Üçüncü olasılık, kamu personelinin hizmetten ayrılabilen kusuru nedeniyle sorumluluğudur. Kamu görevlisinin görevinden, resmi sıfatından ayrılabilen, kişiye özgü hata ve eylem niteliği taşıyan kusurlu davranışları, salt kişisel kusur niteliğindedir. Kamu personelinin, üstlendikleri kamu hizmetinin gerektirdiği yetkileri kullanırken kin, garez, husumet gibi duygularla hareket etmeleri veya suç işlemeleri durumunda ortaya çıkan kusura, “hizmetten ayrılabilen kusur” denmektedir. Hizmetten ayrılabilen kusura, kişisel kusur da denmektedir (Bayraktar, 1972, s.40). Kamu personeli (görevlisi) görevinden ayrılabilen kişisel kusurlarından dolayı bizzat sorumlu olmaktadır. Bu gibi durumlarda idâreye kural olarak herhangi bir sorumluluk düşmemektedir (Özkan-Akyıldız, 2008, s.431).
Kamu personelinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurlarından dolayı açılan tazminat davalarına adlîye mahkemelerinde bakılmaktadır (Gözübüyük, 2008, s.353). Gerek yargısal içtihatlardaki gerekse doktrindeki ağırlıklı görüş bu yöndedir. Anayasa Mahkemesine göre; “...kamu görevlilerinin, açıkça ve kolayca hizmetten ayrılabilen tasarruf ve hatalarının kötü niyet ve maksatla ilgiliye zarar vermek veya kamu yararı dışında özel çıkarlar sağlamak için bilerek... bağışlanamayacak ölçüde ağır kusur teşkil eden açık şekilde hukuka aykırı fiil ve muamelelerinden ibaret davranışlar, hizmetten ayrılabilen kusur...” olarak tanımlanmakta ve bu tür kusurlu davranışlar kamu görevlilerinin kişisel sorumluluğunda kabul edilmektedir. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi, “kamu personelinin görev ve yetkilerinden, kullandığı araç ve gereçlerden, resmi sıfatından ayrılabilen, başka bir anlatımla, suç biçimine dönüşerek idârî olma niteliğini kaybeden eylem ve işlemleri, Anayasal korumanın dışında ve dolayısıyla personelin doğrudan doğruya kişisel sorumluluğunu gerektiren hukuk alanının içindedir” demektedir. Bu kararların ışığında şu husus söylenebilir ki kötüniyet ve amaçla başkasına zarar vermek, kamu yararı dışında özel yarar sağlamak üzere kasten eylem ve işlem yapmak veya “suç niteliği taşıyan kusur”, “ağır kusur” ve “kasıtlı kusur” hâlleri, hizmet kusuru ile kaynaşmış “görev-sel kusur’’ olmaktan çıkıp, kamu görevlisinin salt kişisel kusuru sayılmaktadır (Gö-zübüyük-Tan, 1998, s.809). Bunun dışında kamu görevlisinin özel hayatında gerçekleştirdiği davranışlar, görevi dışında ama görevi dolayısıyla işlediği kusurlar da kişisel kusur sayılmaktadır. Örneğin devlet memurunun kendi zimmetindeki resmi araçla ailesini ziyaret etmeye giderken kaza geçirmesi gibi.
Ayrıca bir kamu görevlisinin yargı kararlarını kasten uygulamaması da kişisel kusur sayılmaktadır.
Suç: Cezaî yaptırıma bağlanmış hukuka aykırılıklardır.
Ağır Kusur: Yasanın bütün açıklığına rağmen kasıtlı biçimde yasayı yanlış uygulama veya hiç uygulamama, bazı durumlarda kamu görevlileri İçin ağır kusur oluşturur.
Kasıt: Bir fiilin bilerek ve İsteyerek
gerçekleştirilmesidir.
Uyuşmazlık Mahkemesi kararı için bakınız. Uyuşmazlık Mahkemesi, Karar Tarihi. 18.05.1992, Esas. 1992/15, Karar.1992/18, Resmi Gazete. Tarih. 18.07.1992, Sayı. 21288; http://www.resmigazete.gov.tr/Arşiv-Fihrist-Düstur/01.05.2011.
Bazı durumlarda, kamu görevlilerinin hizmetten ayrılabilen kusurları ile idareye yükletilen nesnel nitelikteki hizmet kusuru aynı anda gerçekleşebilmektedir. Örneğin yargı kararının bilerek süresinde uygulanmaması böyle bir durumdur. Bu durumda, hizmet kusuru için idareye karşı İdarî yargıda tam yargı davası, kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusuru için de adlî yargıda tazminat davası açılabilir. İlk bakışta, gerçek kişi olan kamu görevlisinin İdarî yargıda davalı olmasına karşı yıkılabilir. Ancak gerçek kişinin İdarî yargıda davalı olmasının yasal örneği de bulunmaktadır. 213 sayılı Vergi Usûl Kanununun 377. maddesinde yazılı komisyon kararlarına karşı vergi daireleri (veya belediye ile il özel İdâresinin yetkili organları) tarafından açılacak davaların komisyon kararından yararlanan yükümlülere yöneltilmesi gerekeceğinden, böyle bir davada yükümlü durumundaki bir gerçek kişinin davalı olabilmesi mümkündür.
İdarenin Kusursuz Sorumluluğu: idarenin hukuka uygun işlem veya eylemlerinden doğan zararları, hiçbir kusuru olmasa dahi, bazı durumlarda tazmin etmesi yükümlülüğüdür.
İdârenin Kusur Sorumluluğu konusunda ayrıntdı bilgi için bakınız. GÖZLER, K. (2003). İdâre Hukuku. Ciltli, Bursa: Ekin.; GÖZÜBÜYÜK, A. Ş., TAN, T. (1998). İdâre Hukuku. CİLT.I, Ankara: Turhan.
KAYNAK: www.puuny.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder