îdârenin sorumluluğunun söz konusu olması için idârenin bir davranışının olması gerekir. Bu davranış idârenin özel hukuk sözleşmeleri, fiilî yol uygulamaları, sebepsiz zenginleşme durumları, idârenin özel hukuka tabi objektif sorumluluğunu gerektiren durumlar, idârî işlemler veya idârî eylemler şeklinde karşımıza çıkabilir.
Buradaki zarar verici tutum veya davranışın ayırt edici Noktası söz konusu davranışın idâreye isnat edilebilir olmasıdır. Örneğin kamu hizmetini imtiyaz yoluyla işleten kişiler özel hukuk kişisi oldukları için kural olarak idâreye sorumluluk yüklenemez. Fakat idârenin denetim Noktasında veya diğer hâllerde eksikliği varsa idâre tamamlayıcı olarak sorumlu tutulabilmektedir. Örneğin sivil lokantada verilen yemeğe katıldıktan sonra askerî araçla evine dönerken trafik kazasında ölen astsubayın yakınlarının açtığı davada Askeri Yüksek İdâre Mahkemesi, idârî davranış bulunmadığı gerekçesiyle ret kararı vermiştir.
Askeri Yüksek İdâre Mahkemesinin yukarıda belirtilen ret kararındaki gerekçesi şu şekildedir: “Tazmin borcunun doğabilmesi için idâre adına veya idâre tarafından zararı doğuran davranışın gerçekleştirilmiş olması gerekir”. Bakınız. Askeri Yüksek İdâre Mahkemesi 2. Dairesi, Karar Tarihi. 02.12.1998, Esas. 1998/270, Karar. 1998/780, Askeri Yüksek İdâre Mahkemesi Dergisi. Sayı. 13, s.799-800.
Ancak, söz konusu davranış hukukî rejim açısından farklı olabilmektedir. Çünkü idârenin sorumlu tutulacağı tutum ve davranışlar, bazen özel hukuka tabi, bazen de idâre hukukuna tabi olmakta ve dolayısıyla bu tutum ve davranışlardan kaynaklanan davalar da farklı yargı kollarındaki mahkemeler tarafından çözümlenmektedir.
Maddî Zarar: Bir kimsenin iradesi dışında malvarlığında uğradığı kayıptır. Bir kimsenin malvarlığının çoğalmasına engel olan mahrum kalınan kazanç da maddî zarardır.
Manevi Zarar: Kişinin haysiyetine, vücut tamlığına veya yakınlarına yapılan saldırılar nedeniyle duyduğu bedensel ve ruhsal acı ve üzüntülerdir.
KAYNAK: www.puuny.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder