16 Mayıs 2021 Pazar

Hukuk Kurallarının Temel Özellikleri

Normatif Olması

Bu, hukuk kuralının bağlayıcı bir karakteri haiz olduğunu gösterir. Hukuk kuralının olması gerekeni ifade etmesi onun normatif olma özelliğinden kaynaklanır. Bir hukuk kuralı yasaklayıcı, emredici, izin verici ya da yetki verici bir norm içerir. Yetki verici norm içeren kural, yerine göre, bir hak tanıyan kural olabileceği gibi, bir imkân tanıyan kural da olabilir. İleride hukuk kurallarını nitelikleri itibarıyla ayrıştırdığımızda bu hususa yeniden döneceğiz. Şimdi belirtmemiz gereken, normların tümünün "olması gerekeni" içerdiğidir. Böylesi bir olması gerekeni içermeyen bir ifade (önerme) normatif olamayacağı için hukuk kuralı da olamaz. Trafik düzenine ilişkin hukuk kurallarından hareketle normları örneklendirelim:

  • Yasaklayıcı norm: Park etme yasağı
  • Emredici norm: Trafik kurallarına uyma emri
  • İzin verici norm: Ayrıcalık tanınmış olanların belli yerlere park etmesine izin verilmesi.
  • İmkân (yetki) verici norm: Cankurtaran ya da itfaiye aracına, trafik ışıklarına uymadan geçme imkânı verilmesi

"Toplum içindeki kişi davranışlarını düzenleyen ve uyulması devlet gücü ile (yaptırım, müeyyide) sağlanmış bulunan kurallara ..." hukuk kuralları denir. Hukuk kurallarının büyük kısmının talep normlarından oluştuğu, bunların maddi kalıp (olgu) ve hukukî sonuç (hüküm) olarak iki hususu içerdiği söylenebilir. "Bir hukuk normunun birinci kısmı kişilerin yapmaları, yapmamaları gereken bir davranışı düzenlemekte iken, normun ikinci kısmı kişilere yönelik bir düzenleme öngörmektedir. Bir kişinin birinci kısımdaki düzenlemeye uymaması halinde, onu norma uymaya zorlayacak düzenlemeler yer almaktadır".

Hukuk Normlarının Özellikleri:

Genellik: Hukuk normları genel, soyut ve sürekli kurallardır. Hukuk kurallarının esas itibarıyla aynı nitelikteki tüm olaylara ve aynı konumda bulunan herkese uygulanması bu kuralların genellik niteliğinin gereğidir; örneğin herkesin hak sahibi olabilmesi, kanun önünde eşitlik ilkesi de genellik ilkesinin bir sonucudur. Gerçekten, bir ceninin (ana rahmindeki çocuğun) bile sağ doğmak kaydıyla örneğin mirasçı olmak hakkı vardır.

Soyutluk: Hukuk kurallarının soyutluğu somut bir olayın çözümünde sayısız imkânlar sağlar. Esasen, hukuk kuralının emir içeriği tek kişiye yönelik bir yükümlülük doğurmaz. Sadece emre muhatap olan kişiye değil, emri uygulama konumunda olan kamu görevlilerine de yükümlülük getirir. Mahkeme kararları bunun örnekleridir. Zira, her mahkeme kararı, soyut olan, yani belirgin bir kişiyi konu almayan hukuk kuralının; belirgin, yani somut bir olaya uygulanmasıdır.

Süreklilik: Hukuk kuralının sürekliliği ise; bir hukuk kuralının, bir kez yürürlüğe girdikten sonra, usulüne uygun biçimde yürürlüğü kaldırılana değin uygulanmasıdır. Bu bakımdan, bir hukuk kuralının belirli aralıklarla tatbiki onun sürekliliğini ortadan kaldırmaz. Örneğin, yerel yönetim seçimlerinin beş yılda bir yapılmasını öngören hukuk kuralının sürekliliğini yitirmiş olmaması ya da doğal afet durumunda idarenin yapması gerekenleri gösteren hukuk kuralının, uzun yıllar boyunca doğal afet gerçekleşmese dahi, bir gün gerçekleştiğinde uygulanması gerektiği gibi.

İnsan Davranışını Konu Alması

Hukuk kuralları asıl olarak insanların alışılmış fiillerini ve hareketlerini düzenler. Örneğin, trafik kurallarına ilişkin hukukî düzenlemeler bir yandan trafiğin işleyişini, bir yandan da işleyişe ilişkin ihlâllerin karşılıklarını (müeyyidelerini) içerir. Tehlikeli şekilde araç kullanarak bir kimsenin can güvenliğini ihlal eden veya malına zarar veren kişinin davranışı, nişanlılığın sona ermesinde kusurlu tarafın davranışı, çevre kirliliğine sebep olan bir sanayi tesisinin sahip ve yöneticilerinin davranışları vb. hukuk kurallarının konularındandır. Aslında, hukukun insan davranışını konu almasını, onun muhatabının daima bir kişi olması şeklinde anlamak gerekir. Çünkü hakkında hukukî işlem yapılacak kişi, -biraz önce de ifade ettiğimiz gibi-mutlaka bir eylemi bizzat gerçekleştiren kişi olmayabilir. Başkasını istihdam edenin (çalıştıranın) sorumluluğu veya bir hayvanı idare edenin (sahibinin) sorumluluğu bu türdendir. Ayrıca belirtmek gerekir ki; hukuk kuralları istisnaen de olsa, insan iradesinin (davranışının) ürünü olmayan doğal olayların sonuçlarına ilişkin kuralları da içerebilirler; yıldırım çarpması sonucu ölen bir kişinin nüfus kütüğünden silinmesi, hakkında var olan ceza davalarının düşmesi, mirasçılarının belirlenmesi gibi.

Hukuk kuralının konu aldığı insan davranışı olumlu bir eylem (aktif olarak yapılmış bir hareket) olabileceği gibi; olumsuz bir eylem (hareket etmemek, belli bir davranıştan kaçınma) biçiminde de olabilir. Başka bir ifade ile, yapılması istenilen ve kaçınılması gereken davranışları gösteren hukuk kuralları vardır. Hemen her durumda, hukuk kurallarının muhatabı kişilerdir; emir verdiği, yetki tanıdığı, izin verdiği, yasak getirdiği davranışlar insanların davranışıdır.

Kısaca ifade edersek, hukuk kuralı "hukukilik" niteliği taşıyan olay ve olgulara ilişkin kural demektir. Gerek doğa olaylarının, gerekse insan davranışlarının tümünün hukukilik niteliği taşıdığı söylenemez. İleride yeniden ifade edeceğimiz üzere; bazı beşeri (insani) ve tabii (doğal) olaylar, hukuk düzenini ilgilendirmez. Örneğin, bir kişinin evinde

uyuması hukuki bir olay değildir. Hukuk düzeni bu olayla ilgilenmez. Ancak, bir kamu görevlisinin; örneğin, bir polis memurunun nöbet yerinde uyuması (hukuk düzeninin ilgi gösterdiği bir olay olduğu için) hukukilik niteliği taşır. Yani, hukuk düzeninin ilgi alanına girer. Hukukilik niteliği taşıyan (hukuk düzeninin ilgi alanına giren) bir olay, hukuka uygun bir olay ya da işlem olabileceği gibi, hukuka aykırı bir olay ya da işlem de olabilir.

Hukuk kuralları kişiler arası ilişkilerin içsel değil dışsal yönüyle, dış dünyaya yansımış şekliyle ilgilidir. Bu bakımdan hukuk kişilerin bir eyleme (fiile) dönüşmeyen düşünceleriyle ilgilenmez. Bu nedenle, "düşünce suçu" şeklinde bir kategori düşünülemez.

Hukuk dışındaki düzen kuralları kişilere yetki tanımaz. Sadece bir takım görevler ile yükümlülükler getirir. Oysa hukuk kuralları kişilere görev ve yükümlülükler yanında yetkiler de tanır.

Yetkili Devlet Organları Tarafından Konulmuş Olması

Bir toplumda hangi hukuk kurallarının uygulanacağı yetkili devlet organınca kararlaştırılır. Çünkü hukuk kuralları asıl itibarıyla olanı değil olması gerekeni gösterirler. Olması gerekene yönelik her belirleme (karar) zorunlu olarak bir irade içerir. Olması gerekeni ifade etmek bir değer yargısında bulunmaktır. Kaynağı ne olursa olsun bir toplumda hangi hukuk kurallarının geçerli olacağı hususundaki karar, bir tercihi içerir. Burada önemli olan husus, hukuk kuralının kaynağı ile uygulama kararında (tercihinde) bulunmanın mutlak anlamda çakışması gerekmediğinin bilinmesidir. Gerçekten, bir ülkede dini hukuk da uygulanabilir, kaynağı itibarıyla tamamen insan iradesi ürünü hukuk da uygulanabilir. Ancak, fiilen hangisinin uygulanacağı, kural koymaya yetkili devlet organında görevli kişilerin iradeleriyle (kararlarıyla) belirlenir. Hukuk kuralının kaynağı ilahi irade olsa dahi, bu kuralların geçerli hukuk kuralları olması tercihi, insan iradesinin ürünü olan bir karardır.

Devlet Tarafından Uygulanan Yaptırıma Sahip Olması

Hukuk kurallarının diğer toplumsal davranış kurallarından en belirgin farkı onların devlet desteğine sahip olmalarıdır. Gerçi, biraz ileride göreceğimiz gibi, öteki toplumsal davranış kurallarının bir kısmı hukuk kuralı haline gelebilir; ancak henüz hukuk kuralı halini almadığı durumlarda, bir toplumsal düzen kuralının doğrudan devlet tarafından uygulanan yaptırım içermesi sözkonusu değildir.

Hukuk kurallarının yaptırımının maddi olduğunu genel kabul görmüş bir tespittir. Bu anlamda yaptırım, "bir hukuk kuralına uymayınca uğranılan zorunlu katlanma ..." olarak tanımlanabilir (Umar) ve bu kuralların "devlet gücüyle sağlama bağlanmış" oldukları ifade edilebilir (Hukukta yaptırım ileride bağımsız bir bölüm başlığı altında incelenecek ve ayrıntılarına inileceğinden şimdilik kısa bir açıklama ile yetinelim). Herhangi bir yaptırımı hukuk kuralı yaptırımı haline getiren temel husus ona uyulmaması halinde karşılaşılan olumlu ya da olumsuz durumun devlet desteğine sahip olmasıdır. Diğer yaptırımlar bu destekten yoksundur. Hukuk kuralları birbirinden çok farklı nitelikler taşıyan yaptırımlar içerirler. Gündelik dilde yaptırım denince bir olumsuz ve zorlayıcı durum ile karşılaşmak anlaşılır. Literatürde özellikle "maddi" ve "zorlayıcı" niteliklere vurgu yapılması bu anlayışın makûl olduğunu gösterir. Ancak; yaptırımsız hukuk kuralı olabileceğini

söylemek ne kadar tutarsız ise, her yaptırımın mutlaka olumsuz ve zorlayıcı olduğunu ifade etmek de o kadar tutarsızdır.

Bir hukuk kuralının yukarıda özetle açıkladığımız unsurları literatürde genellikle üç başlık altında toplanmaktadır.

Konu: Hukuk kurallarının konusu dışa vurulmuş insan davranışlarıdır; doğrudan bir insan eylemi veya işlemi olmasa bile insanı ilgilendirdiği sürece, -örneğin, belli bir sürenin geçmesi; doğum, ölüm gibi- olaylar da hukukun alanına girmektedir.

İrade: konu ile ilgili davranış hakkındaki irade, yani olumlu (Medeni Kanunun 2.maddesinde yer alan ve objektif iyiniyet kuralı olarak da bilinen, hakların kullanılmasında ve borçların yerine getirilmesinde Dürüstlük kurallarına uyma zorunluluğu içeren hüküm gibi) veya olumsuz (birini öldürmeyi yasaklayan ceza kanunu hükümleri gibi) emirdir. "Emir veya yasak toplum iradesinin belirmesidir".

Yaptırım: Hukuk kuralının bu unsuru kuralın içerdiği iradeye uyulmamasının, yasaya riayet edilmemesinin sonucudur; bir kişinin canına veya vücut bütünlüğüne zarar verenin hapis cezasına çarptırılması, mal varlığına haksız bir şekilde verilen zararın ödetilmesi, dürüstlük kuralına aykırı hareketin hukuki himayeden mahrum bırakılması, kuralın öngördüğü hususa uygun davranmayan kişinin bazı haklara hiç sahip olamaması gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder