Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre kişilere bağlanan gelir, aylık ve ödenekler Kurumun kendi alacakları ve nafaka alacakları dışında haczedilemez (5510 s. K. m. 93/1); İş Kanunu’na göre ise, bir işçinin işçilik ücretinin en fazla dörtte biri haczedilebilir (4857 s. K m. 35).
Takibin kesinleşmesi üzerine yapılan haciz, alacaklıya haczedilen malın satılmasını talep hakkı verdiğinden kesin haciz olarak adlandırılır. Bununla beraber, bazı hallerde, alacağın tahsilini güvence altına almak amacıyla, icra takibi başlatılmadan önce veya takip başladıktan sonra ancak takibin kesinleşmesinden önce, borçlunun mal ve haklarının haczedilmesi ihtiyacı doğabilir. Bu bağlamda, bir alacak muaccel hale gelmişse ve rehinle de teminat altına alınmamışsa, alacaklı henüz icra takibi başlatmadan veya takip kesinleşmeden önce görevli ve yetkili mahkemeye başvurarak, borçlunun mal ve haklarının ihtiyaten haczedilmesin talep edebilir (İİK m. 257/1). Muaccel hale gelmemiş (vadesi gelmemiş) alacaklar bakımından ise, ancak alacaklı borçlunun yerleşim yeri bulunmadığını veya taahhütlerinden kurtulmak amacıyla kaçmaya hazırlandığını ya da mallarını gizlemeye veya kaçırmaya çalıştığını ispat ederse, mahkeme ihtiyati haciz kararı verebilir (İİK m. 257/2). İhtiyati haciz, geçici hukuki koruma olduğundan, alacaklıya satış talep etme yetkisi vermez; alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını, en erken icra takibinin kesinleşmesinden sonra talep edebilir. Böylece takip kesinleşinceye kadar borçlunun mallarını gizleyerek, kaçırarak veya üçüncü kişilere devrederek alacaklıya zarar vermesi önlenmiş olur.

kesin haciz koyduran alacaklılara tanınmıştır. Takip kesinleşmeden önce uygulanan ihtiyati haciz veya borçlunun itirazının geçici kaldırılması üzerine uygulanan geçici haciz, alacaklıya haczedilen malların satılmasını talep etme imkanı vermez. İhtiyaten veya geçici olarak haczedilen mal ve haklar, ancak takibin kesinleşmesinden sonra satılabilir.
Borçluya ait mallar haczedilirse, borçlu, alacaklının muvafakati ve icra müdürünün izni olmaksızın hacizli malları üzerinde tasarrufta bulunamaz, aksi takdirde bu tasarruf alacaklının hakkını ihlal ettiği oranda geçersizdir (İİK m. 86). Örneğin, borçluya ait bir taşınmaz takibin kesinleşmesi üzerine haczedilirse, haczin tapuya şerh verilmesinden sonra, üçüncü kişiler bu taşınmaz üzerinde iyi niyetle hak kazandıklarını ileri süremezler; başka bir deyişle, borçlu ve üçüncü kişinin bu tasarrufu haciz alacaklısına karşı geçersizdir.
Haciz işleminin borçluya ait mal ve haklar üzerinde uygulanması gerekir. Ancak, bazen üçüncü kişilere ait mal ve haklar borçluya ait olduğu kabul edilerek haczedilmiş olabilir. Böyle bir durumda, borçlu veya hak sahibi üçüncü kişi tarafından haczedilen mal veya hak üzerindeki üçüncü kişinin hak sahibi olduğunun ileri sürülmesi istihkak iddiasıdır (İİK m. 96-99). İstihkak iddiasına itiraz edilmez ise, hacizli mal iddia edilen bu hak ile işlem görür. Örneğin, üçüncü kişi hacizli mal üzerinde mülkiyet hakkına dayanarak istihkak iddiasında bulunmuşsa, süresi içinde itiraz etmeyen alacaklı, istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacağından (İİK m. 96/2) mal üzerindeki haciz kalkar. İstihkak iddiasına itiraz edilirse, icra dairesi dosyayı icra mahkemesine verir; icra mahkemesi iddiayı ciddi görürse geçici olarak takibin durdurulmasına karar verir. O takipte istihkak iddiasının dikkate alınabilmesi için ilgili taraf (üçüncü kişi veya alacaklı) mahkemede istihkak davası açmalıdır. Örneğin, üçüncü kişi, haczedilen taşınır bir malın mülkiyetinin kendisine ait olduğu iddiasıyla alacaklı aleyhine açtığı istihkak davasını kazanırsa, davasının konusu olan taşınır üzerindeki haciz kalkacağından, o malın icra takibinde satılması mümkün değildir; eğer mal daha önce muhafaza altına alınmışsa, üçüncü kişiye iade edilmesi gerekir.

Haciz işleminin tamamlanmasından sonra, satış aşamasına geçilir. Haczedilen şey para ise satışa gerek olmadan, bu parayla alacaklının alacağı ödenir. Haczedilen şey borçluya ait bir mal veya hak ise, bunlar satılarak paraya çevrilmelidir. İcra dairesince satış işlemlerine başlanabilmesi için kural olarak alacaklı satış talebinde bulunmalıdır. Bazı hallerde ise, icra dairesi borçlunun talebiyle veya kendiliğinden de satışa karar verilebilir. Örneğin, kıymeti süratle düşen veya muhafazası masraflı olan hacizli malların satışına icra dairesi talep olmaksızın kendiliğinden karar verebilir (İİK m. 113).

Taşınır mallar kural olarak, taşınmaz mallar ise mutlaka açık arttırmayla satılır. Taşınır ve taşınmaz malların satışının yapılabilmesi için, öncelikle icra dairesinde bazı hazırlık işlemlerinin tamamlanması gerekir. Taşınır mallardan arttırmanın yapılacağı yer, gün ve saat satış gününden önce icra dairesince ilan edilir. İlanda arttırmayla ilgili hususlar ve malın önemli nitelikleri belirtilir; satışa ilişkin diğer koşullar ayrıntılarıyla artırma şartnamesinde gösterilir. Artırma ilanda belirtilen zaman ve yerde, şartnameye uygun olarak yapılır (İİK m. 114-116). Taşınmaz mallarda ise açık artırma ilan edilir, arttırma şartnamesi ve mükellefiyetler listesi hazırlanır ve kıymet takdiri yapılır. Daha sonra ilanda belirtilen yer ve zamanda satış gerçekleştirilir (İİK m. 123-129). Açık artırma günü ihaleye katılma koşullarını sağlayan kişiler, artırmanın yapılacağı saatte ilanda belirtilen yerde hazır olurlar. İhale icra müdürü veya yardımcıları tarafından başlatıldıktan sonra istekliler teklifte bulunmaya başlar; ileri sürülen teklifler tellal tarafından üç defa bağırıldıktan sonra başka artıran olmazsa, artırmanın asgari koşullarını sağlamak kaydıyla, ihale en yüksek teklifte bulunan alıcıya yapılır. Satışa hazırlık sırasında veya ihalede bir usule aykırılık olursa, İcra ve İflas Kanunu’nda belirtilmiş olan ilgililer icra mahkemesinde ihalenin feshi yoluna başvurabilir (İİK m. 134).

Genel haciz yoluyla takibin son aşaması ise paraların ödenmesi veya paylaştırılmasıdır. İcra müdürü, satıştan sonra icra veznesine giren paraları, kendiliğinden (talebe gerek olmaksızın) alacaklıya öder veya birden fazla alacaklı tarafından takip yapılmışsa alacaklılar arasında paylaştırır. Alacaklıya takip konusu ana alacağı, bu alacağın faizi ve icra takibi için yapmış olduğu masraflar ödenir (İİK m. 138). Satıştan elde edilen gelir tüm alacaklıların alacağını ödemeye yeterse, paraların paylaştırılmasıyla yetinilir. Satış tutarı tüm alacakları ödemeye yetmezse, icra müdürü tamamlama hacizler yapar (İİK m. 139); buna rağmen tahsil edilen para alacaklıların alacağını karşılamaya yetmezse, icra müdürü tahsil edilen paraların alacaklılar arasında nasıl paylaştırılacağını gösteren bir sıra cetveli hazırlar (İİK m. 140). Sıra cetvelinde, hacze iştirak eden alacaklıların kimler olduğu, alacak miktarları ve bu alacaklıların sırası gösterilir. Bu durumda ilk olarak önceliği (rüçhanı) olan alacaklar ödenir, daha sonra ise diğer alacakların ödenmesine geçilir. İcra ve İflas Kanunu’na göre, alacaklılar aşağıdaki sıralamaya uygun şekilde ödenir (İİK m. 140/2; m. 206):
1. Devletin satılan malın aynından kaynaklanan vergi, resim gibi kamu alacakları
2.   Rehinli alacaklar
3.   İmtiyazlı alacaklar (işçi alacakları, nafaka alacakları vb.)
4.   İmtiyazsız alacaklar
Bu sıralamada önde yer alan alacak grupları ödenmeden, sonra gelen alacaklar ödenemez. Sıra cetvelinde yer almayan veya sıralamanın hatalı olduğunu iddia eden alacaklılar, duruma göre, icra mahkemesinde sıra cetveline karşı şikayet yoluna başvurabilir veya görevli ve yetkili mahkemede sıra cetveline itiraz davası açabilirler (İİK m. 142).
Paraların paylaştırılması sonucunda alacağını tamamen alamayan alacaklıya, ödenmeyen alacak kesimi için icra dairesi tarafından kesin aciz belgesi verilir. İcra ve İflas Kanunu bu belgeye çeşitli sonuçlar bağlanmıştır. Örneğin, aciz belgesini aldığı tarihten itibaren bir yıl içinde yeniden takip yapmak isteyen alacaklının borçluya yeni bir ödeme emri göndermesine gerek yoktur (İİK m. 143).

 

KAYNAK: www.puuny.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder